Habibi Nacar YILMAZ

Habibi Nacar YILMAZ

Ben İstifade İçin Okuyorum, Sen Kusur Bulmak İçin Okuyorsun

Trabzon hizmetlerinde çok emeği geçmiş, kadim ağabeylerimizden biri de rahmetli Mustafa Dinçer'di. Üç sene kadar önce Rahmet-i Rahman'a yolcu ettiğimiz Dinçer abi, bizim Trabzon'a geldiğimiz 70'li yılların ikinci yarısında, marangozluk yapıyordu. Marangoz dükkânını devrettikten sonra, bu fakire, "Kendimi tamamen hizmete vereceğim" dediğini hiç unutamam. Belki, yine esnaf oldu ama vakıfâne olarak ömrünü tamamladı, diyebiliriz.

Mustafa abinin özellikle mutad olarak uğradığı ve dersler yaptığı esnaflar vardı. Bir defasında uğradığı bizim de uğramaya çalıştığımız bir esnafın dükkânında bir müftü ile de karşılaşıyor. Kader konusunun soru olarak sorulduğu bir sohbet zemininde, suallere müftü efendi değil de Mustafa abi daha ikna edici cevaplar verince, müftünün dikkatini çekiyor. Sen bu hakikatleri nereden öğrendin, sualine muhatap oluyor. Mustafa abi de Risale-i Nurlardan öğrendiğini ifade ediyor. Bu sefer müftü, "Ben de bir zamanlar okudum ama böyle istifade edemedim" diyor. Mustafa abi de ona bu fakire göre ehemmiyetli, "Siz nurları kusur bulmak için okuyorsunuz. Biz ise, istifade için okuyoruz. Onun için istifade edemiyorsunuz" cevabını veriyor. Müftü arkadaş, bu tespite hak veriyor ve oradan derhal uzaklaşıyor.

Evet çok doğru ve yerinde bir cevap olmuş Mustafa abinin tespiti. Bu, sadece nurlar için de geçerli değil. Her eser ve konuşma için de geçerli aslında. Fakat özellikle Risale-i Nurlar ile alakalı söylenenler ve yazılanlara bakınca, bunu daha iyi anlıyoruz ve apaçık görüyoruz.

Aynı durum, tartışmalarda da oluyor. Arkadaş bir soru soruyor. Cevabını almak ve istifade etmek için değil. Güya seni susturmak ve kendine göre cevapsız gördüğü sualiyle seni çaresiz bırakmak niyetinde. Böyle olunca, sen ne anlatırsan anlat, karşıdakinde karşılık bulmuyor. Böyleleriyle çok karşılaştım, faydalı olamadığımı anlayınca, artık dikkat ediyorum. Çünkü adam senin cevabını dinlemek ve anlamak yerine, seni zor durumda bırakacağını düşündüğü başka mevzulara geçiyor ve anlaşamıyorsunuz böylece.

Sırf tenkit için okuyanlar veya dinleyenler maalesef mesafe de alamıyor. Tenkidi de beceremiyorlar böylece. Çünkü anlamak için okumadıklarından, okuduklarını ya yanlış ya da eksik anlıyorlar. Bu da onları büyük bir hazineden mahrum bırakıyor.

Geçen senelerin birinde, çok değerli bir diş hekimi arkadaşımız bize, "Hocam, Risale-i Nurlarda üstad tenasühü (reankarnasyon) savunuyor mu?" diye sormuştu. Haşa, dedim Risale-i Nurlarda tenasüh denilen ölenlerin ruhlarının başka varlıklara geçtiği fikrini ima eden bir cümle dahi bulmak mümkün değildir. O da bana bu iddiaya onu anlatan kişinin nurlarda delil olarak geçtiğini iddia ettiği cümleyi iletti.

30. Söz "Ene ve Zerre Bahsinde" geçen bu cümleyi okuyunca, rahmetli Mustafa abinin yukarıda naklettiğimiz ve müftüye söylediği söz aklıma geldi. Adam, cümleyi tenkit ve onda bir kusur bulmak için okuyunca, muvazeneyi kaybediyor ve olmadık yorumlara giriyor. Halbuki üstad Zerre Bahsinden nakledilen bu cümlede zerrenin hikmetli hareketinin gaye ve maksatının birincisini anlatıyor. Cümle şu, "Cenâb-ı Vacib-ül Vücud'un teceliyat-ı icadiyesini tecdit ve tazelendirmek için, her bir tek ruhu model gibi ederek, her sene mu'cizat-ı kudretinden taze birer ceset giydiriyor."

Şimdi, bu cümleden tenasüh çıkar mı arkadaş? Mana açık. Ruh bir model ve o ruhun bu dünyada misafir olduğu ceset, her sene değişiyor. Bu, zaten fennî bir hakikat. Her an vücudumuzun değişen zerreleri var ve bu bir senede kemâl buluyor, vücudun tüm zerreleri değişiyor. Ruh ise, aynı mahiyetini muhafaza ediyor. Yani sen geçen seneki aynı insansın, sana aynı isimle hitap ediliyor. Ruh senden ayrılmış, başka bir bedenin padişahı olmuş değil. Ruh belki, eğitimle kemâle doğru gidiyor ama aynı bedende.

"Bu insan geçen senekine benzemiyor." kinayeli ifadeyi kullanmak mesala doğru olur. Bu ifade onun ruhen tekâmül ettiğini ifade ettiği gibi, zerrelerinin de değiştiğini anlatır aynı zamanda.

Yine meşhur, bedbaht hocalardan ve Kur'an semasından dalâlet fırkalarına nüzulüne belki de çok az kalmış biri de yine rahmetli Dinçer abinin tespitine masadak olarak, Risaleleri kusur bulmak için okuduğundan, bir kitabında, camiye telvis nevinden bir kabahate imza atarak, çok alçakça bir iftiraya sebep olmuştu. Çok ikazlar oldu ama düzeltmeye gittiğine dair bir işaret duymadık, görmedik maalesef.

Birinci Şua'da Risale-i Nur'un kudsî kaynaklarına işaret eden "Risale-i Nur sair telifat gibi, ulûm ve fünûndan ve başka kitaplardan alınmamış. Kur'an'dan başka me'hazi yok. Kur'an'dan başka üstadı yok. Kur'an'dan başka mercii yoktur. Telif olduğu vakit, hiçbir kitap müellifinin yanında bulunmuyordu. Doğrudan doğruya Kur'an'ın feyzinden mülhemdir ve semâ-i Kur'ani'den ve âyâtın nücûmundan, yıldızlarından iniyor, nüzûl ediyor" cümlelerinden sadece nüzûl kelimesini alan bedbaht hoca, "Bak, Said Nursi bana vahiy geliyor" iftirasına atmıştı.

Hâlbuki cümlelerin tümünü ayık bir kafayla okuyabilse, Risale-i Nurların sadece Kur'an'dan nüzül ettiğini, yani Kur'an'dan ilhamen yazıldığını anlatmak istendiğini anlayacaktı.

Evet dostlar, aynı durumun daha vahimini Kur'an'a yaklaşımlarda görüyoruz. Bu fakir Kur'an'ın tefsir ya da mealini okurken, Rabbim burada bana ne mesaj veriyor, burada benden ne talep ediyor, beni nasıl muhatap kabul etmiş, düşüncesi taşıyoruz. Ama onlarcasını gördüm, Kur'an'a bir münekkit nazarıyla yaklaşıyor veya haşa kendince kusur bulma derdinde. Öylelerden biri, yıllarını vermiş bir büyük hacimli bir kitap bile hazırlamıştı. İsmini de "Kur'an'daki Çelişkiler" koymuştu. Bir bakalım dedim ve baktım. Meallerin farklılıklarına çelişki diye yaklaşmak cehaletini göstermiş. Böylece iki dünyasını da berbat etmiş. Ne kitaba ne de bir konuşmaya böyle bir yaklaşma hakkımız olmamalı, anlamaya çalışmak olmalı değil midir?

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum