Vehbi KARAKAŞ
Kurtlarla koyunlar ne zaman barıştı?
Her gün olduğu gibi bu günler de, iki değere çok ihtiyacımız var. Bunlardan biri hıllet, diğeri de uhuvvettir. Hıllet, dostluk, uhuvvette kardeşlik demektir.
HILLET:
Hıllet, Peygamber Halil İbrahim’in (a.s) en önde gelen sıfatı ve özelliğidir. İbrahim Peygamber, “Halilullah=Allah’ın dostu” unvanını Allah’a olan samimi dostluğundan almıştır.
“Hazret-i İbrahim, Kur'ân-ı Kerîm ve hadis-i şeriflerde isminden çokça bahsedilen ulu'lazm bir peygamberdir. Sevgili Peygamberimizden sonra peygamberlerin ve insanların en üstünüdür. AllahüTeala, ona “halilim=dostum” diye hitab etmiştir. Bu sebeple Halilü'r-Rahman olarak zikredilir. Soyundan pek çok peygamber geldiği için “Ebu'l Enbiya=Peygamberlerin Babası” olarak isimlendirilmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de; çok içli, yumuşak huylu, kendisini Allah'a vermiş, vefakar, görevini tam yapmış olarak övülmüştür. Bir başka özelliği de misafirperverliği idi. Halil İbrahim Sofrası deyimi bu sebeple ortaya çıkmıştır. Bu nedenle “Ebu'lEdyaf=Misafirler Babası” olarak ta tanınmıştı. Sevgili Peygamberimizin soyu anne ve babası tarafından İbrahim aleyhisselama dayanmaktadır.” (1)
Malıyla imtihan edildi, sürülerini Allah için feda ederek dostluğunu gösterdi. Evladıyla imtihan edildi, evladını Allah için kurban vermeye kesin karar verdi, dostluğunu gösterdi. Canıyla imtihan edildi, canını Allah’a feda etti, dostluğunu gösterdi. Her vesileyle Allah’ın: “Dostum” hitabına layık olduğunu isbat etti.
Nemrud emretti. Odunlardan bir dağ oluşturdular, onları ateşlediler. Odun dağı, ateş dağı haline geldi. İbrahim’i mancınıklara bindirdiler. Ateş dağının tepesinden içeriye atacakları zaman Cebrail (a.s) geldi:
-Bana ihtiyacın var mı? dedi.
İbrahim:
-Hayır, dedi. Cebrail:
-Öyleyse ne duruyorsun, dedi, kurtulman için Allah’dan bir yardım iste! İbrahim:
-Yardım istemeye ne hacet, dedi,ben onun dostu olduğum için bu ateşe atılıyorum. O beni benden daha iyi bilir. O bana yeter, O ne güzel vekildir.
Böyle bir dostu, Ezelî Dost yalnız bırakır mı? İşte tam bu sıra, Allah’ın bir memuru olan ateşe Allah’danemir geldi:
قُلْنَايَانَارُكُونِيبَرْدًاوَسَلَامًاعَلَىإِبْرَاهِيمَ
-YaNarukûnîberden ve selamenalâİbrahîm! (2)
Ey ateş! İbrahim’i incitme, ona serin ve selamet ol.
Bu emri alan ateş söndü, orası gülistana döndü. Bir anda cehennem cennet oldu.
Asırlar sonra bir Yunus geldi, bu olayı mısralara döktü:
“İbrahimemCebraile/ Hiç ihtiyacım kalmadı
Muhammedem dosta gidem/ Ben tercümanı neylerem”
İbrahim (a.s)’ın ömrünün sonlarıydı. Birden karşısında Azrail (a.s) gözüküverdi:
-Ey İbrahim, dedi Azrail (a.s),dostun Allah’ın sana selamı var, canını istiyor.
İbrahim şöyle dedi:
-Ey Azrail! Sen de Rabbime selam söyle ve de ki: Ya Rabbi! Dostun İbrahim şöyle diyor: “O nasıl dosttur ki dostunun canını alıyor?”
Azrail dönüyor Mevla’ya:
-Allahım! Dostun İbrahim’in söylediklerini sen biliyorsun. Ben şimdi ne yapayım? Yüce Allah bu sefer Azrail’e şu tenbihte bulunuyor:
-Sen de git, dostum İbrahim’e de ki: “O nasıl dosttur ki dostuna canını vermiyor?”
Azrail (a.s) gelip durumu İbrahim (a.s)’a bildirince İbrahim Azrail’e:
-Rabbim doğru söylüyor. O dosta ne verilmez ki. Kâinatı bana kurban eden bir dosta ne kurban edilmez ki? Gel, canımı al, beni Ezelî ve ebedî dostuma kavuştur. Ona canım da kurban olsun, malım da kurban olsun, evladım da kurban olsun.
İşte hıllet=dostluk bu. İşte hillet meşrepli olmak, hillette ihlaslı olmakbuna derler. İşte bunun içindir ki Bediüzzaman: “Bu hılletinüssü'l-esası, samîmi ihlastır.” (3) demiştir.
Hılletteki bu ihlası yakaladınız mı, İbrahim olursunuz; İbrahim olursanız, ateş sizi yakmaz, İsmail olursanız, bıçak sizi kesmez, Musa olursanız deniz sizi boğmaz, Habibullah olursanız, şirk orduları sizi yenemez, dünya bomba olsa patlasa sizi korkutamaz.
UHUVVET=KARDEŞLİK
Üstad Bediüzzaman, "Mü’min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütufla ıslahına çalışır.” (4) diyor. Şefkati, müsbet hareketi, ılımlı ve olumlu davranışı bundan daha güzel anlatan hangi cümle olabilir?
Adamın biri bir köyden bir köye giderken, dağın yamacında kurtlarla koyunların beraber dolaştığını görmüş.Ne koyunlar kurtlardan korkuyor, ne de kurtlar koyunlara saldırıyor. Yolcu hayretini gizleyememiş, bağırmış:
-Hey çoban efendi! Kurtlarla koyunlar ne zaman barıştı?
Çoban cevap vermiş:
-Çoban Allah’la barıştığı ve Ona hakiki dost olduğu zaman.
İşte bütün mesele bu. Çoban Allah’la barışık olursa, kurtlarla koyunlar barışır, kardeş olur.
Hangi devlet Allah’la barışır, Onun kitabıyla buluşur ve Habib’ine (s.a.v) biat ederse ve:
-Ey Allah’ın Rasulü! Seni her yerde anacağız, anlatacağız ve yaşayacağız, derse, İbrahim Halilullah gibi samimi dost, Muhammed Habibullah gibi (s.a.v) gerçek sevgili olursa, böyle bir devletin sınırları içinde kin davası, kan davası, şiddet, kardeş kavgası olmaz. Böyle bir devletin ne dağında, ne bağında anarşist ve terörist olmaz.
Ne güzel söylemiş Üstad Bediüzzaman: Hálıkınız bir, Mâlikiniz bir, Mâbudunuz bir, Râzıkınız bir. Bir bir... bine kadar bir, bir. Hem Peygamberiniz bir, Dîniniz bir, kıbleniz bir. Bir bir... yüze kadar bir bir. Sonra köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir ...ona kadar bir, bir.
Bu kadar bir birler birliği, bütünleşmeyi, sevgiyi ve kardeşliği gerektirdiği halde, kâinatı ve küreleri birbirine bağlayacak manevî zincirler elimizde bulunduğu halde; ayrılığa ve nifaka, kin ve düşmanlığa sebep olan örümcek ağı gibi önemsiz şeyleri tercih edip mü' mine karşı hakîki düşmanlık etmek ve kin bağlamak, bu birlik bağlarına çok büyük bir saygısızlık ve münasebetsizlik olduğunu kalbi ölmemiş ve aklı sönmemiş olan anlar. (5)
DİPNOT:
1-Biyografi.net
2-Enbiya, 21/69
3-Lem’alar, İhlas Risalesi
4-Mektubat, 22. Mektup, 1. mebhas
5-Mektubat, 254-255
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.