Liman kentleri

Cumanın bereketli, yoğun gezi ve görüşmelerinden fırsat bulup, hafta sonunu arkadaşımla birlikte planlıyoruz. Dinlendirici, serin bir akşamın ardında uykunun sükûneti ve sabahın sessizliği ile birleşen yeni günümüz, yol hazırlığına uygun.
Brüksel’den Hollanda Rotterdam’a doğru rotamızı çiziyoruz. Aracımızın avigatörü sayesinde, belirlediğimiz kente bizi götürecek bütün trafik yönlendirmesini uydudan aldığı bilgilerle sağlıyoruz. Oldukça güven veren ve istediğiniz şehrin, istediğiniz sokağına kadar sizi götüren bir kılavuz, bir rehber, bir haritacı gibi.

İlk ayarlamamız Belçika’nın Anvers şehrine.  Brüksel çıkışından itibaren, yol boyunca çiftlik evleri, bakımlı araziler uzayan tarlalar dikkatimi çekiyor. İşin sırrını öğreniyoruz. Belçika’da hazineye ait arazi yok. Topraklar vatandaşın. Mülkiyetler özel. Bu yüzden işletilmiş, verimli ve bakımlı araziler.
Bizdeki gibi her şey devletin değil. Arkadaşımın tespitiyle, “Herkese ait olan hiç kimsenin değildir. Bir kimse de ilgilenmez.” Yerinde bir ifade.

Anvers, liman kenti. Tarihi bir şehir. Bu durum,ziyaretçi ve turist trafiğinden de anlaşılıyor. Aynı zamanda ülke ekonomisinin önemli bir nakliye şehri. Kanalların ulaşımı sağlayan nehir fonksiyonu, taşımacılığı dinamik tutuyor. Suyun bağlandığı Atlas okyanusuna kadar, ülkenin damarları gibi döşenmiş böyle deniz yolları, en etkili nakliye araçları.

(Anwers Limanı)

Anvers’ten sonra Hollanda’nın fark edilmeyen sınırından geçiyoruz. Yel değirmenleri bizi karşılayınca, artık Hollanda’nın bu enerji kaynağında olduğumuzu anlıyoruz. Rüzgar santralı  sistem,artık ülkemizde de yapılmaya başlandı.   Haritanın yolculuğumuzu yönlendiren pratiğini, artık avigatörle çözüyoruz. Hollanda, tarım konusunda verimli bir ülke. Oldukça küçük yüzölçümüne rağmen, arazileri kullanışlı ve bakımlı. Araçla seyahatimizde,gözümüze canlı fotoğraflar yollayan ve kendini resmeden kareler o kadar hızlı ve farklı ki… Yemyeşil bakımlı araziler… Çiftlik evleri… Küçük su arkları… Hollanda’da su kanalları, genelde yeryüzü seviyesinin biraz altında.  Zaten Netherlands ismi de buradan gelmektedir. Yer altı su seviyesi, yer üstünde belli bir alt eşikte kalıyor. Bu aynı zamanda su tasarrufu da sağlıyor. Diğer bir özelliği de sınır oluyor.

(Hollanda rüzgâr enerjisini etkin şekilde kullanıyor)

Otlayan ineklerin envai renklerini görüyoruz. Koyunlar hakeza. Besicilik, süt ve mamulleri için görünen bütün donanımlar inandırıcı. Hollanda peyniri, piyasada kabul gören bir özellikte olduğunu eskiden biliyoruz. Çeşit çeşit ve lezzetli.
Hollanda’nın Rotterdam şehrine doğru yol alıyoruz. Niyetimizde Rotterdam İslam Üniversitesini görmek de var. Değerli bilim adamı ve YÖK mağduru, irfan insanı Prof. Dr. Bünyamin Duran hocamızı ziyaret edip, değerli rektör Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’ü de görmek arzusundayız. İletişim bilgileri cevap vermeyince kısmet olmuyor. Belki önceden planlamak gerekiyor. O gün uluslar arası bir festivalin olması, ayrıca trafiği sınırlamış. Biz de genel bir gezinti ile yolumuza devam etmeyi tercih ediyoruz.

(Roterdam’da tarihi bir bina)

Rotamızı Lahey’e çeviriyoruz. Bu şehir oldukça sakin ve gösterişten uzak bir sükûnet ve seviye intibaı verdi bize.  Ülkenin başkenti Amsterdam olmasına rağmen, bakanlıkların bir kısmı burada. Oldukça haşmetli binalar. Kargaşa ve aşırı yoğunluktan eser yok bu şehirde. Aynı zamanda Lahey, uluslararası adalet divanının olduğu şehir. Kamu binaları, ağırlığını hissettiriyor.

(Kamu binalarının ağırlıklı olduğu Lahey)

Bürokratik tekelciliğin bizde nüksettiği yapılarda, kamunun merkezi hep başkent olur. Mesela, Türkiye’de bütün resmi ve devlet bağlantılı işler mutlaka Ankara’dan geçer. Hollanda’da bu yük dağıtılmış. Bakanlıklar illere dağıtılmış gibi. Katılımcılığı ve dağılımı dengelemek ve farklılığı yaygınlaştırmak için iyi bir yaklaşım.
Mesela bizde, GAP Bölge İdaresi Başkanlığı bile yıllarca Ankara’da yapılandırıldı. Bölgeye yeni gitti. Üstelik personel hala ayak sürüyor. Faaliyet mahalli GAP, yerleştikleri karargâh ve karar otoritesi ile uzmanlar Ankara’da duruyor. Üstelik bölgeyi, altyapıyı ve oradaki insanların algı sistemini bilmeden. Genelde imtiyazlı çevrelerin ricası ile  doldurulmuş kadrolar bunlar. Üstelik ücretli yüksek ücretli görevler.

Evet, dönelim Lahey’e. Arkadaşımla ikindi serinliğinde, yazın akşamı karşılayacak uzun sürecinde çevreyi anlamaya çalışıyoruz.  Çünkü akşam saat 22.00 sularında oluyor, yürüyoruz ve değerlendirmeler yapıyoruz.
Aracı park etmek için bulduğumuz güzel yerde, otomatik ücret ödeme cihazını kullanamamaktan dolayı park etmek zaman alıyor. Arkadaşımdaki hassasiyet ve kural düzeyi, Türkiye için şehir toplumunda başta trafik olmak üzere ne denli zor ve hala hazırlıksız olduğumuzu bir daha müşahede ettim.

(Lahey’de bir klise)

Lahey’den sonra, hatta bitişik denecek yakınlıkta bizi Atlas okyanusu ile yüzleştirecek   Leiden  Şehrine doğru yol alıyoruz. Şehir girişinde AB interpol merkezi dikkatimizi çekiyor. Anlaşılan, AB fikriyatı beşi bir yerde yapmıyor, kuvvetler ayrılığı ve fonksiyonlar göz önüne alınarak her ülkede sanki bölge ve  şehir  bazında   bir konumlandırma yapılmış.

Atlas okyanusu ile sıfırlanan kumsalda, suyun dalgalı ve bulanık haliyle sadece yürüyüşe uygun olması, sakin ve rahatlatıcı seyri bizi bir çay molası kadar tutuyor.
Bu sahilleri arşınlayan ve farklı bir noktadan giriş yapan Tarık Bin Ziyadları hayal ediyorum. Atlasın öteki sahilinde İngiltere var. Belçika’nın  sayfiye, sahil ve ticaret karması bu şehrinde daha düzenli, çevre açısından daha canlı ve güven verici bir izlenim elde ediyoruz.

Akşamın göz kırpmaya hazırlandığı bir demdeyiz. Brüksel’e geri dönmek, ya da gün batımından önce Amsterdam’da olmak arasında tercihimizi yapıyoruz. Belçika’nın başkenti Amsterdam’a yöneliyoruz. Uluslararası ticaret, sanayi ve diplomasi açısından en gelişmiş şehir. Birkaç ay önce THY uçağımızın düştüğü Schiphol Havaalanı’nın altından geçiyoruz. Otoban öyle inşa edilmiş. Oldukça büyük bir havalimanı. Hafızamda, kazadan dolayı bütün TV kanallarımız önüne gelenle konuşup ahkâm keserken, hala kaza sonuçları, yaralı, ölü sayısı resmen açıklamamışken, bizim yetkililerle basınımızın yorum ve demeçleri karşısında Hollanda’nın suskun ve süreci kapalı tamamlayıp son bilgiyi vermesi geliyor aklıma. Üstelik ölülerin sayısını verip, isimlerini sadece aileleri ile paylaşma duyarlılığını göstererek.

Amsterdam bir liman şehri. Üretimle nakliyenin, ihracatla ithalatın yönlendirdiği bir kent. Tarihi dokusu var. Dinamik bir şehir. Yoğunlaşıyor akşam saatleri. Park etmek için ciddi bir zaman kaybımız olsa da usulüne uygun bir şekilde yaya yürüme imkânı buluyoruz. Muhtemelen Türk olduğunu fark ettiğimiz McDonalds kasiyerinin nezaketli duruşu ve yabancılık hissi veren konuşma stili ise ayrı bir analiz konusuydu bizim için. Yabancı durup, yerlilik alametleri taşıyan bir figür.

Hollanda'nın nüfus bakımından en büyük, kültürel ve parasal yönden de en önemli şehri olan Amsterdam Avrupa'nın en çok ziyaret edilen 5. merkezi. Hollanda’nın kişi başına milli geliri ise ayrı bir konfor veriyor. Müslüman nüfuz yaklaşık 857 bin civarında. Parlamentolarında Müslüman milletvekili var. Türk toplumunu 3 milletvekili, bir senatör ve bir bakan temsil ediyor. Yerel yönetimlerde 200’e yakın Belediye Meclisi üyesi, eyalet yönetimlerinde de 15 üye görev yapıyor.

(Ziyaret eden ve işbirliği içinde olan ülkelerin bayrakları bina üzerinde dalgalanıyor)

Akşamın bizi selamladığı bir saatte, alaca karanlığın aracın ışık huzmelerini yola verdiği  dakikalarda Brüksel’e geri dönüyoruz. Gece yolculuğu, gün boyu yürümenin, görmenin, paylaşmanın ve sosyal tahlillerle geçtiğinden, dönüş yolculuğu biraz demlenme ile geçiyor.

İslam dünyasının maddi kayıpları ile batı dünyasının manevi fukaralığı arasında bir köprü ihtiyacı ve karşılıklı Adetullah ile Kelamullah birliğinin sağlanacağı huzurlu ve ahlaklı bir dünya inşasının görünen emareleri bizi umutlandırıyor yol boyunca.

Ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel dokuların farklılıkları, uçurumları veya iki medeniyetin çatışma alanları ile menfi Avrupa’nın kendi pozitifini bile boğan ahlaki dejenerasyon ve aileyi tahrip eden bozgunculuğu karşısında bir duruşun ve ümidin beslendiği mana iklimi, İslamiyet suyu çok manidar ve acil bir ihtiyaç olarak kendini okutuyor.
Bütün mesele bunun temsil değerini ve doğru ifade kalitesini ortaya koymak.

Beşeriyet projelerini, insani zeminde Allah’la çatışmayan ve ilahi gücün hakkaniyetinde tatbikini mümkün kılan bir ortamda ve bütünlükte ortaya koymaktır.
Hedefler, maddi ve manevi kalkınma dinamikleri, ortak değerleri, insani paylaşımları, teknolojik transferleri ve bilişimin ilmi doğruları, ortak hafızaya dönüştürmektir. Bunun amaç ve araçları, birlik ve farklılıkları, kabul ve retleri toptancı ve ötekileştiren/berikileştiren bir yaklaşımla değil, müzakere ve doğruların tesisi temelinde olmalı.

Barış ve sevgi merkezli bir dünya inşası, İslam’ın şefkat ilhamından geçer. İrfan ve tefekkür menzilinden akar. İman ve hayat dokusunun ortaklaştırdığı insani desenlerden geçer.

Müzakere masasında eşitlikçi bir seviyede bizi kabullendirici bir üslup, ancak ilmin ve iletişimin doğru kullanıldığı bir hayat başarısından çıkar. Aksi halde batının mağrur yüzü, kibirli sözü ve menhus etkilerin girdabındaki özü, müspet Avrupa ile beraberliğimizi engelleyecek ve bizim yetersizliklerimiz de birer koz olarak kullanılacaktır.

Aklın göze hitap eden gözlemleri ile yanıltılma riski yükselirken, bir araya getirecek doğru amillerden  uzaklaşma, toplumları ve  ülkeleri karşılıklı gerdirme politikaları daha güncel reflekslerle sağlıklı buluşmayı erteletebilir ve kuvvetsileştirebilir.

İslam dünyasının, özelde Türkiye örneğinin Avrupa üzerindeki etkisi ve etkilendiği alanları doğru bir konumlanma ile pozitifleştirme stratejileri, bu zaviyeden ele alınmalı. Büyük buluşmanın tarihi arka planı, dini veçhesi, ekonomik girdisi ve kültürel etkileşimin olumlulaştırıcı yönü buna göre şekillenmelidir.

Gecenin yeni günü başlattığı yolculuğun 24.00 sonrası derinliği ve yorgunluğu sadece bedeniydi. Zihni ve ruhi açılımın bize sorumluluk yükleyen heyecanı ile dönmüştük mekânımıza.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum