Fatma BARBAROSOĞLU
Lüksün pençesinde kıvranan müminler olarak...
Ömrümüzü ve servetimizi nerede harcadığımız, harcamakta olduğumuz konusunda pek kafa yormayız. Kendimizin değil başkalarının ömrünü ve servetini nasıl harcadığı üzerinden fikrimizi yorarız.
Zenginin malı fakirin sadece çenesini yormaz gönlünü de yorar velhasıl.
İslam âlemi hem bireyler olarak hem de devlet politikası olarak lüks tüketimin, konforun pençesinde debeleniyor.
Lüks tüketim had safhada olduğu için zengin ile yoksul arasındaki mesafe gittikçe büyüyor.
Oysa lüks tüketimden en çok kaçınması gerekenler üst kimliğini Müslüman olarak ifade edenler olmalı.
Çünkü, lüks tüketime göz dikerek Allah Teala'nın murat ettiği dünya düzeninin gerçekleşmesine engel oluruz.
Lüks tüketimin sakıncaları nelerdir? İnsanı daha çok kazanmaya, hırsa teşvik eder.
Lüks tüketim gösterişe dayalı bir tüketimdir. Lüks tüketimin peşinden gidenler, konforun peşinden gidenler bu hallerinin başkaları tarafından görülmesini ister. Böylece üstünlük taslayabileceklerdir. Üstünlük taslamak Efendimiz'in bir tarağın dişleri gibi birbirinizin aynısınız sözüne isyandır.
İnsanlar malları mülkleri ile üstünlük kurmamalıdır. Mal bize bir emanettir. Dünyada sahip olduğumuz her şey öbür dünyanın sınavını kazanmaya bir vesiledir. Mal mülk, ata- evlat, sıhhatimiz, vaktimiz hepsi bize emanettir. Bu emaneti asli vatanımızı kazanmak için en doğru şekilde kullanmak zorundayız.
Konfor ve lüks mümini bozar.
Ancak burada dikkat çekmemiz gereken husus şu: İsraf, lüks, konfor konusunda bizi uyaran Efendimiz'in ve Rabbimiz'in ayetlerini kendi kalbimize indirmekten mesulüz.
Bu gün Müslümanlar arasında maalesef nesneleri, konforu kendisi için ihtiyaç başkası için lüks olarak adlandırma hatası var. Hatta kendisi için fetvayı, başkaları için takvayı uygun gören bir anlayış var.
90'lı yıllarda şöyle bir anlayış vardı: Erkek yazarlar panel ve sempozyumlarda günümüzün kadınlarının ne kadar kötü bir durumda, imani olarak ne kadar zayıf olduklarını ispat edici unsur olarak kadınların çamaşır makinesi ve bulaşık makinesi kullandıklarından (ki o dönem için bulaşık makinesi çok yaygın değildi-bulaşık makinesi istemelerinden) bahsediyorlardı. Bu beyler kendi kullandıkları otomobil ya da bilgisayarı hiç söz konusu etmeden Hz.Fatıma'nın bulaşık makinesi mi vardı çamaşır makinesi mi vardı türünden anakronik bir yaklaşımda bulunuyordu.
Şimdilerde ise durum başörtüsü üzerinden sınıf çatışması örgütlenmesi şeklinde ifade ediliyor.
"Başörtülü cip kullanan kadın."
Seküler zihniyete sahip olan insanlar, vay başörtülüler o kadar kafasız değilmiş cip bile kullanıyor diyerek küçümseme edası eşliğinde bu cümleyi dillendirirken; dindarlar hem başörtülü hem de cipli. Yani takvaya uygun davranmıyor şeklinde yargılamak üzere kullanıyor.
Müslümanlar son yıllarda iş bölümü kısmını maalesef çok yanlış yorumlamaya başladılar. Fetva erkekler için takva bahsi kadınlar için oldu. Giyim kuşamdan başlayan bu "iş bölümü" (Müslüman erkeklerin giyim kuşamı, hal ve hareketleri bahsinde erkek yazarın kaleminden en son okuduğunuz yazının tarihini bir düşünmenizi tavsiye ediyorum)nesneler dünyasına doğru yayıldı.
Dolayısıyla lüks deyince gündelik hayatın hep kadınların kullandığı nesneler üzerinden tanımlamaları yapılır oldu.
Çarşamba günü lüks ve konfor meselesine devam edelim.
Yenişafak
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.