İstanbul hizmetinde Fırıncı-Birinci ekolü

Anadolu şehirlerinin her birinin Risale-i Nur’un gelişmesinde hizmetleri vardır. Ama bazı şehirler özellikle önemlidir ve Bediüzzaman’ın hizmet haritasında büyük yerler alırlar. Bunlardan biri Urfa. Bediüzzaman bu şehre kalbi ile bağlıdır ama olaylar onun kalbine göre şekillenmez, sonra yine Isparta’ya döner. Bediüzzaman zulüm yıllarının kısmi bir rahatlığa dönüştüğü yıllarda İstanbul üzerinde durur.

İstanbul  Bediüzzaman’ın karizma ve dehasının oluşmasında büyük öneme sahiptir. Meşrutiyet öncesi oraya giden Bediüzzaman kütüphanelerde kitapları fotografik dehasıyla gözden geçirmiş, yıkılış öncesi istanbul’unda hem cemiyeti, ulemayı, askerleri tanımış, kısmen sanat muhitlerini görmüş, yıkılışın ferdi ve sosyal nedenlerini etüd etmiş, sinemaya gitmiş. Müteaddid İstanbul yıllarında dehasını doldurmuş, düşünce dünyasındaki fazlalıkları atmak için Sarıyer’de içine dönmüş,  işgal yıllarında işgalcilere tavır almış, eserler neşretmiştir. Bu Bediüzzaman’lı yıllardır.

1920’den sonra zulüm ve ceberut yıllarında Bediüzzaman zevk-i ilahi ile zulmü sanata ve esere çevirmiş. Barla’da büyük eserler yazmış sonra anadolunun başka şehirlerinde dolaşmış yine eserler vermiş yeni muhitler tanımıştır. Eserleri basılınca Isparta’da yedi yıl kalmış, ama Isparta ile sınırlı kalmamış. Zaman zaman İstanbul’a gitmiş, bu dönemdeki İstanbul’da Gençlik Rehberi mahkemesi adeta nurların bir zafer yılıdır. Ringin son raundudur,  galip Bediüzzaman’dır. Seyirciler maçın arzu etmedikleri gibi bittiğini görünce mosmor kesilmiş, dedikodu panayırlarına çekilmişlerdir. Bu dönem eserlerin neşir yılları, gazete yılları, ülke çapında mahkemelerin ve  savunmalarının yapıldığı yıllardır.

Bu döneme Fırıncı Birinci abi dönemi de diyebiliriz . Ben herkese saygı duyuyorum, bu iki zatın Bekir Berk Ağabey’in Zübeyr Abi’nin çektiklerini görünce ağladım. Nasıl bu insanlara farklı bakabilirdim ki? Çünkü hep kalbim aklımın önünde gitti. Öyle olsun. Fırıncı Abi Bediüzzaman’ın mıknatisiyetine, cazibesine takılmak için dolaşırken ona tutulur, halka oluşur. Tahsin Tola Bekir Abi’yi hizmete rapteder. Allah davası neşriyatçılarıyla büyük savunucusunu bulmuştur. Birinci Ağabey Karadenizde sahile vuran dalgalar gibi dolaşırken Bediüzzaman’ın gemisine tutulur, İstanbul’a gelir. Adeta gizli bir güç onu ona koşturur. Vekil öğretmenlik yaparken öğrencilerini toplu namaza götüren Birinci  Abi, hayatının en  büyük ideal davranışını da bulmuştur. Onun da davası namazın davasıdır, Üstadı gibi.

Daha sonra İstanbul’a gelir bir resepsiyonda çalışırken Bediüzzaman’la Sirkeci’de Akşehir Palas Otelinde tanışır. Tanışmak denmez buna. Ya ne diyeyim? Rabtolmak denir buna. Okyanusa düşmek denir buna. Üstad 1953’te İstanbul’a gelince Birinci Abi İstanbul’a gelir. Daktilo yazmasını bilen, yazım çizim işlerinden anlayan bir şahıs, hizmet için Bediüzzaman tarafından Ankara’ya İnebolu’ya Antalya’ya gider. Adeta basım ve yayın işinin Fırıncı Abi ile şefleridirler. Bu iki şahıs Zübeyir Abi’nin müdebbir karakterini, dehasal sadakatini bildiklerinden onu anadoludan İstanbul’a getirirler.  Onun müstakim vasfı, müdebbir tavrı, istişareye önem vermesi ile İstanbul hizmetin merkezi olur. Bir büyük davanın akışına Allah nasıl seçip getiriyor ve Bediüzzaman’a raptediyor?

Bir de gazete ortaya çıkar, rahmetli  Polat Abi’nin aşkı ile. İşte İstanbul hizmeti Fırıncı, Birinci Abi neşriyat dönemi. Onların neşriyat sırasında çektikleri traji-komik bir tiyatro gibidir. Eserler için yaptıkları ruhlarının sadakatlerinin görüntüleridir. Lise yıllarımda Kırkıncı Hoca zaman zaman İstanbul’a giderdi. “Hocam nereye” diye sorduğumda “hele bir gidek oğul yine beni çağırmışlar“ derdi. O da İstanbul hizmetinin pusulası görevini yapardı zaman zaman.

Kirazlı Mescid Sokağı Elli  Numara İstanbul hizmetinin önemli mekanlarından biri. İstanbul hizmetinin  Ahmet Aytimur, Birinci  Ağabey, Üzeyir  Şenler, Hakkı  Yavuztürk hizmetin uzuvlarıdır. 46 numara alınınca hizmet ilk meyvesini verir. İki Mekteb-i Müsibetin Şehadetnamesi  basılır. İstanbul hizmetinde eli kalem tutan daktilo yazan bir uzuv olduğu için sürekli hizmeti olur.

İstanbul hizmetinin neşriyat döneminin iki büyük uzvudur, Birinci ve Fırıncı Abiler. İstanbul’un Üstad  dönemindeki hizmetleri ile Fırıncı-Birinci ağabey dönemlerindeki hizmetleri farklı. Genellikle matbaalarda basılma hizmetleri bu iki zatın eliyle olur. İhtilal öncesi Sözler basılmak istenir. Yirmi beş forma dizilir daha sonra ihtilal olunca baskı durur. Fırıncı Abi, Birinci Abi, Bekir Abi hizmetin neşriyat ve savunmasını yapan bir üçgen oluştururlar. Hizmet Rehberi de İstanbul hücresinin eliyle basılır. İstanbul hizmeti adeta bir trajedi gibidir, sürekli katip basımları, tarassudat ama yine hizmete devam.
Üstadın  İstanbul’daki basım yılları  mekanları Akşehir Palas ve Reşadiye otelidir. Reşadiye otelinde Abdullah Yeğin ağabey ile karşılaşır Birinci Abi. Abdullah Abi İstanbul’a gelir bazen ama Üstad onu yine Urfa’ya gönderir. Üstad İstanbul’a gelince Piyer Loti otelinde kalır, gazeteler gelişini büyük puntolarla ilan ederler. Vali kamuoyuna onun seyahatinin kimseyi ilgilendirmediğini hakkı olduğunu söyler ve müdafaa eder. Üstad, Ceylan Abi ve Tahiri abiyi de basım işlerinde istihdam eder.

Bu abiler kitap basımı ile Bekir Abi de savunmalarla uğraşır. Birbiri ardından  davalar, kitap basımları adeta yağmur dolu, şimşek, birden yağar. Fırıncı, Birinci, Bekir Berk, Zübeyr abi yılları Sungur Abi’nin basım işlerindeki rolü ile İstanbul’un bir nevi rüzgarlı, fırtınalı ama münbit rüzgarların estiği yıllardır. Bahar yağmurları gibidir, bazen baskınlarla doluya dönüşür, bazen kuraklıkla hapis ve tarassut. Kirazlı Mecid’e polis  sabah kahvaltılarında gider. Karakola, hapise gitmek, ifade vermek, tekrar kitap bastırmak, onların alıştıkları işlerdir. Hapise girer birbirlerine sarılırlar, çıkar birbirlerine sarılırlar, gülerler. Dava cennet değil bu cennet dünyada cennet gibi kabiliyetlere sahip insanın onları nemalandırması. Kabiliyetlerinin hakkını vermesi. Yazıklar olsun zulümkar kabiliyetsizlerin hile ve  zulümlerine. Zulmile abad olanın sonu berbad olacaktır inşallah.

Birinci Abi, Fırıncı Abi ile beraber neşriyat işinde baştan sona beraber olmuşlardır. Aytimur Abi, Fırıncı, Birinci ağabeylerin 1950’lerden 70’ere kadar basım işlerini devam ettirirler. Bugün herkesin elindeki kitaplardan onlara nurlar yağar. Ne kadar güzel  değil mi? Almanya’nın da basım işleri ile uğraşır Birinci Abi. Bediüzzaman, Bekir Abi, Aytimur, Fırıncı ve Birinci, Said Özdemir için “bunlar yirmi şeyhülislamın görevini yaptılar” der.
Daha güzel hizmetli günlere.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum