Elif GÜNEŞTEKİN

Elif GÜNEŞTEKİN

Kuyu

Hürriyet istiyorum...

Zanlarımla boğuşurken... Tasavvurum karışık, zihnim müşevveş...

Tasavvur, büyük sırrın sureti gibi. Pek derin kuyular açabilecek bir muhakemenin koridorları.

Üstadım der; “O’nu tanıyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardır.”

Koridorlar olan kuyular, aczimizin derinlik ile genişlemesine imkan vererek iman ile intisab etmesini sağlayarak bunun bir düşüş değil bir yükseliş olduğunu sırrın sırrı olan Vicdan ile duyurur.

Zannın dimağdaki yeri tasavvurdur.

Dimağ ile kalb arasındaki geçiş, kuyu veyahut koridorlardır.

Dimağda olduğunu farkeden bir akıl, kalb için düşmek istemez mi...

Zira bilir ki ondan daha üstün olan bir şuur vardır. Zihin, aklın kuyusudur. Akıl kuyuya düşecek ki, zihnin derinliğini, genişliğini farkedecek bir tefekkür-ü imaniyi bulabilsin.

Bir saat tefekkür bir sene ibadet hükmüne geçer hakikati; ilmelyakin inkişaf olan zihnin genişlemesidir.

Tasavvur, akıl için bir meşveret sahasının ön basamağıdır.

Tasavvuru bozuk olan bir dimağ ile meşveret etmek cehalet bataklığına girmektir. Tasavvur zanların merkezidir. “Hüsn-ü zanna memuruz” der Üstadım..

Bu kelam, geniş bir zihnin tecellisidir.

Suizan aklın kusurudur. Aklı istişareden mahrum ettirerek, hayali hakikate karıştıracak muvazenesizlik gösterir.

Evvelinde “hürriyet isterim” derken “ciddi muhatablar isterim” diyebilirim.

Ciddi muhatab; ifrat ve tefritten uzak duracak, muhakeme edebilecek, hayalleri ile bürhan olacak, nazarını hakikate çevirerek ilim ve ameli ile istikrarlı olacak istikamet üzerinde daim eminlik sağlayacaktır.

İlim ihsandır, amel ise nimettir. İlim âlemdir, amel ise hayattır. Âlemler kainat içinde dercedilmiş.

“İlim ilme kuvvet verir” der Üstadım Muhakemat’ta. Âlemin tefsiri ilimdir. Amelin hareketi ise hayattır.

Hayatının hangi hareket üzerine çevrilmesini tercih etmek için, düşünerek istemek verilmiştir.

Bu verilecek ihsanın vesilesi, doğru düşünmek olan hüsn-ü zanlarımızdır.

Hayatımızın hareket ve vaziyetlerinden tenasübünü görerek kanaat etmek, sathi nazarlardan kurtararak ülfeti kırar.

Misal olarak namaz hakikatini ele alalım.

Namaz bir ameldir. İçinde âlemler vardır.

Amel etmeden o âlemlere girmek mümkün değildir. Denilebilir ki o âlemin anahtarı amelidir.

İlim, amel ile açılır. Amel hayatı temsil eden bir dükkan gibidir. Girdiğin anda oranın hakiki bir tüccarı olursun. Halbuki sathı bir nazarla o hayata girmek istersen tüccar değil hayyal olursun.

Hayatını veren, hayattan istediği makasıdı Şeriatı ile gösterir.

Amelin Şeriata uygun olmalıdır. Şeriatın her bir hükmüne itaat etmelidir. İtaat, ubudiyeti getirir.

Kuyudan çıkmak saatin farkına vardırır.

Risale-i Nur, saat çarklarından bahseder.

Her bir çark hizmeti için istikrar göstererek, kanun-u ilahiye itaat sırrı ile hürdür.

O vakit tasavvurun bir derece serbest bırakılması, istikrarı ile itaat ederek bâki bir hayatı ilim ile isterken insaniyetinin farkına varır.

Fark etmek çok büyük nimet.

Yürümek fiili, çok basit gibi zanlarımızda oluşmuş. Halbuki bu fiilden noksan olduğumuz zamanlar nimet olduğunu farkedebiliyoruz. Noksan olduğumuzu acizlik fark ettirir. Neleri farkediyoruz nelerde intibaha geliyoruz?

İntibaha gelmek lazım. 

Üstad, “Zira kudret-i ilahiye herşeyi hayy ve muteharrik kılmıştır” der Muhakemat’ta.

Rahman-ı Rahimin in’âmlarını ve ihsanlarını tasavvurun ve iz’anından görebilirsin.

Zanlarından ve insafından bakabilirsin.

Sekizinci Söz’ü tetkik edersen, kuyunun akıl ve kalb arasındaki iletişimin bağını hüsn-ü zan ile muhakeme ederek kainatın nazar-ı dikkatini celbediyor.

Kâinatın sahibinin rahmetini celbeden hüsn-ü zannı ile hizmette muvaffakiyet göstererek hür olur.

İşte tam da budur Hürriyet.

“Zerreden şemse uhuvvet tesis edilmiştir” der Üstadım.

Nedir bu uhuvvet?

Hür olmanın manası mıdır?

Adavet ise mahrumiyetten kaynaklanan mahkumiyettir.

O vakit bu asrın beşeri, adaveti ile mahkum.

Saat demiştik; dimağın mertebeleri saatin çarklarına benzer. Hz. Yusuf Aleyhisselamın mucizesi saattir. Kardeşlerine gösterdiği uhuvvet ile akıl ve kalb iletişiminin dosdoğru olduğunu ifade eden; zerreden şemse kadar giden bütün çarkların bir mizan ve nizama bağlı olduklarına aklen ve kalben delil ve bürhan olmuştur. Saat zamanı gösteren bir alettir. Ruh bir kanun-u emirdir. Zaman dahi bir kanundur. “Ruh zaman ile mukayyed değildir” der Üstadım.

Cisim ile saat, kalb ile zaman, Ruh ile daire-i azime ve intibahlık mertebeleri anlaşılır.

İhlası kazanmak için tahayyül ve tasavvuru diyanet ve şeriata uygun hareket ettirerek yani amel ettirerek, iz’anı ve iltizam ile uhuvveti tesis ederek birbirinin ihtiyacına koşturmayı kabul edecek hürriyeti kazanmalı. Bunun için Yirmiyedinci Söz’de; “İşte o zamanda: Zihinler, kalpler, ruhlar, bütün kuvvetleriyle yerler ve gökler Rabbinin marziyyatını anlamaya müteveccih olduğundan, içtimaiyat-ı beşeriyyenin sohbetleri, muhabereleri, vukuatları, ahvalleri ona bakıyordu.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum