İkinci Abdulhamid Han ve İslamafobi ile mücadele

Osmanlı ricali, bazı adetlerin sınırları aşarak ve küreselleşerek Osmanlı’yı tehdit edeceğini öngörmüş.  Erken uyarı ile erken önlem almış ve başarılı da olmuş. Zira o dönemde küreselleşme tabiri olmasa da aslında düşük seviyede küreselleşme her daim vardır. Medeniyetler alışveriş üzerine kurulmuştur. Ticaret de öyle.   Zıt kutuplar olsa da Osmanlı Batıyı, Batı da Osmanlıyı etkilemiştir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde yine modanın başkentlerinden birisi olan Paris’te dans modası peydahlanır.  Bunun sari bir sosyal illet ve hastalık olacağını kestiren Kanuni Sultan Süleyman, derhal harekete geçerek illeti merkezinde kurutur.  Şimdi Batılılar dansın yerine ‘hakaret özgürlüğünü’ koymuşlar ve bunun yaşam tarzı olduğunu ve asla hayatlarını hayat yapan bu unsurdan vazgeçmeyeceklerini ilan ediyorlar. Kanuni, Fransa Kralı Fransuva’ya dans konusunda bir uyarı mektubu gönderiyor ve  şunları yazıyor:

”Sefiri Kebirimden Aldığım Mazhara Göre Malumatım Oldu ki, Memleketinde Dans Namında Ala Mele-innas Fuhşiyyat ve Lubiyat Yapıyormuşsun... İş Bu Name-i Humayunumun Eline Vusulünden itibaren Bu Mel'anet Rezalete Son Vermediğin Taktirde, Ordu-yu Humayunumla Gelip Seni Kahretmeye Muktedir Olurum…” Bu, Mutasım’ın Amuriyeli bir Müslüman kadına Bizanslılar tarafından tasallut edilmesinden sonra ordu hazırlamasına benzer. Gerçekten de zamanında ve yerinde alınmayan önlemler çare olamamaktadır. Osmanlılar Fransız İhtilalini de yakından takip etmişler ve onun estirdiği rüzgarlara karşı tedbir almışlardır.  Lakin bu tedbirler mukabele değil, taklit düzeyinde kalmıştır.  Taarruzi değil tedafüi seviyede gerçekleşmiştir.

*

Üçüncü Selim ve İkinci Mahmut’un reformları aslında Fransız Devriminin yankılarından ibarettir. Osmanlı duvarına çarpan Fransız rüzgarlarına karşı palyatif tedbirler alınmıştır.  Bununla birlikte, İkinci Abdulhamid Han Osmanlı’nın zayıf dönemlerinde bile diplomatik ataklarla sonuçlar almış ve dedesi Kanuni gibi bazı melanetleri başlamadan sona erdirmiştir. Ürdün’de yayınlanan Es Sebil gazetesinde yazan Firas Hac Muhammed (3 Ekim 2012/ http://www.assabeel.net/free-space/109540 ) ‘ Sultan II. Abdulhamid’in tavırlarından’ başlıklı yazısında İslam’a hakaret içeren tiyatro meselesine temas etmiştir. O dönemde bu tiyatro İslamafobik bir eylemdir.   İkinci Abdulhamid Han ısrarla meseleyi takip etmiş ve  somut sonuçlar almış daha doğrusu söz konusu tiyatronun Batıda yasaklanmasını sağlamıştır. Gösterime girmesini engellemiştir. 1890 yılında Fransız yazar Henri de Bornier  bir piyes yazarak Hazreti Peygambere hakaret etmek istemiştir.  O dönemde tiyatro ile yapılan günümüzde Müslümanların Masumiyeti filmiyle veya Danimarka’da olduğu gibi karikatürler vasıtasıyla yapılmaktadır. Ahmet Uçar Bey bir kitabında konuyu şöyle işliyor ve hülasa ediyor :” Tarih boyunca Avrupa'da İslamiyet'e ve Peygamberimize saldırmak meşhur bir yazar olmak için ilk adımdı. Fransız yazar Henri de Bornier (1825-1901), Fransız Bilimler Akademisi'ne üye olmak istiyordu. Daha önce yazdığı "Roland'ın Kızı" isimli oyunda İslam düşmanlığı yapmış ama fazla ses getirememişti. Bornier, 1888'de "Muhammed" isimli Peygamberimiz'e hakaret eden oyununu yazmayı bitirdi ve Fransa'nın meşhur tiyatrolarından Comedie Français ile sahneye konması için anlaştı. Oyunun kostüm ve dekorları hazırlanıp, provalar yapılırken piyesin Peygamberimize karşı hakaret içerdiği gazetelerde haber oldu.

Henri de Bornier oyununda önce Peygamberimiz'i övüp, daha sonra hakaret ediyordu. Hz. Muhammed'in evlilik hayatı ve eşleri hakkında çok çirkin hikâyeler uydurup, Hz. Hatice'ye dil uzatan yazar, piyesin sonunda Hz. Muhammed'i Hz. İsa'ya sığınmış ve ona tâbi olmuş olarak gösteriyordu.

Sultan Abdülhamid, Avrupa basınından durumu öğrenince oyunun engellenmesi için diplomatik faaliyete geçilmesini emretti. Osmanlı Hariciye Nazırı, yani Dışişleri Bakanı Said Paşa, 7 Ağustos 1888'de Paris Elçisi Esad Paşa'ya telgraf çekerek harekete geçmesini istedi. Esad Paşa, telgrafı alır almaz Fransız Dışişleri Bakanlığı nezdinde harekete geçti ancak durum başlangıçta hiç de iç açıcı değildi. Fransa Dışişleri Bakanı, konunun Eğitim Bakanlığı'nı ilgilendirdiğini, bakanla konuşacağını ancak oyunun yasaklanmasının mümkün olabileceğini sanmadığını söylemişti. Fakat Sultan Abdülhamid ısrarla oyunun yasaklanmasını istiyordu. Osmanlı yönetimi, Fransa'nın İstanbul'daki elçisi Kont Montebella'yı da defalarca çağırıp, oyunun sahnelenmesinin engellenmesi için faaliyete geçmesini istedi. Fransa hükümeti, Osmanlı yönetiminin ısrarlı talepleri üzerine Bornier'e baskı yapınca, yazar eserde bazı değişiklikler yapmayı kabul etti. Fransız yönetimi de gerekli düzeltme yapılana kadar eserin bir yıl daha sahnelenmeyeceğini taahhüt etti. Osmanlılar'ın Paris ve Fransızlar'ın İstanbul elçilerinin teşebbüsleriyle oyunun sahnelenmesi 1890'a kadar engellendi. Bornier'in oyununun 1890'da tekrar sahnelenme girişimi, Osmanlı yönetiminin baskısı sonucu yine engellendi ve oyun bütün Fransa'da yasaklandı. İkinci Abdülhamid, gösterilen hassasiyetten dolayı Fransa Cumhurbaşkanı'na bir nişan gönderdi.

Henri de Bornier, Fransa'da yasaklatılınca oyununu İngiltere'de sahneletmek için harekete geçti. Ancak Osmanlı yönetimi yaptığı diplomatik teşebbüslerle oyunun İngiltere'de de sahnelenmesini engelledi. Ardından oyunun İtalya'da oynanması gündeme gelince Osmanlı yönetimi tekrar devreye girdi ve orada da oynanamadı. Yazar ve organizatörler oyunu Avrupa'da sahneleyemeyince ABD'de oynatmak için teşebbüs ettiler. Osmanlı yönetiminin burada da devreye girmesiyle Başkan Cheveland oyunu sahnelerden kaldırttı….”

Günümüzde reyting elde etmenin yolu, ya kadını öne çıkarmak ya da kutsala hakaret etmekten geçiyor. Bundan dolayı eskiler şöhrete ulaşmanın ve ermenin en kısa ve kestirme yolunun zemzem kuyusuna bevletmek olduğunu ifade ederler. Ya da ‘halif turef/ muhalefet et meşhur’ ol deyimi bu kestirme yolun bir başka tarifidir.

Henri de Bornier veya Nakoula Basseley Nokoula veya Selman Rüşdi gibi adamlar her dem olabilmektedir. Lakin geçmişte bazı sultanların uyanıklığı sayesinde melanetleri savuşturulmuş ve başlamadan sonlandırılmıştır.  O dönemde bile diriliğimiz ve caydırıcılığımız günümüzden fevkalade üstün ve ileri düzeydedir. Bundan dolayı da: ‘Geçmiş zaman olur ki hatırası cihana değer' denilmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.