Abdulkadir SELVİ
Kâbe'de tavaf
Önce ezan sesleri duyulmaya başlandı. Sonra telaşlı telaşlı koşuşturan insanlar göründü.
Az sonra ise karşımızda Kâbe vardı.
Her yıl milyonlarca Müslümanın yaptığı gibi yapıp, "Ben geldim" dedim.
Ahiret gününde kendime şahit tutarcasına.
Sevgiliye kavuşmak gibiydi.
Ya da bir sevdalının peşinden koştuğuna ulaşması gibi sayın.
Kâbe olanca nuraniyeti ile karşımda duruyordu.
Ondan sonrası kendinden geldi.
Ve ilahi bir işaret eşliğinde tavafımız başladı.
Işığın etrafında pervane olmuşçasına,
Günahlarının yükünden kurtulmak için çırpınan divaneler gibi döndük.
"Lebbeyk Allahümme Lebbeyk" diyerek gelmiştik.
Cennet kokulu bebeğiyle tavaf ediyordu bir anne.
Bir çocuğunu omuzuna almış, diğerinin elinden tutan bir baba ise, bir yandan okuyor, bir yandan da çocuklarına tekrar ettiriyordu.
Pakistan'dan, Endonezya'dan, Filipinlerden gelmiş, rengi ayrı, dili ayrı ama aynı inanan Müslümanlar dünyanın en muhteşem tablosunu oluşturmuştu.
Bir genç hıçkırıklarla ağlıyordu. Kâbe'nin örtüsüne yapışmış bir grup insan ise yakarışını, gözyaşına katmış, feryadını duasına dökmüş Rabbinin huzurunda bağışlanmayı diliyordu.
İşte o büyük ruhlu insanlar içinde, nura pervane olmuşçasına tavaf edenler arasında ben de vardım Rabbim.
Hacer-Ül Esved'e yüzümü sürmeye, zemzeme gözyaşımı katmaya, ben onun yolunda toprak olmaya gelmiştim.
Bir kez daha çağırmazsın diye çok korkmuştum.
Umre yapacağız haberini alınca, Rabbim beni unutmamış diye sevindim.
Ve Kâbe bir nur oldu.
Onun etrafında döndüm döndüm.
Sanki say yaparken yanımda Hazret-i Hacer vardı.
İslam dünyasını temsilen Kâbe'de Müslüman kadınlar, Hacer misal koşuyorlardı.
Biz de koştuk Rabbim.
Safa ile Merve arasında.
Bir tavaf diğerini takip etti.
Ta ki ezanlar okunana kadar.
O sabah bu öğle...
Ama doyulmuyor ki, Kâbe'ye.
Kılınan namaz tekrar veda demek.
Siz bilir misiniz Kâbe'ye veda etmenin ne olduğunu.
Evladını geride bırakan anne misal.
Sevdiceğinden ayrılan âşık gibi demek.
O vedanın ne olduğunu zenci bir Müslümanın gözlerinde görmüştüm.
Gözyaşları arasında veda ettiği Kâbe'ye dönüp dönüp bakarken, daha o anda özlediği ne kadar da belliydi.
Bir tesellim vardı benim.
Aynı gün bir başka buluşmaya koşacaktım.
Getirdiğim selamları ulaştırıp, Allah'ın Resulü'ne "Ben geldim" diyebileceğim mekana gidecektim.
Medine yolculuğu böyle başladı.
Bir vedadan vuslata doğru çıkılan bir yolculuktu bu.
Geceyarısı ulaştık sevgili Peygamber'in Mescidine.
Medine-i Münevvere'ye...
Sükunet şehri burası.
Ey Peygamberim'i bağrına basan şehir, o denli yücesin ki sana gelirken eziliyorum.
Ama o kadar da şefkatlisin ki, sinene sığınıp huzur bulmak istiyorum.
Ezanlar bitmiş, namazlar kılınmış, gecenin bir yarısı olmuştu.
Neredeyse kollarımı açıp koşacaktım Resulullah'a...
Saflar açıldı, namaz kılanların yanından geçildi ve Peygamberimiz'in Mescidinin bulunduğu noktaya ulaşmak mümkün oldu.
Bir rüya gibiydi.
Nasıl olmasın ki?
Peygamberimiz'in Mescidindeydim.
Bir anda ürktüm.
Secdeye giderken sanki sağımda Hazret-i Ömer vardı. Selam verirken Hazret-i Ebubekir'i görür gibi oldum.
Hazret-i Ali'nin saf tuttuğu yere durup hayalen sahabelerle namaza durdum.
Medine'nin ezanları...
Bilal-i Habeşi'nin torunları yine Bilal misal okuyorlar.
İşliyor içinize ezan sesleri.
Yine öyle oldu.
Sabah ezanı aynı zamanda ayrılık ezanıydı.
Bir namazlık dahi olsa gelebilmiş, Hazret-i Peygamber'i ziyaret edebilmiştim.
Hicrette Medineli kadınların hep bir ağızdan, "Tale-el Bedrü Aleyne" diyerek karşıladıkları yerden terk ettim Medine'yi.
Kulaklarımda hâlâ onların sesleri vardı.
Tekrar çağrılmak için döndüm döndüm baktım Hazret-i Peygamber'in makamına.
Aynen Kâbe'ye baktığım gibi.
Yeni Şafak
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.