Mustafa KILIÇ
Hüve Kapısı
اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَ الصَّلَاةُ وَ السَّلَامُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ٓ اَجْمَع۪ينَ
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Risale-i Nur'daki meşhur saray-kapı örneğini hatırlarsınız. İman hakikatlerine ulaştıran bir kapı kapanırsa o saraya girilemeyeceğini söylemenin yanlışlığını çok güzel anlatıyor:
"Bir saray, yüzer kapalı kapıları var. Bir tek kapı açılmasıyla, o saraya girilebilir, öteki kapılar da açılır. Eğer bütün kapılar açık olsa, bir iki tanesi kapansa, o saraya girilemeyeceği söylenemez.
İşte hakaik-i imaniye o saraydır. Herbir delil, bir anahtardır, isbat ediyor, kapıyı açıyor. Bir tek kapının kapalı kalmasıyla o hakaik-i imaniyeden vazgeçilmez ve inkâr edilemez." (Lemalar-89)
Elhamdülillah Risale-i Nur, iman kalesine, sarayına girmek için kullanılabilecek kapıların sayısını kainatın zerrelerinin adedine çıkarmıştır. Kur'an-ı Kerim'den aldığı dersle Asa-yı Musa gibi vurduğu yerde suyu çıkarmış böylece talebelerine marifet-i Sâni'i netice veren masnuattaki tefekkür-ü imanîden gelen lemaat ile bir nevi huzur kazanma yolunu sonuna kadar açmıştır.
Bununla beraber ahirzamanın dehşetli fitnelerinin açtıkları yaralar, geniş dairelerle fazla meşguliyet sonucu sersemleşen ruh, gevezeleşen akıl, hudud tanımayan hayal vesaire az çok kirlenen ve asıl vazifesine yabanileşen latifeler ne yazık ki mü'min'in miracı olan namazda bile huzur-u rabbanide bulunma şuuruna set çekebiliyorlar.
Bu yazıda bu durumlarda Cenab-ı Hakk'a hadsiz şükür olsun ki hiç kapanmayan bir kapıdan bahsetme niyetindeyim. Kendime not ve tahdis-i nimet ve belki aynı hastalıktan muzdarip olan kardeşlerime de üstadımız olan Risale-i Nur'dan bir reçete niyetiyle yazıyorum. Üstadımın dediği gibi "Muhatabım, yine benim. Sen ise ey kàri müstemisin. Müstemiin tenkide hakkı yoktur; beğendiğini alır, beğenmediğine ilişmez."
Yazının başlığından da anlaşılacağı gibi bu aciz için hiç kapanmayan bu kapı "Hüve Nüktesi" ile açılan tefekkür ve hayret kapısıdır. Bazen fikrin nakıslığı, hafızanın eksikliği Risale-i Nur'un yüz otuz risalelerinde isbat edilen tevhidi imana ulaştıracak delillere ulaşamayabiliyor.
Dağlardan, denizlerden, galaksilerden, alyuvarlardan, çiçeklerden açılan kapılar uzakta olabiliyor veya namaz gibi bir ibadetin ortasında bu kadar derin tetebbu'at için fırsat olmayabiliyor.
İşte bu gibi hallerde hüve nüktesi ile hediye edilen iman ve tevhid gözlüğü imdada yetişiyor. Ormanda, dağda, gülistanda olmaya gerek yok. Seccade kâfi. Sahi yere serili bu örtünün üstündeki nakışları ve renkleri algılamamı sağlayan nedir? Fikir o anda hızlı bir şekilde farklı moleküllerden meydana gelen havanın ses ve ışığın nakli, cazibe gibi kanunlarla irtibatı, nebatatın telkihi gibi yüzlerce vazifesinin üstünden hızlıca geçiyor.
"Evet bu kadar vazifeyi kör tesadüf, şuursuz tabiat yapamaz. Havaya bu rahmet manalarını yükleyen bir Rahim ve bu hikmetleri takan bir Hakîm vardır. Biz ne kadar uzak olsak da o Hâkim-i Hakîm bize ilmiyle, iradesiyle, icraatıyla, rububiyetiyle herşeyden daha yakındır. Hava zerrelerine bu vazifeleri yükleyerek bana seccadenin nakışlarını gösterdiği gibi Risale-i Nur dersleri vesilesiyle bu huzurunda bulunma şuuru nimetini ihsan eden de odur. Elhamdülillah..."
Bu ve bunun gibi "Hüve Nüktesi"nden alabildiğim manalar şimşek gibi geçiyor. Okurken biraz uzun süren bu tefekkür zinciri zihinde sadece birkaç saniye içinde gerçekleşiyor.
Cenab-ı Hakk'a hadsiz şükür olsun ki Risale-i Nur her meselede böyle yüz kapı göstermiş. Mesela benim gibi fıtratında adavet olan muannid birinin bile Uhuvvet Risalesi ve Yirminci Lem'a ve lahikalardaki onlarca mektubda yer alan yüzlerce beliğ ve etkili, nefsi ikna eden kardeşlik ve muhabbet derslerinin hepsinden kaçması mümkün değil. Onundan kaçarsam onbirincisi kulağımı eğip kardeşlik minderine oturtuyor.
İman, tevhid, ihlas, ubudiyet, takva, hizmet, uhuvvet, fedakarlık, huzur, güzel ahlak vesaire... Her bir hakiki ve manevi sarayın yüzler kapısı lütf-ü İlahi ile Risale-i Nur'da mevcuttur. Risale-i Nur bir kapı kapandığında vazgeçmeyen sebatkar şakirtlerine bu sarayların her birinde birer taht vaadediyor.
Cenab-ı Hak bizi Risale-i Nur'da şuaları görünen Kur'an ve Peygamber (a.s.m) ahlakıyla ahlaklandırsın. Sırat-ı müstakimden ve huzurunda bulunma şuurundan bir an bile ayırmasın.
Üstadımızdan ve Risale-i Nur'un sadık şakirtlerinden ebediyyen razı olsun
Amin...
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ى هَدٰينَا لِهٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِىَ لَوْلَٓا اَنْ هَدٰينَا اللّٰهُ لَقَدْ جَٓاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ
اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ مِنَ الْاَزَلِ اِلَى الْاَبَدِ عَدَدَ مَا فِى عِلْمِ اللّٰهِ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ وَ سَلِّمْ سَلِّمْنَا وَ سَلِّمْ د۪ينَنَا اٰم۪ينَ. وَ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.