Halim ULAŞ
Karma Eğitim,Tek Cinsiyetli (Demokratik) Eğitim Üzerine Değerlendirmeler
Karma Eğitim ve Tek Cinsiyetli (Demokratik) Eğitim Üzerine Değerlendirmeler -1
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de eğitimin iyileştirilmesi çalışmaları devam etmektedir. Diğer taraftan eğitim ortamlarının da öğrenmeye en uygun şartları taşıması amaçlanmaktadır. Ancak bu düzenlemelerin hemen hemen tamamı öğrencilerin cinsiyet farklılıkları ve bu farklılıklardan kaynaklanan öğrenme durumları göz ardı edilerek yapılmaktadır. Bugün bunun en bariz örneği ise karma eğitim uygulamasıdır. Karma eğitim erkek ya da bayanların aynı eğitim kurumlarında birlikte eğitim alması şeklinde tanımlanmaktadır. Bu eğitimin karşıtı olan ayrı eğitim ise kadın ve erkeklerin farklı okul ya da sınıflarda eğitim alması olarak ifade edilmektedir (Karataş, 2012). "Türk Eğitim Sistemine olağanüstü bir dönemde dahiledilen karma eğitim uygulaması, bilimsel ve pedagojik bir ilke veya gereklilik olmaktan ziyade, ideolojik bir dayatma ve politik bir tercih gibi görünmektedir. Karma eğitim uygulamasının, çocukların akademik ve sosyal gelişiminde yarar sağladığına dair net bir kanıtlar yoktur. Aksine, özellikle cinsel içerikli olumsuz öğrenci davranışları ile bu uygulama arasında ilişkili olduğundan kuşkulanıl- maktadır. Tek başına bu kuşku bile, karma eğitim konusunun masaya yatırılma zamanın geldiğini göstermeye yeterlidir (Akpınar, 2012:31)".
Karma eğitim için farklı tanımlamalar yapılabilecek olsa da bu çalışmada kız ve erkek çocukların aynı okul ve sınıflarda birlikte eğitim almaları üzerinde durulacaktır. Karma eğitim uygulaması Avrupa'da Protestan grupların erkek çocuklarının yanı sıra kız çocuklarına da İncil'i öğretmek amacıyla başlattığı bir uygulamadır (Turhan, 2012). Halen yürürlükte olan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun ikinci bölümünde belirtilen Milli Eğitimin Temel İlkelerinin on ikincisinde "Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır. Ancak eğitim türüne, imkan ve zorunluluklara göre bazı okullar yalnızca kız veya yalnızca erkek öğrencilere ayrılabilir." ifadesi yer almaktadır. Ancak bugün tüm gereksinimler göz ardı edilerek karma eğitim ideolojik bir anlayışla öğrenci ve velilere dayatılmaktadır.
Türk eğitim sisteminde karma eğitim uygulamasının örneklerine çok az rastlanılmaktadır. Örneğin Osmanlılarda karma eğitim uygulaması Tanzimat'a kadar sıbyan mekteplerinde görülmektedir. "..zorunlu olmayan bu okullara bir mahallede 5-6 yaşlarındaki kız erkek her çocuk gidebilir, 3-4 yıl kadar eğitim görürlerdi.(Akyüz, 2008;89)." Cumhuriyet öncesinde ise sadece bazı azınlık ve yabancı okullarda karma eğitim uygulanmıştır (Akyüz, 2008). Cumhuriyetin ilanından sonra karma eğitim, 1924 yılında ilkokullarda ve 1927 yılında ortaöğretimde uygulanmaya başlanmıştır (Akpınar, 2012). "1934-1935 eğitim öğretim yılında ise tek lisesi bulunan merkezlerde, 19 lisede karma eğitim uygulaması gerçekleştirildi (Tezcan, 1996:304)." Ancak Cumhuriyet tarihi boyunca karma eğitim uygulanmasına rağmen ortaokul ve liede kız ve erkek öğrenciler için ayrı okullar açılabilmiştir (Karataş, 2012).
Bugün birçok ülkede eğitimde cinsiyet farklılıkları gündeme gelmeye başlamıştır. Yapılan çeşitli araştırmalarda karma eğitimden tek cinsiyetli eğitime geçişi haklı çıkaracak sonuçlara ulaşılmıştır. Bu çalışmada da karma eğitim ve tek cinsiyet eğitimiyle ilgili olarak aşağıdaki sorulara cevap verilmeye çalışılmıştır.
1-Beyinde cinsiyet farkı söz konusu mudur?
2-Öğrenmede cinsiyet farkı söz konusu mudur?
3-Karma ve tek cinsiyetli eğitim ilgili görüşler nelerdir? Tek cinsiyetli eğitiminin kız ve erkek öğrenciler açısından faydaları nelerdir?
1.1. Beyinde Cinsiyetten Kaynaklanan Farklılıklar
Beyin yapısının ve fonksiyonlarının cinsiyete bağlı değişiklikler gösterdiği, son yıllarda yoğun araştırmalara konu olmuştur. Beynin yapısındaki bu farklılıklar kadın-erkek davranışlarında önemli farklılıkları meydana getirmektedir (Öztaş, 1998). Ancak bu farklılıklardan dolayı cinsiyetlerin birbirlerinden daha iyi ya da daha kötü olduğunu söylemek doğru değildir, sadece her iki cins birbirinden farklıdır.
Beyin birçok işlevi aynı anda yerine getirebilen bir yapıdır. Vücut hareketlerinin kontrol edilmesi, organların düzenli çalışması, bunun yanı sıra öğrenme, düşünme ve hatırlamadan sorumludur. Yapılan araştırmalarla beynin gelişimi, çocukların nasıl öğrendiği ve öğrenme sürecinde yaşanan farklı aşamalar hakkında eğitimcilere bilgi verilmektedir. Bu bilgilerin gelecekte öğrenciler ve aileleri, okul öncesi ve özel eğitim, öğretmen yetiştirme gibi alanlarda kullanılması mümkündür. Ayrıca bu bulgulardan öğrenme ortamlarının daha bilinçli tasarlanmasında da faydalanılabilir (Keleş ve Çepni, 2006).
Uzun zamandır devam eden, cinsiyete bağlı davranışsal farkların kaynağı hakkında Eşel, aşağıdaki tespiti yapar.
"Kadın ve erkeklerin davranışsal olarak birbirlerinden farklı oluşlarının onlara bebekliklerinden itibaren farklı davranılmasından mı, yoksa aralarındaki biyolojik farklılıklardan mı kaynaklandığı yıllardır tartışıla gelen bir konudur. Son yıllarda yapılan nörobilimsel çalışmalar bu farkın iki cins arasındaki beyin farklılıklarından (anatomik, fizyolojik, nörohumoral ve işlevsel) kaynaklandığı düşüncesini desteklemektedir (Eşel, 2005; 138)."
Yapılan fizyolojik araştırmalarda kadınlardaki beyin kan akımının, erkeklerden daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Bu konuda 106 sağlıklı kişide yapılan bir araştırmada beynin bazı bölümlerindeki kan akımı ölçülerek, erkeklerin aynı beyin bölgeleri ile karşılaştırılmış ve bütün beyin bölgelerinde kadınların beyin kan akımının erkeklerden yüksek olduğu tespit edilmiştir. Kadınların beyin kan akımının neden erkeklerden daha yüksek olduğu henüz tam olarak bilinmemektedir. Beyin glikoz kullanımı açısından karşılaştırıldığında da kadın beyninde glikoz kullanımı erkek beyninden yüksektir. Beyin glikoz kullanımının ölçüldüğü bir araştırmada 7 kadın 7 erkek denek üzerinde çalışılmış; kadınların beyinlerinin tamamındaki glikoz kullanım hızının, erkekten % 19 daha fazla olduğu görülmüştür (Öztaş, 1998).
Beyinde cinsiyete dayalı farklılıklar sadece fizyolojik olmayıp, hormonal düzeyde de farklılıklar söz konusudur. Merkezi sinir sisteminin önemli yapılarından biri olan seratonin ile intihar davranışı arasındaki ilişkiyi incelemek için birçok çalışma yapılmış ve intihar girişiminde beyin seratonin miktarının azalmasının önemi vurgulanmıştır. İntihara teşebbüs eden 12 kişinin beyin omurilik sıvısında seratonin miktarının intihara teşebbüs etmeyen 9 kişideki seratonin miktarından düşük olduğu tespit edilmiştir. Aynı yaş grubunda 124 kadın ve 176 erkekten elde edilen beyin omurilik sıvısında, seratonin yıkım ürünü olan 5-hidroksi indolasetik asit miktarları ölçülmüş ve kadınların beyin omurilik sıvısındaki miktarının erkeklerin beyninden önemli oranda yüksek olduğu tespit edilmiştir. Hastalıklara yatkınlıkları açısından ise otizm, çocukluk davranış bozuklukları, psikopati, cinsel sapmalar, erken başlayan kronik gelişim gösteren şizofrene yatkın oldukları halde, kadınlar depresyon, anksiyete, fobiler, histeri ve aneroksiyabulimia gibi hastalıklara çok daha fazla yatkındırlar. Bu hastalıkların görülme sıklığında serotonin önemli bir yere sahiptir. Serotonin yanı sıra Dopa- min, Noradrenalin, Asetilkolin miktarı da her iki cinsin beyninde farklılık göstermektedir (Öztaş, 1998).
Yukarıda anlatılan yapısal farklılıklar beraberinde işlevsel farklılıkları da getirmektedir. Bu durum "yaşam boyu" bir "farklılık" olarak devam etmekdir. Yaşları iki aylıktan 16 yaşa kadar değişen 224' ü kız 284'ü erkek 508 normal çocuğun beyin aktivitelerinin incelendiği çalışmada beynin olgunlaşmasında çarpıcı ve istikrarlı farklılıkların olduğu, aynı zamanda erkek ve kız beyinlerinin farklı bir şekilde geliştiği görülmüştür. Bu araştırmada, kızlarda dil öğrenme ve küçük kas becerilerinin erkeklere göre 6 yıl daha önce geliştiği, erkeklerin beyninin ise hedef belirleme ve boyutsal hafıza açısından kızlara göre 4 yıl daha önce geliştiği görülmüştür. Ayrıca, kız ve erkeklerde beyin gelişimlerinin lisan öğrenimi, boyutsal hafıza, motor koordinasyonu ve insanlarla anlaşma açısından farklı sıra, zaman ve hızda geliştiğini görülmüştür (Hanlon, Thatcher ve Cline, 1999). "Kızların erillik dönemine erkeklerden daha erken girmelerine benzer olarak beynin yapısal olgunlaşması da yine kızlarda daha erken başlamaktadır. Bu değişiklikler kızlar ve erkeklerin olumsuz dış etkenlerden etkilenme düzeyleri ve farklı yetenekleri geliştirme becerileri açısından farklılıklarını da açıklar. Ergenlikte hem bedenin hem de beynin yapısı ve madde içeriği yeniden yapılanır (Çelik, Tahiroğlu ve Avcı, 2008; 44-45)." Labarthe, iki yaşındaki çocukların bloklardan köprü yapmalarını gözlemlemiştir. O yaştaki bir erkek çocuğunun bir kız çocuğa göre köprüyü 3 kat daha hızlı yapabildiği görülmüştür (Labarthe, 1997). 17 yaşındaki bir erkek çocuğunun beyni, 13 yaşındaki bir kızın beynine benzemektedir. Erkek beyninin gelişimi, yaklaşık olarak 30 yaşına kadar, kadınınkine yetişemez (Gurian ve Henley, 2001).
Yapısal ve işlevsel farklar, "algı farkını" da ortaya çıkarır. İnsanlar konuşurken kelimeler, ses tonu, yüz ifadesi ve beden dili ile duygularını ifade ederler. Buna emosyonel prosodi denir. Aynı cümleyi söyleyen iki kişi farklı algılanabilir. Erkekler söylenen şeyin anlamını prosodi- den bağımsız olarak kavrarlar, kadınlar ise konuşma sırasında kelimeler ve cümlelerden çok sözel olmayan işaretlerin farkına varırlar (Eşel, 2005). Wellesley Kolejinden araştırmacılar, yüz ifadelerini, 3 yaşındaki kız çocuklarının, 5 yaşındaki erkek çocuklarından daha iyi yorumlayıp anlamlandırdıklarını gözlemlemiştir (Boyatzis, Chazan ve Ting, 1993).
"Kız çocukları yüze dikkat etmeye, göz teması kurmaya erkek çocuklardan daha önce başlarlar. Kız bebekler yüz resimlerine, erkek bebekler ise cansız nesnelerin resimlerine daha çok bakarlar. Erkek çocuklar koşar, atlar, güreşir, uçak taklidi yapar. Kızlar dokunur, konuşur, öper, sarılır. Erkek çocuklar oyuncakların nasıl çalıştığıyla ilgilenir,yarışmacıdır. Kızlar ise ilişki kurmaya meraklıdır. Erkek çocuklar bir araya gelince bir hiyerarşik düzen kurma eğilimindedir, yani birisi lider olur, diğerleri güçlerine göre sıralanır. Kızlarda bu davranış belirgin değildir (Eşel, 2005;139)."
Ayrıca kadınlar erkeklere kıyasla daha fazla sol beyin baskın olma eğilimindedirler. Erkekler ise daha fazla sağ-beyin baskın olma eğilimindedirler. Bu durum kadınların iletişim ve küçük kas becerilerinde daha üstün olmalarına imkân verirken, erkeklerin kavramsal görevlerde üstün olmalarına imkân verir (Gurian ve Henley, 2001).
Her iki cinsin duyguları işlemelerinde de fark vardır. Kadınlarda duyguların hatırlanması daha iyidir ve ortalama olarak kadınların algılama hızı, renkleri ve renk farklılıklarını algılamaları da erkeklerinkin- den güçlüdür. Erkekler, duyguyu beynin her iki lobunda değil ya sol ya da sağ yarısında ele alırlar (Wager, Phan, Liberzon, ve Taylor, 2003). Fakat kadın beyinleri, daha çift yönlü bir yaklaşım kullanır (Ibid, 2003). Erkelerde negatif duyguları içeren beyin aktiviteleri, serebral korteks ile birkaç doğrudan bağlantı yaratan beynin kökündeki amilgdalayi çalıştırır (Schneider, Habel, ve arkadaşları, 2000). Ancak genç kızlarda hem duygu işlemede hem de dil için beynin aynı bölümünü yani se- rebral korteksi kullanılır (Taylor, 2002). İlköğretim ikinci kademedeki kız öğrenciler için bir konu hakkında nasıl hissettiklerini yazmaları veya konuşmalarının istenmesi, erkek öğrencilere nazaran daha kolay bir ödevdir. Çünkü hem hissetme hem de dil becerileri, serebral korteks içinde gelişir. Erkek öğrencilere, aynı sorunun sorulması, onlardan, çok daha zor bir görev olan, duygulara yönelik amigdalayı, dil'e yönelik serebral korteks ile bağlamalarını istemektir (Sax, 2005).
Erkek ve kadın beyinlerinin nasıl çalıştığına dair bir diğer farklılık, yön bulma alanı içindedir. Erkeklerin çevreyi fark etme yerine hedefin yönünü ve uzak mesafeleri görebilme yeterliliği kadınlardan yüksektir (Eşel, 2005). Saucier ve arkadaşları (2002), erkeklerin kuzey, güney gibi ana yönleri veya "mil" gibi kesin mesafeleri kullanmalarının kadınlara göre daha yüksek düzeyde olduğunu bulmuştur. Diğer taraftan kadınların, "görülebilen, duyulabilen veya kokabilen" yer işaretlerini kullanmaları daha muhtemeldir (Sax, 2005). Bu farklılıklar aynı görevi tamamlamak için erkekler ve bayanlar tarafından beynin farklı bölümlerinin kullanımına işaret etmektedir; erkekler yön bulmak için hipotalamusu kullanırken; kadınlar yön bulmak için, serebral korteksi kullanırlar (Gron, Riepe, vd., 2000).
Görüldüğü gibi hem yapısal, hem işlevsel, hem de biyokimyasal yönden kadın ve erkek beyinleri arasında çok önemli farklılıklar vardır. Yapılan son araştırmalarla da bu farklılıklar daha büyük önem kazanmaktadır. Bazı alanlarda erkekler bazılarında ise kızlar daha hızlı gelişmektedir. Bu farklılıklar kız ve erkeklerin öğrenme durumunda çeşitli farklılıklara sebep oluyor mu sorusuna bugün evet cevabı verilebilmektedir. Cinsiyete dayalı bireysel farklılıkların dikkate alınmaması, öğrencileri tüm yönleri ile geliştirmeyi hedefleyen öğrenci merkezli öğrenme yaklaşımları ile tezat düşmektedir. Öğrenciler arasındaki bu farkları göz ardı etmek ise eğitim uygulamalarında birçok yanlışlığa sebep olmuştur (Akpınar, 2012).
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.