
Hüseyin EREN
Ey gözüm!
Bir arkadaşım konuşma arasında “Evde çocuklara imanla gidecekseniz ölebilirisiniz” dediğini söyledi. İlk bakışta ters bir durum gibi geliyor hele dünyayı iyece vatan zanneden, burasına razı olan, ukbayı düşünmeyenler için ürkütücü, korkutucu. “Olur mu öyle şey” dedirtici, kimi ağlamaya başlar bile!
İmanın tadına varan, imanın ne denli önemli ve de sonsuzluk hazinesi olduğunu bilen, dünyayı ayaklar altına alan, üstünde yürüyen için durum öyle değil, iman derecesine göre terk ediş artıyor.
Yine başka bir tanıdığım denizin üstünde bir saat, bir buçuk saat yattığını sahildeki kimilerinin “adam ölmüş” dediklerini söylemişti. Tevekkül böyle bir şey; suyun üstünde yatmanın toprağın üstünde yatmak kadar normal olması, keder dalgalarına aldırış etmemek, değişimlere itiraz etmemek, halden şikâyet etmemek, teslim olmak, teslimiyetin kuvveti derecesinde dalgaların büyüklüğü tesir etmiyor.
Adeta sörf yapabilmek…
İman inkişafıyla alakalı bir durum. Suda balığın yuttuğu Yunus ( a.s.) gibi niyaz edersen denizin Rabbi, gecenin Rabbi, balığın Rabbi, Âlemlerin Rabbi seni sahili selametine çıkarır. Ne kadar keder yutsa da, ne kadar daralsan da, ne kadar bütün kapılar kapansa da, selameti bulursun, sükûn sahiline çıkarsın, baharı yaşarsın!
Önde deniz arkada düşman olsa da deniz yarılır yol olur, düşmanlarsa o yolda boğulur; Musa (a.s.) gibi. İbrahim (a.s.) gibi çocuğunu kesmeye gidersin gökten koç gelir.
Küçük şeylerden ağlıyor, az buçuk şeylerden itiraz cümleleri dökülüyor, sebeplere takılıyor, şundan bundan ürküyorsak; aynada görülen iman durumudur, imanımızın gücüdür, aldığımız mesafedir almamız, gereken mesafedir…
İman mahalli kalp arızalı, içi çer çöple dolu, damarlar tıkalı, akış yavaş, daralma fazla. En yakın doktor en yakın hastaneye! Doktor bulana, hastane bulana ne mutlu, bulamayan niceleri var genç yaşta ölüyor. İmanın lezzetine varamadan, su üstünde yatmadan, denizleri yarmadan, bıçağı alıp yürümeden ölüyor!
Nasıl bilirdiniz?
Manevi ölüm maddi ölümle kıyaslanmaz bile. O kadar ömür verilmiş, o kadar sağlık verilmiş, o kadar nimet verilmiş, sayısız uyarıcı gönderilmiş, her günde ayrı hatırlatma yapılmış; kulağını nerede kullandın, gözünü nerede kullandın, aklınla, kalbinle ne yaptın, elin ne tuttu, ayağın nereye yürüdü?
Ey gözüm nefsim sana söylüyorum!
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.