Caner KUTLU
İnsan basamakları
İnsan dünyaya cahil olarak gönderilir.
Bu bir şey bilmemesi demek değildir. Bilakis, isimleri talim ederek ve büyük yemini yanında olarak gelmiştir. Ancak dünya düzlemi (düz olduğu için!), eline verilenleri görmek, gözlemlemek ve uygun dile dönüştüreceği kelimelerini bulması ve sonra da dizmesini gerektirecektir.
Cehalet, insanın birşeyi bilmemesi demek değildir; cehalet kaderini bilmemek demektir.
(Mesela peygamberlik, doğuştan kaderine malum olmaktır, gereğini baştan almaktır).
*
Evet, insan için, başta dünya düz bir çöldür. Çok şeyi vardır ve hepsine fıtratında talimlidir (vicdanını dinlersen sana anlatacaktır); ancak hepsi toprağın altındadır.
Kazarak insan olur (insan topraktandır!).. Bunun için yol ve yordam öğrenmesi gerekecektir.
Şu da bir gerçektir ki: insan ömrünün büyük bir kısmı, hatta kimi için tamamı yol ve yordam arayışıyla geçecektir. İnsan hem cahil hem de zalim olduğundan (çünkü yalnız değildir), kendisiyle birlikte başkalarının yollarıyla kesişir, bozmaya ve bozulmaya meyledebilir (insanların önünden geçersen, insanlar bağırır, çağırırlar!).. İradenin unsurlarına vukufiyet elzemdir, yoksa ya mazlum ya da zalim olursun.
*
İradesini etkileyecek, yol gösterecek unsurları kullanmak için de, içinden çıkacak kendine mahsus yolu, karakteri de keşfetmek uzunca bir süreç alacaktır. Her keşif bir de keramettir. Yoksa, taklide yol açarsın aslını kaybedersin.
*
Bunu yapınca, kendi programını, kaderini de bulması ve anlaması da bir uzun süreçtir. Yoksa, kaderden münzevî kalmak, uyanışı geciktiren bir denenmiş yoldur.
*
Kendi yolunu, kaderini bulduğunda, gördüğünde ise onu çözmesi de bir süreçtir. Çözersen çözülürsün; çözemezsen çözülmediğin için üzülürsün, gam çekersin.
*
Kabullenmesi ve aksini kaldırıp atması da zihnî ve iradî bir süreçtir. Akıl büyük bir nimettir, hem de en çok bunun içindir. Akılsız olmak insanı dilsiz yapar.
*
Kur'an'da ifadesini bulan neticeyi, yani emaneti Sahib-i Hakikisi'ne satmak olan uzun ve zorlu süreçleri, talim ettiği İsimleri, nefsinin yoğrulduğu toprak altından çıkarabilmesi ile insan, nihayeti bulacaktır.
Bunun da yolları ve zamanları o kadar farklıdır ki, insanlar neticeyi değil çoğu aradaki küçük tepecikleri bulurlar. Kimileri oralarda yaşamayı seçerler.
Bencillik, aşılmaz bir dağ görünür, kendi kirinde geri kalanları örter.
Kendine kendini gündüz, hakikati gece yapar.
Küçük tepeleri yıkmak dağları düzleştirmekten çok daha zordur. Çok dikkat gerekir.
Neyse.. nihayetini bulanlar kaderini de deşifre edenlerdir. Bundan sonra kadere tam teslimiyet, kederden tam bir emniyet geçerlidir. Ne gelirse baş üstünedir; emrin neticesi, tam bir şükürdür.
*
Nihayetten sonra, insanın yönü de farklı olacaktır; yani, aşağıdan yukarı yürüyüş tamamlanmış, yukarıdan aşağıya seyir başlamış olacaktır.
Temaşa...artık yolların değil şuhudun merkezidir.
Bundan sonrasında, irade var mıdır, yok mudur da silikleşmiştir. Varsa yolu bellidir, yoksa da emri bilinir. Yani, söz bilinince, söyleyiş de malum olacaktır. Harf bilinirse isim zaten ortada demektir.
Birden açılırsa, münderecatıyla fetholunmuş demektir. Bütün elindeyse içindekilerle birlikte elindedir.
Birşeyin bütünü, içindeki bir parçanın niteliğinde olmayabilir ancak parça bütünün cinsindendir. Keyfiyet umuma haizdir. Öz her birinin içinde olan bir hariçtir.
Kul küll demektir. Kaderinin her birine haiz olmasa da, kaderi kula haizdir.
O ne güzel vekildir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.