Raif ÖZTÜRK
İçki gibi, diğer günahlar da sarhoş etseydi?
•“Eğer içki gibi, diğer günahlar da size sarhoşluk verseydi, aranızda ayakta duran insan kalmazdı…”
Ben bu sözü yıllar önce okuyunca çok ilgimi çekmişti, fakat esrarı bana yeni yeni açılmaya başladı. Bana açılan şifrelerin bir kısmını arz edeceğim.
Belki sizler de size açılanları, YORUM olarak aşağıya eklersiniz ve bu anlamlı sözdeki esrarın, daha fazla çözülmesine katkıda bulunursunuz…
•Evet, öyle çok çeşitli günahlara müptelayız ki, âşinâ olduğumuz bu günahların farkına bile varamaz olduk. Veya birlikte yaşamaya alıştığımız bu günahların ayyaşı olduğumuz halde, sıradan hareketler ve meşru işler zannetmeye başladık. Şer’î hükümleri referans almamız gerekirken, kendi bozuk yaşantımızı referans almaya başladık. Bizim yaşantımıza uymayanları da kınar ve dışlar olduk.
Ahlâklı ve halîm-selîm yaşayanlara; “..yahu sen de ot gibi yaşıyorsun, ne sigaran var, ne içki içersin, ne rüşvet alırsın, ne karıya kıza bakarsın, seninki de hayat mı? Sürekli kitap okuyorsun, okuyup ta âlim mi olacaksın?” diyenleri çok gördüm…
Oysa her birimiz her an sınav içindeyiz. Her hareketimizden imtihan ediliyoruz. Ömrümüz kısa, vazifelerimiz pek çok. Sekerât, kabir, berzah, mahşer, sırat, mahkeme-i Kübra ve ebedi âlem gibi uzun ve meşakkatli yolculuklarımız için hazırlıklar yapmak zorundayız. İnanmamak, bunların hiçbirisine engel değil, inanmamak sadece ebedî saadetlere ve ebedî Cennet hayatına engeldir…
Bu dünya iki kapılı bir han gibi, her gün dolup boşalıyor. Her gün en az 300.000 kişi Yüce Rabbimizin “..İrci’ıî” yani “..haydi dön artık” emriyle, Hz. Azail a.s. ile muhatap oluyor. Yukarıda arz ettiğimiz o uzun sefere (istese de, istemese de) çıkarılıyor. Binler pişmanlıklarla ve aâh-keşkelerle o yolculuk başlıyor… “Eğer Allah, zulümleri yüzünden insanları cezalandıracak olsaydı dünyada tek canlı bile bırakmazdı. Fakat onları takdir ettiği bir vâdeye kadar bekletir. Vâdeleri gelince ne bir an öne alabilir, ne bir an geriye bırakabilirler.” (16.Sure/61.Ayet & 21./35.)
•İşte bu gerçekler karşısında gafil olmamak için, kendi bozuk yaşantımızı referans almak yerine, dünyanın ve âhiret’in yegâne sahibi ve âmiri olan yüce Allahın emir ve yasaklarını referans almak zorundayız… Bu nedenlerle de, O’nun c.c. emir ve yasaklarını çok iyi öğrenmemiz, bilmemiz şarttır.
Şimdi, mutlaka sakınmamız gereken ‘büyük günahlardan’ bazılarını hatırlayalım:
Yalan söylemek. Gıybet etmek. İsraf etmek. İftira atmak. Rüşvet almak veya vermek. İçki içmek. Zina etmek, hattâ gözlerini haramdan sakındırmamak. Tesettüre riayet etmemek. Faiz almak veya vermek. Domuz eti veya leş yemek. Ana-babaya itaat etmemek. Allah’tan korkmamak. Cahillikte ısrar etmek. Büyü yapmak veya yaptırmak. Haset etmek ve kibirli olmak. Dedi-kodu yapmak vs…
Bu emir ve yasakların her biri üzerinde, ayrı ayrı araştırmalar yapmak ve mutlaka titizlikle uygulamak zorundayız.
Bu girizgâhtan sonra ben dikkatlerimizi çok ilginç bir konuya çekmek istiyorum.
Baştaki cümleyi tekrar hatırlayalım:
•“Eğer içki gibi, diğer günahlar da size sarhoşluk verseydi, aranızda ayakta duran insan kalmazdı…”
Yüce Rabbimiz hem merhameti gereği, hem de ‘imtihan’ yani ‘sınav kuralları’ gereği, diğer günahlar için böyle bir netice yaratmamış. İbret almamız için sadece bir içki yasağı üzerinde göstererek, dikkatlerimizi çekmiş. (Allah-ü e’lem.)
Acaba her bir günah için, o günahı işlediğimize dair alametler yaratmış olsaydı, halimiz nice olurdu? Çevremizdeki manzara nasıl olurdu? Biraz düşünelim mi?...
•Meselâ; yalan söylediğimiz zamanlarda da sarhoş olsaydık veya pinokyo gibi burnumuz uzasaydı, çevremizde normal burunlu insan kaç kişi kalırdı acaba?
•Haram yediğimiz zaman, tövbe edinceye kadar karnımız dokuz aylık hamile kadınlar gibi şişseydi, dışarıda nasıl dolaşabilirdik?
•Gıybet ettiğimiz zaman, dilimiz kabararak ağzımızdan bir karış çıksa ve sürekli kanasaydı, el âlem içinde nasıl dolaşabilirdik?
•Rüşvet veya faiz günahlarından sonra, en çok değer verdiğimiz mal ve mülkümüz üzerinde, mutlaka yangın çıkarak telef olsaydı, ne yapabilirdik?
•İsraf ettiğimiz zaman cildimiz mavileşseydi, çoğumuz lâcivert dolaşmaz mıydık?
•Harama baktığımız zaman, siyah-beyaz görmeye başlasaydık, hayatın tadı kalır mıydı? Hele hele zina suçundan sonra kör olsaydık, buna kim cesaret edebilirdi?
Burada çok önemli bir hususa dikkat çekerek, sizleri vicdanınızla baş başa bırakacağım.
1.)Yüce Rabbimiz bütün bunları veya çok daha fazlasını yapmaya kâdirdir. Ancak, bizlere ibret için sadece içki ve uyuşturucu kullananları acilen sarhoşluk ile ifşâ ediyor.
Diğer günahları işleyen kimselerin ayıpları, burada gizli kalıyor. Yani, o kimseyi sarhoş edip veya bir başka ceza ile ifşâ ederek, ayıbını acilen açığa vurdurmuyor…
•Şayet böyle olsaydı imtihan edilmemiş olurduk. Çünkü bu günahları, ‘çevremize karşı rezil olmaktan’ korktuğumuz için terk ederdik…
Siz, herhangi bir sınav sırasında yanlış yapan öğrencinin eline vuran, yanlış yaptığı soruyu çizen veya azarlayan hoca gördünüz mü hiç?...
En doğru, en güzel ve son söz:
•Her nefis ölümü tadıcıdır. Bir imtihan olsun diye Biz sizi hem kötülükle, hem iyilikle deneyeceğiz. Sonunda ise huzurumuza döneceksiniz. (21.Sûre, /35. Âyet.)
•Müminler sadece "İman ettik" demeleri sebebiyle kendi hallerine bırakılıvereceklerini, imtihana tâbi tutulmayacaklarını mı zannediyorlar? (29.Sure, /2.Âyet.)
Moral Haber
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.