Fatma Mebrure ŞENLER

Fatma Mebrure ŞENLER

İktisatlı hayat fakirlik mi?

İktisatlı hayat tarzı, tüketim toplumundan üretim toplumuna geçme hareketi fikri belki “fakir bir hayata dönüş” olarak düşünebilinir. Oysa fakirlik; gelirin ihtiyaçlara yetmemesi, iktisatlı hayat hareketi ise ihtiyaçtan fazlasının peşine düşmemektir. Tarihin bütün devirlerinden daha fazla gelir elde edildiği bir zaman diliminde yaşıyoruz. Fakat gelirimizin yanına bir de giderlerimizi koyduğumuz zaman, gerçek manzara bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. İnsanlık günümüzde fakirliği bütün şiddetiyle hissediyor. 21. yüzyılın uygarlığı ihtiyaçlarımızı azaltmak yerine çoğaltıyor.

Önceki yüzyıllara göre fazlasıyla çoğalan gelirlerimiz, tüketim çılgınlığında gelip, geçici ihtiyaçlarımızın peşinde eriyip gidiyor. Kazandığımız para temel ihtiyaçlarımıza yetecek olsa bile lüks eşyalara, aşırı beslenmeye, televizyonla gelen alışveriş tutkusuna, kredi kartı borçlarına, sıkça değiştirilen trendlere yetişmiyor.

Yani gelir kaynakları artarken, israfta artıyor, fakirlikte... Kişilerin geliri arttıkça buna paralel giderleri de artıyor. Günümüz şartlarına göre orta halli bir aile yaşantısını gayet normal bir şekilde sürdürürken; aile içindeki çalışanların konumları yükselip, maaşları arttığı zaman, gelirlerdeki artış nedeniyle bir tasarrufa gidilmediğini görüyoruz. Çünkü bu kişiler konumlarının yükseldiği için hayat standartlarını daha yükseğe çıkartmaları gerektiğini, lüks ve modern yaşamın statülerinin gereği olduğunu düşündükleri için; yorucu çalışmalarının karşılıklarını sadece tüketime harcıyorlar.  Sonuç olarak yıllarca yoğun çalışmalarının karşılığında, hiçbir birikim ve yatırım yapamayan bu kişiler ev sahibi bile olamayıp, emekli maaşıyla geçinmek zorunda kalabiliyorlar.

Fakirlik irademizin dışında gerçekleşen bir durumdur. İktisatlı yaşam ise; tamamen gönüllü bir tercih, yani irademizin dahilinde olan bir olaydır. İktisatlı hayat gerçek ihtiyaçlara para harcayıp onun dışında lüzumsuz hiçbir şeye harcama yapmamak demektir.

Bütün harcamalarımızın alt ve üst sınırını belirleyince, geçici heveslerimizde kaynaklanan alışverişleri kolayca engelleyebiliriz. 

Dr. Phil Bartle “Fakirliği engellemek için harcamaları azaltıp, tasarruf ve yatırımların artırılmasını gerektiğini öne sürüyor. Bununda kişisel gayretlerle olabileceğini vurguluyor. Fakirlik gelirin azalmasıyla değil, yaşam tarzının tüketime yönelmesiyle ortaya çıkıyor. 

İKTİSATLI HAYAT:

  • Borçlarımızı azaltıyor.
  • Zorunlu ihtiyaçlarımızı, kaynakları en verimli şekilde kullanarak, gelecek nesle daha yaşanılana bilinir bir dünya bırakmamızı sağlar.
  • Tasarruf ve yatırımlarımızı çoğaltır.
  • Ekonomik faaliyetlerin belli ölçüler çerçevesinde ama yeterli düzeyde olmasını sağlar. Güzel bir gelecek kurmaya yönelik iş alanlarını teşvik eder.

AŞIRI TÜKETİME YÖNELİK KARMAŞIK HAYAT MODELİ

  • Borçlarımızı arttırıyor.
  • Tamamen heveslerimize yönelik ihtiyaçları, kaynakları verimsiz bir şekilde kullanarak israf etmeye yöneltiyor.
  • Yatırım ve tasarruflarımızı azaltıyor.
  • Ekonomik faaliyetlerin israfla ve istikrarsız bir tarzda gerçekleşmesine sebep oluyor.
  • Bu yaşam tarzındaki iş alanlarının, bize güzel ve huzurlu bir iş gelecek vaat etme özelliği yok.

Toplumumuzda şükürsüzlük, kanaatsizlik arttıkça, sahip olduğumuz şeyleri yetersiz görmeye başladık. Aşırı hırsla hep daha fazlasını istememiz ve doyumsuzluğumuz, açgözlülüğe dönüştü. Yeni bir arabaya sahip olan kimse, “maddi durumu iyi olmayan birisini kalkındırayım” diye, düşüneceğine bu yıl piyasaya çıkacak olan son model arabaya sahip olma peşine düşmüş durumda

Tabi ki bu yarışın sonu yok. Bir yerde bu yarışa servetimiz yetmeyecek, yetse bile, tatminsizlik duygusu devam edecek. Bu doyumsuzluk duygusu tüm toplumu sarmaya başladı. Manevi duygu ve düşüncelerden gittikçe uzaklaşan toplum, tatmini maddede aramaya başladı. Lüks sofralarda yemek, atıştırmak en büyük zevk haline gelmeye başladı. Artık bizler yaşamak için değil, yemek için yaşıyoruz.

Sosyal medyanın hayatımıza girmesi toplumuzu çok derinden etkiledi. Herkes tanıdığını veya tanımadan arkadaş oldukları kişileri ekleyerek, eskiden mahrem olarak gördüğümüz özel hayatını sosyal medyada boy boy paylaşır hale geldi.  Kim hangi tatil beldesine gitmiş, nerelerde gezmiş, hangi restoranda ne yemiş, hangi alışveriş merkezinde, hatta kiminle kahve içmiş, çok kolay öğrenir olduk. Selfie çekilen yemek masalarında oturan, her yaptığı etkinliği çok mükemmelmiş gibi gösteren kişilerin, birçoğunun aslında çok mutlu görünüşlerinin altında birçok sıkıntıları olduğunu biliyoruz. Bu tür kesim için, kendilerini sanal bir alemin içine atıp, dertlerinden kaçmaya çalışıyorlar. Ancak o sofralarda oturamayan, tatile gidemeyen onca kişilerin günahlarını boyunlarına alıyorlar. Sağlık sebebiyle gezemeyip, hatta sokağa çıkmayan kişiler bu fotoğrafları gördükçe ne kadar inciniyorlar. Gençler ve çocuklar ise ailelerini böyle bir hayat yaşamak için maddi durumlarını zora sokuyorlar. Bir selfie çekip sosyal medyada paylaşmadan önce, kimlerin hakkına girip, kimlerin iç çekip, özendirdiklerini, kimlerden ah aldığımızı düşünmeliyiz.

Tabi ki böyle çılgınca ve israf ederek yaşayanlar bedelini ağır ödüyorlar. Kazançlarıyla değil yatırım yapmak, borca bile giriyorlar. Bunun üzerine gelirlerinin yetmediğinden şikâyette bulunuyorlar. Bu tür kesim sahte bir fakirlik içine giriyor.

Halbuki iktisat ile yaşamayı tercih edenler, gerekli yerde dikkatli ve sade ihtiyacı kadar alışveriş yaptıklarından, yatırım yapmaları kolay oluyor. Kısa zamanda ev ve araba sahibi olabilir. Gelirleri çok yüksek olmasa bile bir zengin gibi rahat yaşayabilirler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum