Raif ÖZTÜRK
Mardin katliamının perde arkası
Mardin'in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyünde; 3’ü hamile kadın, 6’sı çocuk, toplam 47 kişinin ölümüyle sonuçlanan ve tüyler ürperten bir katliam yaşandı.
Bu konuda birçok açıklamalar yapıldı, yazılar yazıldı. Lanetler edildi. Ağıtlar yakıldı.
Masum, (diyanetin açıklamasına göre namazda öldürüldükleri için) şehit hükmünde olan cenazeler defnedildi. 11 Kişi tutuklandı. İfadeler alındı, hukuki süreç başlatıldı.
•Fakat bu katliamı hazırlayan sebeplere, ihmallere, o acımasız insanların (!) bu şekilde câni ve canavar bir ruhta yetiştirilme sebeplerini pek irdeleyen olmadı.
Yeni yapılan açıklamalara göre bu katiller, bu konuda gayet bilinçli (!) ve kararlı hareket etmişler. Yani bir anlık hırsa kapılma veya cinnet hali falan hiç değil.
'Şıh Mehmet' lakaplı Mehmet Çelebi ile yakınları katliamın ardından yakalandıktan sonra nezarethaneye konulduğunda, M. Çelebi'nin nezarethanede tutuldukları sırada, adamlarına Kürtçe konuşarak, yeni strateji hakkında talimatlar verdi.
Saldırıyı 1 kişinin üstlenmesi yönünde telkinde bulunarak, "Kökleri kurudu ş.......n, 7-8 kişi kaldı. Olan oldu, kimse paniğe kapılmasın. Herkes soğukkanlı olacak. 1 kişi üstüne alsın, diğerleri hiçbir şekilde kabul etmesin. Dışarıda gözcülük yapıldığı, içeri silahlı sadece 1 kişinin girdiği şeklinde hem savcıya, hem de askere ifade verin" dediği öğrenildi. Çelebi'nin bu sözlerini Diyarbakırlı olan ve Kürtçe bilen nöbetçi er, N.T. duydu ve durumu hemen komutanlarına bildirdi.
Olayın detayını tekrar açıklamaya, sanırım gerek yok.
•Esasen üzerinde durulması gereken; ‘insan olarak doğan bu kişileri, acımasız birer cani ve canavar olarak yetişmesindeki âmil sebepler neler?’ sorusudur…
Bu konuda da pek çok sebep söylenebilir. Psikologlar yorumlar yapabilir. Tahminler yürütülebilir. Fakat gerçek sebebi en iyi bilen, Kâinatın ve tüm insanların yüce yaratıcısıdır. İnsanların huzur ve mutluluğu için, yine insanlar içinden en seçkinini (S.A.V.) ‘kılavuz’ olarak göndermiş. Yarattığı insanların fıtratlarına göre, en huzurlu bir sosyal hayat için, en etkin hükümler vaaz eden, yüce bir kitap (Kur’ân) göndermiş.
•O hükümler gelmeden önce, birbirilerini hiçten sebeplerle acımasızca öldüren bir toplum, kendi öz kızlarını bile diri diri toprağa gömer iken, bu hükümlerden sonra ‘birbirinin üzerine titreyen aziz ve âdil insanlar’ haline gelmiş. Hatta bunlardan birisi, yani Hz. Ömer dünyanın en âdil insanı olarak tarihe geçmiştir...
Bu örnek gelişmeler; ‘o asırda uygulanmış olabilir, bu asır bambaşka’ diye düşünenler için, asrımızdan da müthiş bir örnek vereceğim:
İslâm’a ve Müslümanlara aşırı zulüm ve baskıların ayyuka çıktığı tek parti döneminde, Bediüzzaman Hz. ‘kasap Tahir’ lakaplı bir katilin de bulunduğu koğuşa kapatılır. Dine savaş açan o zihniyetin aksatları, suya sabuna dokunmadan Bediüzzaman’ı orada öldürtmek veya en azından eziyet çektirtmekti. Ancak, gelişmeler hiç de öyle olmadı. Zapt edilemediği için gardiyan sayısı arttırılan bu koğuşta, bir kaç ay kadar sonra sükûnet başlar. Teftişe gelen müdür bir bakar ki, bütün koğuş cemaatle namaz kılıyorlar. Gardiyanlara hiddetle; “..bu ne hal?” diye bağırarak sorguya çekmeye başlar.
Verilen cevaplar çok daha ilginçtir:
•-“Bu da ne ki efendim. Hani o dokuz kişinin katili ‘kasap Tahir’ var ya, şimdi o bile kuzu gibi oldu. O da namaz kılıyor, hocanın derslerini dinliyor, tespih çekiyor. Hoca ne derse, tam bir itaatle her dediğini yapıyor. Hatta bir gün bir tahtakurusu ile hocanın yanına gitti. Hocam şu vücuduma bir bakar mısın? Her tarafım kabardı. Bunlar beni çok rahatsız ediyor. Bunları öldürsem günah olur mu? Diye hocadan fetva istiyordu…” (Detay bilgi için lütfen Bkz. Google, ‘Kasap Tahir’.)
Bunlara benzer yüzlerce, hatta binlerce örnek olay göstermek mümkün.
Sadece benim çevremde bile, Risale-i Nur sohbetlerine başladıktan sonra değişen, serseriliği ve ayyaşlığı bırakıp, karıncayı bile incitmeye çekinen, merhametli ve mükemmel insan haline gelen birçok kişi var. Sizlerin çevrenizde de mutlaka vardır…
Şimdi lütfen başımızı iki elimizin arasına alalım. Vicdanımızı da hakem yapalım.
Ciddi bir şekilde düşünelim:
1.)Elimizde böylesine etkili reçeteler ve binlerce tecrübeler varken, ‘bu terbiye metodu’ niçin hâlâ görmezden geliniyor? Niçin ört-bas edilmeye çalışılıyor?...
2.)Tek parti döneminde bu ‘kasap Tahir’ olayı da biliniyordu, Hz. Ömer’in ilk hayatı ve İslâm’dan sonraki ‘en adil insan’ oluşu da biliniyordu. ÖRT-BAS edilmek yerine, insan fıtratına en uygun ve en etkili bu prensipler, tüm okullarda öğretilseydi, bu toplum bu hâle gelir miydi?...
3.)Bu etkili prensipler, Mardin'in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyündeki okullarda öğretilseydi, bu katliam olur muydu hiç?...
4.)Bir insan; Yüce Allahın kendisini her an görüp gözetlediğini, meleklerin her hareketimizi kameraya aldığını, yeniden diriltilerek Mahkeme-i Kübra’da hesap vereceğini bilse ve tam inansa hiç yanlış yapabilir mi?...
5.)Bir toplum; birbirileriyle yardımlaştığında, yekdiğerlerine bağış, ikram, saygı, sevgi gösterdiğinde ve kusurlarına karşı da sabır gösterdiğinde mutlaka mükâfatlandırılacağını bilir ve bunlara da inanırsa, bu insandan bir başkasına zarar gelebilir mi?...
•Peki, bu prensiplerden kaçış niye? Korkmak niye?
‘Lâikliğe ve İlkelere aykırı gerekçesiyle’ (!) niçin hâlâ okullarımızda, zorunlu ders olarak okutulmuyor bunlar?...
Bir gün Madımak, bir gün Maraş katliamı, bir gün Taksim 1 Mayıs katliamı, Bahçelievler katliamı, Başbağlar Katliamı, Buca Katliamı, bir gün Mardin vd. katliamı diye sineye çekip, yarınki katliamları mı bekleyeceğiz?...
•Yoksa, bu gerçekleri masaya yatırıp, bu mücerrep prensipleri uygulayarak, yarınlarımız için huzurlu, güvenli ve mutlu bir nesil mi yetiştireceğiz? Bunları düşünme zamanı hâlâ gelmedi mi?...
SÖZÜN ÖZÜ: “Kalbin sadefinde (inci kabuğunda) din-i hakkın cevheri bulunmazsa, beşerin başında maddî ve manevî kıyametler kopacak ve hayvanatın en bedbahtı, en perişanı olacak.” (Bediüzzaman: Hutbe-i Şâmiye, s.21.)
•“Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı marifet, sanat, ittifak silahıyla cihad edeceğiz.” (Bediüzzaman: D.H.Ö., s.14.)
Moral Haber
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.