İnsanın içinden Bediüzzaman gibi haykırmak geliyor

İnsanın içinden Bediüzzaman gibi haykırmak geliyor

Başbakan başdanışmanı ve Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan Bediüzzaman'ın sözlerini hatırlattı

Risale Haber-Haber Merkezi

Başbakan başdanışmanı ve Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, “kargaşa karşısında insanın içinden Bediüzzaman Hazretleri gibi haykırmak geliyor” dedi.

Hükümete yönelik ‘Cemaatleri tasfiye ediyor, 28 Şubat’ın yapmadığını yapıyor, muhafazakar bir iktidar eliyle dini gruplar devre dışı bırakılıyor veya sisteme eklemleniyor’ türü yorumların açık bir haksızlık içerdiğini belirten Akdoğan, “Bu kargaşa karşısında insanın içinden Bediüzzaman Hazretleri gibi haykırmak geliyor: ‘Medar-ı iftiharım olan mehasinim, şimdi günah sayılıyor! Artık nasıl itizar edeyim, mütehayyirim!’ dedi.

Farklı zaman ve zeminlerdeki meseleleri bağlamından kopararak bambaşka bir şekilde bugüne taşımanın hakikati çarpıtmak ve büyük bir haksızlığa kapı açmak olacağına vurgu yapan Akdoğan, Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin sözlerini aktardı:

“Üstad hazretlerinin dediği gibi ‘cerbezenin tavr-ı acîbi, zaman ve mekânda müteferrik şeyleri toplar, bir yapar. O siyah perde ile her şeyi temaşa eder.’ Her konudan eleştirilecek bir şey çıkarılabilir, bunları allayıp pullayıp farklı bir ambalajla sunmaya çalışmak ehl-i hakikate ve insafa yakışmaz: ‘Müteferrik büyük işlerde yalnız kusurları görmek cerbezeliktir; aldanır ve aldatır. Cerbezenin şe’ni, bir seyyieyi sümbülendirerek hasenata galip etmektir’.

“Bediüzzaman’ın şu dersini çok iyi idrak etmeliyiz:
‘Bazı kabahatli adam; kabahatini setr için, başkasını jurnal veya buranın hâli gibi müdahane eder. Şimdiki hafiyeler, eskisinden beterdirler. Bunların sadakatine nasıl itimat olunur? Adalet, onların sözüne nasıl bina olunur? Hem de cerbeze ile, insan adalet yaparken zulme düşüyor. Zira; insan kusursuz olmaz; fakat, zaman-ı medid ve efrad-ı kesire içinde ve tahallül-ü mehasinle tadil olunan müteferrika kusurlar cerbeze ile cem’, bir zaman-ı vahidde, bir şahs-ı vahidde sudurunu tevehhüm ederek, şedit cezaya müstahak görür. Halbuki, zulm-ü şediddir.”

Takdir duygusunun herkeste olmayabileceğini ancak tahkir ve tezyif duygusunun özel çaba gerektirdiğini ifade eden Akdoğan, “Bediüzzaman, Cenab-ı Hakkın inansın inanmasın herkes için sunduğu nimetlere karşı şükran duyulması gerektiğini anlatırken şöyle der: ‘O gibi umumî nimetlere karşı nankörlük edip şükran etmemek, en büyük küfran-ı nimet sayılır. Hal bu merkezde iken, bazı insanlar şahıslarına âit hususî nimetlere karşı Allah’a şükrederlerse de, şu umumî nimetler onlara şümulü yokmuş gibi, fikirlerine bile gelmiyor. Halbuki, en büyük nimet, âmm ve dâimî olan nimetlerdir.’ Bizim görevimiz  tahribat değil tamirattır, husumet değil muhabbettir...” dedi.

Yazının tamamı için tıklayınız