Ayşenur KAHVECİ

Ayşenur KAHVECİ

Hac

Mekke’nin kapıları kapandı bile… Birkaç gün kala Hacca, hacılardan başkası giriş yapmasın diye polisler tutarlar bu kutlu şehrin mübarek kapılarını. Birkaç gün kaldı dediğime bakmayın, az ötede o günü bekleyenler için birkaç seneden farksızdır bugünler. Kimisi üçüncü, kimisi on üçüncü Haccını yapacak bile olsa her sene artar bu son günlerdeki dayanılmaz bekleyişin lezzet veren kıvranışı.  Her sene bir evvelki seneden daha büyük bir iştiyak ile beklerler o günü buradakiler.

Çok lezzetli bir yemek düşünün, sadece yılda bir kez tadabileceğiniz. Ama öyle lezzetli bir yemek ki, öteki lezzetli yemeklerde bu lezzeti yakalayabilmeniz mümkün değil. Her seferinde daha çok yemek istemez misiniz? İşte böyle bir şey Hacca gidip gidip yine gitmek istemek, yine Hacca gitmenin aşkıyla yanıp tutuşmak… Yine o yolda yüzünü topraklara sürmek, yine o kutlu şehrin kapılarından geçmek için polisler izin vermese bile çölleri aşmak…

O an öyle bir güç gelir ki insana, resmi yollardan Mekke’ye giremiyorsa hacım, ne boy boy çocukları, ne de sırtındaki yükü onu çölleri aşarak sessizce Mekke’ye girivermekten alıkoyamaz. Zaten Rabbim buyur etmişse çöller de musahhar olur, kapılar da, polisler de… O  “Buyur ey kulum!” demişse “Lebbeyk Allah’ım!” diyemez mi insan! O “Gel bana, gel de bu mübarek kıldığım toza toprağa bula yüzünü, gözünü, yalvar bana, yakar!” der de kul sürünmez mi o yollarda…

Mekke sokaklarında müminler sel olur akar bugünlerde. Hangi sokağa saparsanız sapın, hangi yola girerseniz girin size doğru bir akıntı olduğunu görürsünüz. Ne güzel bir aşktır bu, ne güzel bir şevktir!

Kim demiş aşkın başkenti Paris diye.. Aşkın başkenti Mekkedir! Maşukundan şikayet eden kim varsa gelsin görsün.

Burada öyle bir Maşuk var ki aşkıyla ölümü düğüne, hayatı zindana çeviren…
Burada öyle bir Sultan var ki ruhları kamaştıran…
Burada öyle bir dağ var ki aşığın Maşukuna kavuştuğu…
Burada öyle bir randevu var ki birkaç gün sonra, kocaman bir alemin buluşma yerine yetişmek için yarıştığı...

İslam alemi Rabbiyle olan randevusu için hazırlanıyor. Aşık Maşukuna koşuyor düşe kalka!

Mahşerin minicik bir misali gibi, her renkten, her milletten, her makamdan, her mevkiden insanlar bu küçücük şehirde toplanır. Beli bükülmüş ihtiyarlar olur el ele şeytanı taşlamaya giden. Minicik çocuklar olur anasının şefkatli sinesinde o manevi havayı küçücük ciğerlerine çeken…Gencecik çiftler olur ilk seyahetlerinde bu kutlu yolculuk ile şereflendirilen. Eşini kaybetmişler olur Arafatın birkaç gün öncesinden… Yaşlı gözlerle, bir yanı eksik kalmıştır vakfeye dururken. Neye ağlayacağını bilemez yanmış yüreğiyle. Belki de kimsede olmayan bir ihlas ile hacı olanlardan olur. Kendini kaybetmişler olur köşelerde ağlayıp sızlayan. Bir çift tanıdık göz görmezse herkes yabancıdır ona. Kimseye güvenemez Rabbinden başka.

Herkesin derdi başkadır Hacda. Herkesin derdi en büyüktür. En büyük ise Rabbimin nihayetsiz şefkati ve merhametidir. Her ihramlı başka bir şey için ağlayıp sızlarken, O hepsine aynı anda, aynı şefkat ile sevgi ile hoşgörü ile cevap verir.

Kimsede bir üstünlük olmaz, olamaz. Herkes aynı beyaz elbisesi ile kefen misali, aynı yerde mahşer misali, aynı Allah’a yalvarır. Milyonlar aynı semaya kaldırır rengarenk ellerini, aynı sözcükler yükselir gök kubbeye her sesten. “Amin”ler çınlatır semavatı. Arafat'tan “Amin”ler yükselirken Arş-ı Alaya, aynı gözyaşları ıslatır kara toprağı. Aynı anda “Lebbeyk”ler duyulur. Müzdelife’de aynı şeytanı taşlamak için taşlar toplanır. Taife taife insan selleri aynı hedefi taşlamak için bağırır bu kez. “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk!”

Mü’minleri birbirine bağlayan manevi rabıtaları Hacda görür insan. Arafat'ta hatırlar unuttuğu kardeşlerini. Alem-i İslam Müzdelife'de tanır kaybettiği ailesini. Mina’da kardeşlerinin gücünü, önünde ve arkasında hisseder. Binler bir birleri Hacda aşikarane görür Müslümanlar. Zenci veya çekik gözlü veya altın saçlı kardeşleriyle buluşur insan Hacda. “Meğer ne kalabalık, ne güçlü bir aileymişiz!” der.

İhramdan çıkmaya az kala, Minaya doğru hareket edince hacılara bir güç gelir melunu taşlamaktan gelen heyecan ile… Fakat taşlar yerini bulduktan sonra perişandır tüm hacılar. Kan ter içinde bitap düşmüşlerdir. “Sebil, sebil” diyerek yol kenarlarında sular dağıtır Mekkeli hayırseverler. Meyveler dağıtırlar ayakları yürümekten şişmiş hacılara güç kuvvet olsun diye. Kimse şahsi bir menfaat gözetmeksizin, sadece bu yeni hacılara zengin gönüllerin bir ikramıdır bu sebil yiyecekler ve içecekler.

Rabbim lütfeder de bizlere birkaç gün daha nefes almayı nasip ederse bizim de ellerimiz Arafat'ta semaya kalkan ellerin arasında olacak inşaallah. Şimdi bizler de bu buluşma için heyecan içerisinde gün saymaktayız. Benim Canım Rabbim bizlere ve tüm hacı adaylarına bu vazifeyi hakkıyla ifa edebilmeyi ve tekrarını nasip etsin inşaallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum