Hasan TANRIVERDİ
Kargaların Savaşı
Bir sabah, yatağımda kulakları tırmalayan karga sesleriyle uyandım. Pencereden baktığımda gördüm ki; kargalar site bahçesindeki oldukça yüksek bir çam ağacı üzerinde kavga ediyorlardı. Buna kavga değil, savaş demek daha doğru olurdu. Kavga yaklaşık on beş-yirmi dakika kadar devam etti. Yedi-sekiz kargadan ikisi bu savaşı kazandı, diğerleri mağlubiyeti kabul ederek ağacı terk ettiler.
Bu iki karga, öğleden sonra ağacın en güvenli dalına iki kişilik bir takım çalışmasıyla yuvalarını kurmaya başladılar. Sonraki gün yuva tamamlanınca, anne karga içinde yatmaya başladı. Baba karga da etraftan ayrılmıyor, sürekli anneyi takip ediyor, kolluyor ve arada bir yiyecek getiriyordu. Üç dört gün sonra yuvada yumurtalar göründü. İki hayvan aile olmaya karar vermiş, üstelik de yuvaları için savaş vermişlerdi. Yavruları da yakında dünyaya gelecekti.
Sitenin bahçesinde dolaşırken, bir müddet kargaların yuva yaptıkları çam ağacını çeşitli yönlerden inceledim. Kargalar yuvalarını her yönden zor fark edilebilecek şekilde güvenli bir konumda dalların arasına saklamışlardı. Belli ki karga halleriyle güvenliği ön plana alarak yuvalarını yapmışlardı.
Zaman zaman fırsat bulduğumda penceremden yuvayı takip ettim. Baba karga, tam bir asker tavrıyla dikkatlice nöbet tutarak yuvayı kolluyor, şefkatli bir baba edasıyla annenin yiyeceklerini getirip ağzına koyuyordu. Zaman zaman da yuvadaki nöbeti devralıp, annenin hava almasına ve ihtiyaçlarını karşılamasına müsaade ediyordu. Anladığım kadarıyla iki karga tam bir takım çalışması yapıyordu. Aslında o yuvada iki karga değil; ilke amaç ve gönül birliği yaptıklarından on bir karga vardı demek daha doğrudur. Keşke insanlar da bu kargalardan yeterince ibret alabilselerdi, gereksiz aile facialarına ve ortada kalan çocuk dramlarına sebebiyet vermezlerdi.
Aradan günler geçti, nihayet yavrular yumurtadan çıktılar. Eşimi çağırdım:
“ Hanım, çabuk gel bizim komşuların çocukları olmuş, hem de ikiz. O da şaşırdı:
“Sitede hamile olan yoktu, bu da nereden çıktı?” dedi.
Biraz sonra karga yavrularını görünce: “ Allahü Ekber” demekten kendini alamadı.
Bu iki karganın, önce yuvaları için savaş vermeleri, sonra da yuvalarını yapıp yavrularının çıkacağı yumurtaları dünyaya getirmeleri, herhalde onların yaradılışlarından gelen hal lisanlarıyla yaptıkları fıtrî duaları olmalıydı ki; Rabbim dualarını kabul etmişti.
Şimdi günlerce, haftalarca karı koca sabırla yavrularını besleyip, eğitimlerini de tamamladıktan sonra, özgürce yaşamalarına müsaade edeceklerdi. Ardından, yeni dualarla, yeni yavrular gelecek ve kıyamete kadar hep böyle devam edecekti.
Günlerden bir gün pencereden baktığımda, yavruların yuva içinde oynadıkları gördüm. O kadar sevimli idiler ki, mümkün olsa ellerime alıp yumuşacık kanatlarını okşamak isterdim. Yuva içinde gagalarıyla vücutlarını temizliyorlar, kanat çırparak uçma talimleri yapıyorlardı. Arada bir yan dallara atlayıp, tekrar geri yuvalarına dönüyorlardı.
Yavrulardan biri diğer dala atlarken birden dengesini kaybetti, benim “eyvah!.. ” deme kalmadan aşağıya düştü. Ben acaba ne olacak derken, arkasından diğer kardeşi, gördüğünü yapmayı denediğinde, o da kendini bahçede buldu. Ben ikincisini takip ederken birincisi kanat çırpa çırpa yürüyerek gözden kayboldu. Hayatta kalma şansı hiç yoktu. Uçmayı henüz tam başaramadığından etraftaki kedi ve köpeklere anında yem olacağı kesindi.
Endişe içinde bunları düşünürken, komşunun kedisi fırladığı gibi yavruyu anında kaptı. Saniyeler içinde işini bitirdi. Çok üzüldüm, dördüncü katta olduğum için yetişme şansım yoktu. Karşıda oynayan çocuklara çağırdım. Gözden kaybolan diğer yavruyu aramalarını söyledim. Çocuklar tüm aramalarına rağmen yavruyu bulamadılar.
Aradan bir yarım saat geçtikten sonra kargalardan biri geldi, çam ağacının dallarında ve etrafında sesler çıkararak tedirgin bir halde uçtu durdu. Son gözden kayboldu. On dakika sonra diğer kargayla beraber geldiler. Anlaşılan eşine haber vermişti. İki karga saatlerce çeşitli sesler çıkararak ümitlerini hiç kesmeden yavrularını aradılar. Daha sonra uçup gittiler.
Sabah kalktığımda aynı kargaların yine yavrularını aradıklarını gördüm. Onların çaresiz arayışları iki-üç gün sürdü. Sonunda ümitlerini tamamen kesip ortadan kayboldular.
Nasıl bir duygu ki, hayvan dediğimiz bu kuşlar önce eş oluyorlar, sonra yuvalarını birlikte yapmak için savaş veriyorlar, sonra yuvalarını yapıyorlar, sonra da annenin doğurduğu yumurtadan dünyaya gelen minicik yavrularını itina ile bakıp büyütüyorlar. Kaybedince de çaresizliği yaşıyorlar.
Kuşların bu davranışları, yavrularını doğurup, cami kapılarına bırakan anne müsveddelerine kapak olsun.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.