Mustafa ORAL
Her Şeyiyle İlim Adamı Molla Said
Bediüzzaman’ın Entelektüel Hayatı-3
Bediüzzaman yoğun ilim tahsilinin, yüksek zekasının ve âli ruhunun sevkiyle sürekli arayış içindedir. Kadim İslam düşünce, kültür, medeniyet ve aksiyonunun özüne hızlı bir şekilde nüfuz eden Bediüzzamanbu yoğun okumalarının sonucu olarak evliyanın, asfiyanın, alimlerin hayatlarını maneviyat itibariyle yaşamaya çalıştığı gibi cismani olarak da yaşamaya çalışır.
Tasavvufi bir kol olan Ülema-yıİşrakiyyun mesleğine göre “riyazet” fikrin inkişafına hizmet etmektedir. Bu kabulden hareketle Hükema-yıİşrakiyyunun mesleğine girerek, zühd ve riyazete başlar. Hükema-yıİşrakiyyun mensupları belirli bir disiplin çerçevesinde tedrici olarak vücutlarını riyazete alıştırmaktadır. Fakat Molla Said tedrice riayet etmeyerek birdenbire riyazete dalar. Üç günde bir parça ekmekle idare eder. İmam-ı Gazalî Hazretlerinin “İhya-ülUlûm”unubaz alarak ekmeği bile bir zaman terk edip, ot ile idareye koyulur. Gün geçtikçe vücudu bu duruma tahammül edemeyerek zayıf düşer.
Riyazet ile bedenini terbiyeye alan Molla Said tasavvuf geleneğine uyarak dilini de terbiyeye alır.Nadir konuşur. Kürtlerin edipdâhîlerinden Molla AhmedHâni Hazretlerinin, gündüz bile korkuyla ile girilen türbesine kapanır. Bazı geceler orada kalır. Bundan dolayı halk, Bediüzzaman’ı “AhmedHanî Hazretlerinin feyzine mazhar olmuş” bir zat olarak görmeye başlar. Bu hali, Bediüzzaman’ın kerametine verirler.
Bağdat Yolculuğu
Molla Said onüç-ondört yaşlarında iken devrin alimleri ile görüşme kararı alır. Bu niyetle Bağdat’a gitmeye karar verir. Fıtratındaki harikulade haller onu daima farklı olmaya sevk eder. Hem insani, hem de İslamî anlamda bütün insanlığın ürettiği birikimin farkında olmakla beraber her defasında kendine yeni yollar ve yoldaşlar arar. Medrese de derviş, tekkede talebe havasındadır.Alimlerle görüşmek için yola çıktığında da üzerinde derviş kıyafetleri vardır.
Her seyahat aslında, insanın aslı olan ruha, insanın kendine doğru yapılan bir yolculuktur. İnsanlığa yeni bir bakış, yeni bir yol göstermeye ahdetmiş birisi için genel kabul görmüş yolları, yöntemleri takip etmesi beklenemez. Daha sonra insanlığa eserleri ile yepyeni yollar ve yöntemler sunacak olan Bediüzzaman herkesin kullandığı yolları takip etmek yerine dağlarda ve ormanlarda gece dolaşarak Bağdat’a gitmek ister.
Şeyh Mehmet Emin Efendi Hazretlerinin Rahlesinde
Bu niyetle yola çıkan Molla Said’in yolu Bitlis’e düşer. Şeyh Mehmed Emin Efendi Hazretlerinin yanına giderek, iki gün kadar dersinde bulunur. Şeyh Mehmed Emin Efendi, kendisine ilmi kisve giymesini teklif eder. Molla Said, her ne kadar çocuk yaşta herkesin dikkatini çeken bir alim olarak kabul edilse de, tevazuu elden bırakmaz:
-Ben henüz sinn-i bülûğavâsıl olmadığımdan, muhterem bir müderris kıyafetini kendime yakıştıramıyorum. Ve ben bir çocuk iken, nasıl hoca olabilirim? diyerek teklifi reddeder.
Mehmed Emin Efendinin yanından ayrılan Molla Said, Şirvan’daki ağabeyi Molla Abdullah’ın yanına gider. Molla Abdullah ile aralarında şöyle bir muhavere cereyan eder.
Molla Abdullah:
-Sizden sonra ben Şerh-i Şemsî kitabını bitirdim, siz ne okuyorsunuz?
Bediüzzaman:
-Ben seksen kitap okudum.
Molla Abdullah:
-Ne demek?
Bediüzzaman:
-İkmal-i nüsah ettim ve sıranıza dâhil olmayan birçok kitapları da okudum.
Molla Abdullah:
-Öyle ise seni imtihan edeyim?
Bediüzzaman:
-Hazırım, ne sorarsanız sorunuz!
Molla Abdullah, kardeşini imtihan eder. Aldığı cevaplar onuziyadesiyle memnun eder. Molla Said’in ilmi kifayetini takdir eder. Sekiz ay önce talebesi bulunan Molla Said’i kendisine üstad kabul eder ve talebelerinden gizli olarak ders almaya başlar. Fakat bu durumu talebelerine sezdirmez. Durum talebeler tarafından fark edilince Molla Abdullah açıklama yapmak zorunda kalır:
-Nazar değmemek için, ben ona ders veriyorum.
Molla Said ve Molla Fethullah
Molla Said Molla Abdullah’ın yanında bir süre kaldıktan sonra Siirt’e gelir. Molla Fethullah Efendi’nin medresesine gider. Molla Fethullah ile Molla Said arasında şöyle bir konuşma geçer:
Molla Fethullah:Geçen sene “Süyûtî” okuyordunuz, bu sene Molla Câmî’yi mi okuyorsunuz?
Molla Said: Evet “Câmî”yi bitirdim…
Molla Fethullah hangi kitabı sordu ise, “bitirdim” cevabını alınca, hayrette kalır. Bu kadar kitabı bu kadar kısa bir zaman dilimi içinde bitirebileceğine ihtimal vermez.
Molla Fethullah “Geçen sene deli idin, bu sene de mi delisin?” diye şaka yollu sorar.
Molla Said:
“İnsan başkasına karşı kesr-i nefs için hakikatıketmedebilir. Fakat babadan daha muhterem olan Üstadına karşı hakikat-ı mahzdan başka bir şey söyleyemez. Emrederseniz söylediğim kitaplardan beni imtihan ediniz” şeklinde cevap verir.
Molla Fethullah’ın sorduğu bütün sorulara mükemmel şekilde cevap verir.
Molla Fethullah:
- “Pek âlâ, zekâda hârikasınız, fakat hıfzınız nasıldır? Makamat-ı Harîriye’den birkaç satırını iki defa okumakla hıfzedebilir misiniz?” diyerek kitabı uzatır.
Molla Said kitabı eline alır. Rasgelerastgele bir sayfa açar. Sayfayı bir defa okumakla hıfzeder ve okur.
Bunun üzerine Molla Fethullah:
-Zekâ ile hıfzın ifrat derecede bir kimsede tecemmuunâdirdir, diyerek hayretini ifade eder.
Molla Said burada Cem’-ülCevami kitabını, günde bir-iki saat iştigal etmek üzere bir haftada hıfzeder.
Namı Siirt’te gün geçtikçe artmaya başlar. Burada Molla Fethullah kilit rol oynar. Daima Molla Said’in üstün meziyetlerine vurgu yapar:
-Bizim medreseye gayet genç bir talebe geldi. Her ne sual ettimse bilâ-tevakkuf cevap verdi. Bu yaşta zekâsına ve ilmine ve fazlına hayran kaldım.
İlk Ciddi Münazara
Molla Fethullah’ın övgü dolu sözleri üzerine alimler toplanarak Bediüzzaman’ı münazaraya davet ederler. Bediüzzaman bütün suallerine hiçbir tereddüt eseri göstermeksizin Molla Fethullah’ın yüzüne bakarak cevap verir. Bunu gören ulema, onun hârikulâde bir genç olduğuna hükmedip, faziletini takdir eder.
Bu hal Bediüzzaman’ın ününe ün katar. Halk kendisine veliyyullah derecesinde hürmet ederler. Bu vaziyet, bir takım âlim ve talebelerin kıskançlık ve rekabet damarlarını harekete geçirir. Bazı genç talebeler ilmen mağlup edemedikleri Bediüzzaman’ı kavga yoluyla susturmak isterler.
Meseleden haberdar olan Siirt halkı Bediüzzaman’a duydukları muhabbetin ifadesi olarak duruma müdahale eder. Bediüzzaman müdahaleden rahatsız olur. İlmin, ilim talebesinin ve alimin izzetini muhafaza etmek adına muhalif talebeler tarafından katledilme ihtimaline rağmen kapatıldığı odadan çıkar. Halktan kendisini talebeler ile baş başa bırakmasını ister. Talebelere seslenir:
-Beni öldürünüz, ilmin haysiyetini muhafaza ediniz! diyerek yüzünü çevirir.
Talebeler hatalarını anlarlar. İhtilaf bertaraf edilir.
Siirt Mutasarrıfı durumdan haberdar olur. Kendisini muhafaza etmek maksadıyla onu Siirt’ten sürgün etmeye karar verir. Kararını jandarma vasıtasıyla tebliğ eder. Fıtratında her türlü kanunsuzluğa ve dayatmaya karşı karşılık verme vasfı olan Bediüzzaman’ın bu karara da tepkisi sert olur.
-Biz talebeyiz, birbirimizle dövüşürüz, barışırız. Binaenaleyh mesleğimiz haricinde bulunan birisinin bize karışması muvafık olmadığından gelemeyeceğim. Hata da benimdir.
Onbeş-onaltı yaşlarında artık “Said-ül-Meşhur” lakabıyla yâd edilmeye başlayan Molla Said, Siirt’te herkesi ilmi münazaralara davet eder. Bütün suallere cevap vereceğini ama asla kimseye soru sormayacağını ilân eder.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.