Mustafa ÖZCAN_
Liberaller, yerli oryantalist mi?
Yerli oryantalizm geniş bir alan. Kendi kültürüne yabancı gözle bakan akademisyenlere kısaca yerli oryantalist diyoruz. Bize batılılaşmanın bir hediyesidir. Bir şekilde kendi kültürüne ve değerlerine yabancılaşan ve yabancı kültürün etki alanına giren ve benimseyenlere ‘yerli yabancı’ veya başka bir ifade ile mankurtlar diyoruz. Yerel oryantalizm bir aydın sapmasıdır. Yerli oryantalizmin çeşitli şubeleri var. Bunlardan birisi ve en güçlüsü dini veya bugünkü deyimle ilahiyat ayağıdır. Oryantalizm Batı’da bitmiş ama bizde kaldığı yerden devam etmektedir. Mısırlı düşünür Tevfik Tavil’in ifadesiyle Batılıların giderken yedek olarak ve yerlerine bıraktıkları kavramlarla oyalanıyoruz. Bu alandaki ilahiyat oryantalizmini temsil eden Muhammed Abduh-Reşid Rıza çizgisidir. ‘Onlara sataşanlar, onların temizlik bezi bile olamaz’ diyenler buyursunlar kendileri onların temizlik bezi olsunlar. İslam’ın içini boşaltarak İngiliz projelerine hizmet etmişlerdir. Lord Cromer-Abduh dostluğu meşhurdur. Reşid Rıza ise Arapların ‘immai’ dedikleri cinsten her fikre bulaşan bir adamdır. Kişiliksiz bir istikameti vardır. Her devrin adamı olmuştur. Abdulhamid döneminde saraycı ardından İttihatçı olmuş ve sonunda onların da eksik ve kusurlarını görerek onlardan ayrılmıştır. İyi de etmiştir. Lakin devamını getirememiştir. Kaldığı yerde kalmamış daldan dala atlamıştır. Türk İttihatçılardan ayrılmış lakin boş duramamış bu defa da Arap İttihatçılara gönül vermiş ve yanaşmıştır. Ya da bir İngiliz projesi olan lakin daha sonra yine İngilizlerin rafa kaldırdığı Şerif Hüseyin ve oğullarının isyanına yani sahte Arap Devrimine veya isyanına destek vermiştir. Bu akım modernizm adına Mutezile anlayışını yenilemişler ve kafalarına uymayan gaybiyat mevzularını inkar etmişlerdir. Şeltüt vesaire aynı yoldan yürümüştür. Konumuz elbette ki bu çizgi değil. Dini alanda liberalizm olduğu gibi siyasi alanda da liberalizm var. Bunları da Ahrarlar temsil ediyorlar. Lakin Bediüzzaman’ın temas ettiği Adnan Menderes çizgisini temsil eden Ahrarlar ile Mustafa Reşid Paşa, Mustafa Fazlı Paşa, Prens Sabahattinci tarzı temsil eden Ahrarlar daha farklıdır.
¥
Liberallerin asıl sorunu, hastalıklarından dolayı ağızlarının ma-i zülali acı olarak algılamasıdır. Zira ağızlarının kimyası veya ağız tatları bozulmuştur. Bunun nedeni Batı virüsü ve hastalığıdır. Ve bugün örgütün(PKK) tasfiyesini değil ordunun tasfiyesini ister noktaya gelmişlerdir. Yani olaylara makus haliyle bakmaktadırlar. PKK ile KCK birlikte bir ahtapot haline gelmişken Kürtlerin yakasını bu örgütten kurtarmasını istemeleri yerine aksini savunuyorlar. Bu menhus ve diktatör yapı ile Kürt halkı arasında ayrışmayı teşvik edeceklerine Kürtleri PKK’nın tekeli altına almaya ve insafına terk etmeye çalışıyorlar. Gün be gün bunu teorize ediyorlar. Murat Belge gerekçesini de üretmiş. Kürtler öteki Kürtlere iyi gözle bakmazmış. Sen de o yapıya bitişik ve iltisaklı olana iyi gözle bakmazsın olur biter. Adamlar illa da onların zeminini savunacaklar ya. Türkiye’yi de aynı şekilde bu tekelistanın parantezine almak istiyorlar. Dolayasıyla kendilerine liberal diyenler liberalizmden sapma göstermiştir. Zira PKK tekelistanını savunarak totalitarizmin hizmetine girmişlerdir. Türkiye bugün liberalizm ile totalitarizmin tangosuna sahne oluyor. Abdulhamid döneminde Hürriyet isteyen İttihatçılar gibi. Abdulhamid’e karşı Türk’ü Arab’ı ve Arnavut’u bir oldu sonunda da hepsi bir parça toprak kopararak o topraklar üstünde mutlak bir totaliter sistem kurdular. Totaliter bir yapının başına geçerek kendi insanlarının başlarında boza pişirdiler. Şimdi liberaller de aynı yoldan gediyorlar. İnanmıyorlarsa tarih aynasına baksınlar. Ayrıca Ahrarcılık veya liberallik PKK gibi totaliter bir yapıyı destekleyemez. Desteklerse kendini inkar eder. Bunu yapsa yapsa Ahrar adına içimizde ecnebilerin maslahatını gözetenler yapar. PKK’yı destekleyen ve onlara fikri rehberlik yapan ve fikri lojistik sağlayan da Ahrarcı değil ancak Ahrarcıların rafizileridirler. Ya da liberal kılıklılar. “Tebeddül-ü esma ile hakaık tebeddül etmez.”
¥
Peki neden böyle? Zira, PKK ile liberaller arasında fikri akrabalık vardır. Her iki taraf da Marksist eskisi. Aynı daldan ve damdan düşmüşler. Birbirlerini iyi anlıyorlar. Yoksa durduk yerde bir liberal nasıl olur da ister nasyonalist isterse internasyonalist karakterli olsun totaliter bir yapıyı destekleyebilir? İdeolojik kan uyuşmazlığı bu noktada nasıl buluştu? Bunun nedenlerinden birisi bu kitle veya gürûh ile fikir akrabalıklarıdır. Bostan Gülistan’da olmalı ilginç bir hikaye vardır. Hindli bir adamın eşi hastalanır ve ölüm döşeğinde kocasına hayati bir sır verir. Ya da vefasını gösterircesine öteye giden bir kadının son iyiliğini yapar. Der ki, benden sonra bir kez daha evlen. Ama evlendiğin mutlaka bakire olsun. Zira evlenmeden önce beni bir siyahi kaçırmıştı ve ilk göz ağrım o oldu ve bir daha onu hiç unutamadım! Evet, liberaller de öyle. İlk göz ağrılarını unutamıyorlar. Barış adına sığınarak böyle arkaik, köhne ve totaliter bir yapıyı savunmak ve desteklemek entelektüel şarlatanlıktan başka bir şey değildir. Murat Belge’nin iddia ettiği gibi, bu yolu kısaltmak değil bilakis uzatmaktır. Yoksa yakin bilgisi mi var? Nasıl da bu kadar kendinden ve onun ötesinde PKK ve bileşkesinin niyetlerinden emin olabiliyor?
İşin kolay tarafı devletin otoritesini tesisi, inisiyatifi ele geçirmesi yani rüzgarı tersine estirmesidir. Bu da yerli oryantalist liberallerin tezlerin çürütülmesinden geçiyor. Zira onlar silahlı faaliyetlere siyasi zeminde destek veriyorlar.
Yeni Akit
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.