Hepimiz aynı gemideyiz

Bu zamanda ayrılıkları, farklılıkları çoğaltmak değil azaltmak; müşterekliği arttırmak, ortak paydayı büyütmek; en birinci ve büyük iş. Varlığımız ve devamlılığımız için elzem bir davranış, hayatımız ve hukukumuzu sürdürmek için gerekli bir tavır.

Düşünen beyinler, akleden kalpler, hizmet dava eden gruplar, farklı meslekler, değişik meşreplerin, en birinci derdi; ne yapar da ittihadı kuvvetlendirir, vahdeti sağlamlaştırırız olmalı değil mi? Akıl mesabesinde olan mesleklerle, kalp mesabesinde olan meslekler çarpışmadığını göstermek; en büyük hizmet; taşlar yerine oturmalı ki sağlam bina vücut bulsun ve vucudiyetini sürdürsün.

Bir tek cemaat var İslam cemaati, bir tek kala var iman kalesi. Kale sağlamsa cemaatte sağlamdır. Farklılıklar teferruatı; kalp kabesine gidiş yollarıdır, nefesler adedince, güneşin zerreleri adedince hidayet yolları vardır. Herkesin tek yolu vardır; kimse diyemez tek yol benim gittiğim yoldur.

Güneşin kaç çeşit tecellisi vardır; aynalar sayısınca, cam, damla, derya vs… Damla deryaya, derya damlaya karşı değildir; ikisi de yansımalar kardeşliği içindedir.

Kâinatı bir arada tutan Vahdeti kalplerimize nakşedebilseydik, aklımıza yerleştirebilseydik böyle çatışmalar, çarpışmalar yaşar mıydık?

Acaba yanlış mı düşünüyorum, kusur içende miyim, peşimdeki insanlara yanlışa mı sevk ediyorum demek çok mu zor bir şey? Hani mü’min kendini kusur içinde görecekti, Müslüman kendi noksanlıkları ile meşgul olacaktı?

Evet, kişinin, grubun kendini kusurlu görmesi çok zor bir şey; Tezkiyeyi nefs öyle kolay bir şey değil. Hele modernitenin yeni sürümü post saldırısına uğranıldığı dönemde; hazlarla, hızlarla gazlandığı, ayartılarla avutulduğu devirde.

Hazır medeniyet fitne ile ayakta duruyor; aklı kalple çatıştırıyor, farklı fikirlerle, ırklarla, renklerle kardeşi kardeşe kırdırıyor; ülkeleri harap ediyor, İslam beldelerini tarumar ediyor.

Onların zehirli suyu nicedir zihin tarlamızda, gönül topraklarımızda akıyor. Akan kan kimin ve neyin kanı?  Boşa giden enerji, heba olan zaman, telef olan nesiller, tasfiye olan kalifiye elamanlar, içi boşaltılan kavramlar?

Gönlü Kur’an ve sünnetin arıtıcılığı ve tezkiye ediciliğe ile yeniden buluştursak, bir misak addetsek; fert, grup ve ümmet olarak hep birlikte kurtulacak; hayatımızı, hukukumuzu koruyacak, mevcudiyetimizi aziz bir şekilde sürdüreceğiz.

Bunun bir pratiği gıybet etmemek, genellemeci konuşmamak, toptancı hüküm vermemek. Ondan önce farzları ciddiyetle yapıyor, kebirelerden şiddetle kaçıyor, kusurlarımla meşgul oluyor, hayır dışında konuşmuyor muyum diye kendine sormak. Cevap herkeste saklı kalsın.

Kimse kendisini, grubunu tezkiye etmesin hepimiz aynı gemideyiz? Bu gemiyi selamet sahiline nasıl çıkarırız derdi birinci derdimiz olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.