Habibi Nacar YILMAZ
Ahmaklığın Nihayetsiz Derecesi
Trabzon'da her vesileyi takip edip dersler yapmaya gayret ediyoruz. Bunlardan biri de KTÜ Geçtik Ofisi oldu. Geçen ramazanda ve ramazandan sonra üç defa ders yaptığımız, Diyanete bağlı bu ofiste, pırıl pırıl üniversiteli gençlerle bir araya gelmiştik. Kısmen üniversite hocalarının da takip ettiği, çoğu ezbere yaptığımız bu dersler, istifadeye medar oluyordu. İşte, bu sohbetlere katılan ve şimdi tatil olduğu için memleketinde bulunan Cihan kardeşimiz, geçenlerde bana bir mesaj gönderdi ve bir konuda yardım istedi.
Mesaj şöyle:
"Bir arkadaşım var. (Haşa) Allah yok, evren, big bangtan oluşmuş." diyor.
Cihan kardeşimiz, bu "Allah yok, evren büyük patlamadan oluşmuş." diyen arkadaşla olan yazışmalarını da bana gönderdi.
Diyalog şöyle:
Arkadaşı:
-Allah yok ki.
Cihan:
- Bu ne şimdi Ömer, tövbe estağfurullah!
Arkadaşı:
-Var mı reis?
Cihan:
-Olmadığına bir kanıt göster.
Arkadaşı:
-Sen olduğuna dair bir kanıt göster.
Cihan:
- Kâinatın her bir zerresi kanıttır.
Cihan:
- Şimdi sen olmadığına bir kanıt göster.
Arkadaşı:
-Hepsi big bang.
Cihan:
-Kanıt göster, dedim. Big bangsa, atom nereden geldi?
Cihan kardeşimiz bu suali sorunca, arkadaşı da daha önce birkaç yazıda bahsini ettiğimiz "Evrim Ağacı" sitesinden bir alıntı ile cevap veriyor. "Atomlar nasıl meydana geldi?" başlığıyla verilen bol 'oluşumlu' bilgi de şöyle:
"Atom maddenin en küçük yapı taşıdır ve proton, nötron ve elektronlardan oluşur. Atomun oluşumu, büyük patlamadan sonra, evrenin soğuması ve enerjinin farklı kuvvetlere ayrılması ile başladı. İlk atom çekirdekleri, proton ve nötronların birleşmesiyle oluştu."
Bu arkadaşa karşı, ne diyebileceği konusunda benden yardım istiyor Cihan kardeşimiz. Bu diyalog cümlelerinden sonra, biz de bunu değerlendiren bir konuşma yaparak Cihan'a gönderdik.
Evvelâ, bu yok olduğunu ispatlamak meselesi, çok önemli. Umuma bakan yönü olan bir şeyin yokluğunu ispatlamak, mümkün değildir. Özellikle Allah'ın varlığı gibi, ezel ve ebedi için alan bir genişlikte ihatalı meselelerde, sadece "Ben inanmıyorum." diyebilir bir insan. "Kesinlikle yok" diyemez. Niçin, diyemez? Çünkü bu inkâr, dar bir mekân veya zamana bakmıyor ki o mekânı arayıp tarayarak ya da zamanda yolculuk yaparak, bak işte burada, şu zamanda da yoktur, diyebilelim. Onun için Yedinci Şua'nın başındaki muhteşem tespit ve izahların yer aldığı "Mukaddime"de buyurulduğu gibi "Dünyaya, kâinata ve ahirete ve asırlara bakan, imanî ve kutsî ve umumî ve muhit meseleleri inkâr, hiçbir surette ispat edilemez."
İman hakikatlerinin inkârı, yani bunların yokluğu neden ispat edilemez? Çünkü bu hakikatler geçmişe, istikbale, zamanın ezel ve ebed yönüne bakıyor. Meselâ Allah ezelidir ;ahiret öldükten sonra gelecek, diyoruz. İnsanda ise, kâinatı ihata edip ve ebedi ve ezeli görecek, hadsiz zamanın her tarafını temaşa edecek bir nazar (göz) yoktur da ondan. Yukarıda dediğimiz gibi, sadece "Ben inanmıyorum ya da ilgilenmiyorum." diyebilirsin. Bu da bir göz kapama olur ki kendi dünyanı karartırsın sadece. Göz kapamakla Güneşi söndüremezsin yani. Sen görmüyorsun, söndüğünü zannediyorsun sadece.
Diğer önemli husus da "oluşum" kelimesiyle perdelenmeye çalışılan mesele ki Üstad bunu ehl-i dalâlet "Bazı âdi şeylerin vücuda gelmelerini çok kolay gördükleri için, onların teşkilini, teşekkül tevehhüm ediyorlar. Yani icad edilmiyorlar ve kendi kendine vücut buluyorlar. İşte gel ahmaklığın nihayetsiz deracâtına bak ki nihayetsiz bir kudretin delilini, onun ademine delil yapar, nihayetsiz muhâlât kapısını açar. Çünkü, o hâlde, Sâni-i Âleme lâzım olan nihayetsiz kudret ve muhit ilim gibi evsaf-ı kemâl, her mahlukun her zerresine verilmek lazım gelir; tâ kendi kendine teşekkül edebilsin."
Son cümle, her şeyi özetliyor. Ya bütün teşkil ve teşekkülü, bütün zaman ve eşyayı ilim, irade ve kudreti altında tutan ezelî olan Allah'a vereceksin ya da her bir zerreye ilah diyeceksin. Üçüncü bir yol yok. Büyük patlamayı ele alalım mesela. Normal bir patlamayı düşünelim. Bir patlama olsa, bu patlama, neticede bir apartman veya yeşil meyvelerin içinde olduğu bir bahçeyi netice vermiş diyebilir misiniz?
Fakat bir patlama olmuş, bu patlamadan üç veya yirmi dakika sonra, bütün maddenin esası olan atom çekirdekleri üretilmeye başlanmış. Peki, kim ve niçin üretmiş bu çekirdekleri? Sonra, patlayan madde genişlemeye veya soğumaya başlamış. Kim soğutmuş ve genişletmiş? Niçin daralmamış da genişlemeye başlamış? Bu genişleme ve soğuma o kadar düzgün ve elverişli ki sonunda Güneş sistemini netice vermiş. Bu da yetmemiş, sistemin bir üyesinin etrafını ozon, onun altını da atmosfer tabakası sarıvermiş. O da yetmemiş, bu üyenin yüzeyi toprakla ve bu toprağın büyük bir kısmı da deniz kazanlarıyla sarılmış. Deniz kazanlarının suyu, kurulan bir sistemle gökyüzüne taşınarak oradan toprağa hayat veren bir şekilde aktarılmış, aktarılıyor.
Böyle muntazam bir neticeyi, hangi tesadüfî bir patlama netice verebilir? "Patlamış, oluşmuş, birleşmiş, soğumuş" gibi kelimeler, "patlatılmış, oluşturulmuş, birleştirilmiş, soğutulmuş" şeklinde anlatılması veya anlaşılması gerekir ki her şey, yerli yerine oturabilsin ve mantıklı bir izahı yapılabilsin. Yoksa proton ve nötron akıllı olup da birleşme kararı vererek atomun çekirdeğini oluşturmuş değiller. Hidrojen. ve oksijen karar vererek hayat kaynağı olan suyu kendi kendine teşkil etmediği gibi. Birisine "Demir niye böyle de alüminyum şöyle, açıklar mısın?" diye sormuştum. "Demir zaten öyle alüminyum da böyle olur." demişti. "Bu kitap niye böyle yapılmış, yazılmış?" sorusunun cevabı "Kitap zaten böyle olur." şeklinde olabilir mi? Küfrün, inattan başka hiçbir dayanağı ve cehaletle göz kapamaktan başka bir izahı olamaz.
Evet dostlar, kendi kendine oluyor, bitiyor; her nasıl olsa böyle şekil alıyor, zaten böyle olur, gibi ifadelerin gideceği yer ve bunların izahı; bütün zerrelerin ilah kabul edilmesiyle ancak açıklanabilir. Ya bütün zerreleri ilah kabul edeceksin ya da bütün kâinatı ihata eden bir ilim, kudret sahibi bir ilahı kabul edeceksin. Ahmaklığın nihayetsiz derecesine düşmek istemiyorsan eğer.
Selam ve dua ile.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.