Ahmet AY
İhtiyarlar Risalesi’ni yazdıran sır ve Hz. Zekeriya (a.s.)
İhtiyarlar Risalesi’ni yazdıran sır ve Hz. Zekeriya (a.s.)
“Kâf hâ yâ ayn sâd. Bu âyetler, kulu Zekeriya’ya Rabbinin rahmetini zikirdir. Hani o Rabbine gizlice niyaz ederek demişti ki: Ey Rabbim, artık benim kemiklerim yıprandı, başım ihtiyarlıkla tutuşup saçlarım aklandı. Sana ettiğim dualarımda da, ey Rabbim, ben hiç mahrum kalmadım.” (Meryem Sûresi, 19:1-4.)
Bu yazı çok başarılı bir yazı olmayabilir. Nihayetinde sadece hissettiğim birşeyi sizlere aktarmaya çalışacağım. En doğrusunu elbette Allah bilir. Fakat yine de enaniyetimizi atmaya çalıştığımız havuza malumatımızı da atıp orada bir marifet denizi oluşturmak; herkesin kendi buzundan vazgeçip bir havuz sahibi olmasına çalışmak mesleğimiz iktizası. Bu site de bir açıdan bunun vesilesi. Ben de mesleğimizin iktiza ettiği bu şeye cüret etmek istiyorum cirmimce...
Talebeliğin şiarı talep etmek. Talep etmenin şiarı sual ile istemek. Ben de sual ile pekçok defalar Risale-i Nur’un ve Kur’an’ın kapılarını döverim. Bir Nur talebesine en sıradan gelen şeyleri bile “Nedendir, niyedir?” diye sual ederim.
Mesela şu yukarıdaki ayetler... Ben İhtiyarlar Lem’asının neden bu ayetlerle başladığını hep merak etmişimdir. Nihayetinde bu ayet sadece “Kulu Zekeriya’ya Rabbinin rahmetini zikirdir.” O zikrin bütün bir İhtiyarlar Lem’asını özünden tereşşuh ettirecek ne sırrı vardır ki? Hem nasıl olabilir ki?
Böyle böyle düşünürken bir gün ayetlerin içerisinde yer alan –bana ilk başta gördüğüm zannettiğim- bazı zıtlıklar (af buyurun, birazdan bunu izah edeceğim) dikkatimi çekti. Sanıyorum işte bu an, sual ile talep etmekte olan Nur talebesinin marifet hediyesine uğrama anıydı. Dedi ki, aklımın sesi bana orada: “Yahu şu istenene bak, bir de verilene bak. Bir de ayetlerin sonundaki şükre bak. İstenen, verilen ve şükredilen birbirinden farklı şeyler çağrıştırmıyor mu?”
Ben de bu gözle baktım, gördüm ki; hakikaten ayetin içinde istenen ve verilen ekseninde zahirde bir farklılık var: Hz. Zekeriya’da her kul gibi Allah’a her daim dualar ediyor. Hatta diyor ki; “Sana ettiğim dualarımda ey Rabbim, ben hiç mahrum kalmadım.” Dualarının geri dönmediğini kendisi beyan ediyor. Fakat bakıyorsunuz, giderek yaşlanıyor Hz. Zekeriya. “Benim kemiklerim yıprandı, başım ihtiyarlıkla tutuşup saçlarım aklandı” diyor.
Peki, bir insan en çok ne için dua eder? Daha mutlu, daha güçlü, daha sıhhatli olmak için değil mi? Ama onlar için dua ediyorsa ve dualar geri dönmüyorsa, hatta buna şükrediyorsa; Hz. Zekeriya (a.s.) neden yaşlanıyor? Yaşlanması, dualarının kabul edilmediğine delil değil mi?
Öyle ya, yaşlanmak aynı zamanda bu duaların tersi cevaplar alması, geri dönmesi demek. Yani sıhhat isterken hastalığa, afiyet isterken ihtiyarlığa uğramak demek. Ama bakınız zikredilen ayet-i kerimeler şöyle başlıyor: “Bu ayetler, kulu Zekeriya’ya Rabbinin rahmetini zikirdir.”
Kanaatimce Bediüzzaman’a İhtiyarlar Risalesi’nin ilhamını veren sır da bu sırdır. Yani dua dua istenen afiyetin, sıhhatin nasıl ve neden ihtiyarlıkla karşılık bulduğu ve neden bunun bir rahmet olarak zikredildiğidir. Eğer bu bir zikr-i rahmetse, o vakit o ihtiyarlığın içinde Hz. Zekeriya’nın da (ayetlerde anlatıldığı gibi) şükrettiği azim sırlar vardır. Kaybediş görünen bir kazanç vardır. Gerilemek gibi algılanan bir ilerleyiş vardır.
Ve evet, zahirde dualar kabul edilmemiş gibi dursa da perde arkasında bahşedilmiş rahmetler vardır. O yüzden ihtiyarlık bir zikr-i rahmettir. Ve o yüzden Hz. Zekeriya (a.s.) ihtiyarlığını andıktan sonra musırrane böyle demiştir: “Sana ettiğim dualarımda da, ey Rabbim, ben hiç mahrum kalmadım.”
Evet, Hz. Zekeriya (a.s.) bu gerçeği haykırıyor ayet-i kerimeler içinde. “Ben dua ettim, afiyet istedim. İhtiyarlamakla bu dualardan mahrum kalmadım” diyor. Bediüzzaman da İhtiyarlar Risalesi isimli güzide eserinde işte bu dualardan neden mahrum olmadığının sırrını izah ediyor. Yaşlılıktaki güzel yanları ve gizli ikramları anlatarak ayet-i kerimeye bir kez daha iman etmemizi ve gizli sırlarını bilmemizi sağlıyor. Ne diyelim, berhudar ol Üstadım. Sayende bir sırra daha uyandık...
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.