Erdoğan ÇELEBİ
Medresetü’z- Zehra Uygulamasının Demokratikleşmeye Etkisi
Medresetüzzehra Sempozyumunda kanaatimce, gündeme gelmeyen konu şuydu;
Bizler, Medresetüzzehra’nın kurulmasıyla demokratikleşme sürecine katkıda mı bulunacaktık. Yoksa, bu modelin uygulanması için ülkemizin bütün kurum ve kurallarıyla demokratikleşmesini mi bekleyecektik. Hangisi daha doğru idi?
Başka bir deyişle, Said Nursi (hz), Medresetüzzehra’nın kurulmasını talep ettiği dönemlerde ya da Ayasofya’nın derhal açılmasını istediği yıllarda ülke demokratik mi idi? Yani, bunların derhal yerine getirilmesini mi istedi? Yoksa ülkemiz demokratikleşince bunları ileride yaparsınız mı dedi. Elbette derhal bunların yapılması için çalıştı. Çünkü bunlar, hem “cehalet, zaruret, ihtilaf hastalıklarını” tedavi edecek hem de ülkemizin maddi manevi özgürleşmesinin, insan haklarının gelişmesinin ve demokratikleşmenin önündeki engellerin kaldırılmasını sağlayacaktı. Çünkü, Medresetüzzehra’nın kurulmasına gerekçe oluşturan ve bunu zaruri kılan hastalıklar, sorunlar, şartlar neyse; o dönemde meşrutiyetin gelmesinin ve özgürlüklerin önündeki engellerde aynıydı. Yani, cehalet ağa, zaruret efendi, intikam paşa, taklit hazretleri, mösyö gevezeliği, ihtilaf, istibdat ve bütün bunların sonucu olarakta, müslümanların üzerine bir karabasan gibi çöken yeis idi.
Hususan ülke ümitsizlik bataklığına saplanmış, İslam milleti darda kalmıştı. Ümitsizlik ise, manii her kemal diyordu Bediüzzaman. Öyleyse, “darda kalana Hızır yetişir" misali, Hızır gibi bir şahıs zuhur edecek hem de plan ve programını da ortaya koyacaktı. Hızır projeleri ise, bir nevi acil eylem projeleri olduğundan elbette demokratikleşmeyi beklemeyecek, bilakis özgürleşmenin, demokratikleşmenin önündeki engelleri kaldıracaktı” diye ana düşüncemi ortaya koyduktan sonra şimdi sempozyum akışına dönmek istiyorum.
Evet, 12-14 Ekim 2012 tarihinde Medresetüzzehra’nın Van’ıncı! sempozyumu yapıldı. Risale Akademi ile Van Valiliği, Yüzüncü Yıl Üniversitesi ve AKAV ortak katkı ve organizasyonları ile düzenlenen “medresetüzzehra modeli bağlamında Bediüzzaman’ın eğitim felsefesi ve sivil toplum persfektifi” konulu sempozyum başarılı bir fonksiyon icra etti. Zihinler, kalpler, duygular medresetüzzehra uygulamasının hayata geçirilmesinin gerekliliği noktasında hazırlanmış oldu.
Bu programda özetle, Said Nursi’nin; din ilimleri ile fen ilimlerinin bir arada okutulduğu, mektep, medrese ve tekke eğitiminin aynı kurum altında yapıldığı, böylece zamanın hastalığı olan “cehalet, zaruret ve ihtilaf-tefrika sorunlarının ortadan kaldırılacağını öngördüğü; dil olarak Arapçanın eğitim ve bilim dili, Türkçenin resmi ve siyasi dil, Kürtçenin de yerel anadil olarak tedris edildiği; marifet öğretimi ile cehalete son verildiği, sanat-zanaat-teknik eğitimle yoksulluğun ve mesleksizliğin silindiği, insanlar yaratılışta bir eş, mü’minler imanda kardeş anlayışıyla ırkçılık ve tefrikanın ortadan kaldırıldığı, sevgi, barış, nezihane, nazikane ve kavli leyin ortak dilinin kullanıldığı bir eğitim, öğretim, talim ve uzmanlaşma projesi olarak uluslar arası ölçekte ilmin hikmetle barışmasına katkıda bulunacağı hususu vurgulandı ve projenin uygulanma şartları tartışıldı. Sırasıyla, hem ülkemiz halkları arasında hem bütün İslam halkları arasında hem de insanlık coğrafyasında bir sulh ve sükunet dalgası meydana getireceği belirtildi.
Katılımın yoğun, heyecanın dorukta olduğu, tebliğcilerin ve bütün iştirakçilerin zihin ve kalblerinin hazırlanması anlamında azami faydalı olduğunu düşündüğüm bir programdı.Bu bağlamda sempozyumun amacına ulaştığını rahatlıkla söylemek mümkündür.
Gerek sunulan tebliğlerde gerekse basında ve internet medyasında yapılan yorum ve değerlendirmelerde, bu projenin hayata geçirilmesi noktasında şu görüşlerin ortaya çıktığını görüyoruz.
İlk düşünceye göre, bu proje bu zamanda hayata geçirilmemelidir. Bunun için maddi, manevi, yasal ve demokratik şartlar uygun değildir. Eğer hayata geçirilirse, ölü doğar. Sadeleştirme teşebbüsü gibi olur. Bu sisteme de yazık edilir, diyen görüş ki, bu görüşü paylaşmıyorum. Zira, bir şey tamamen elde edilmez ise, bütün bütünde terk edilmez, kaidesince bu kaygılar bizi engellememelidir. Olsa olsa daha tedbirli ve hazırlı olmamız gerektiği noktasında bizleri teyakkuza sevk eder.
İkici görüş ise, medresetüzzehra’nın bir an önce hayata geçirilmesi gerektiği düşüncesi ki, bu fikirde olanları kendi içinde iki başlıkta ele alırsak daha sağlıklı bir değerlendirmede bulunabiliriz.
Derhal kurulması gerektiğini savunanların ilki, ideal manada medresetüzzehra projesini hemen hayata geçirmek mümkündür. Bu konuda hiçbir problem çıkmaz. Sorun çıksa da kervan yolda dizilir. Bu hayırlı bir projedir, geciktirmeye gelmez. Şimdiye kadar hayırlı faaliyetler de genelde bu şekilde hareket edilmiştir. Vira bismillah deyip başlamalıyız.
Ya da, “evet kuruluşunda eksik ve noksanlar olsa dahi bu sistem bir an önce hayata geçirilmeye başlanmalıdır. Yapılacak yeni sivil bir anayasa ve insanların özgürleşme ve demokratikleşmesi süreci içerisinde, zamanla, medresetüzzehra modeli de eksik ve aksak yönlerini tamamlayacak ve kendi içinde ıslah edilerek yoluna devam edecek, sonunda kamil manada bir eğitim müessesesi oluşacaktır. Zira, dünyada Cenabı Hakkın hakiim ismi baskın olarak tecelli ettiğinden, tedrici tekamül ve olgunlaşma süreci yaratılış fıtratına ve insanlığın gelişimine daha uygundur.
Şahsen ikinci görüşün ikinci kısmına da iştirak etmemle birlikte burada esas çözümün bu görüşlerin tamamen dışında üçüncü bir anlayışla ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Şöyle ki, yazımın başında da vurguladığım gibi;
Bediüzzaman Hazretleri, yapılması gereken bir çok nur hizmeti konusunda ihtiyatı, temkini, itidali ve teenni ile hareket etmeyi tahşidatla vurgularken, en azından şu iki konuda bizzat kendisinin derhal harekete geçtiğini ve bir an önce gerçekleşmesini istediğini görüyoruz. Bunlardan, birincisi, Ayasofya’nın açılması ise, ikincisi de Şarki Anadolu’da, Zehra Eğitim Modelinin tedris edilmesidir. Gerçi, tarihsel sürece bakınca bu iki sıralama yer değiştirebilir. Ayrıca, denilebilir ki, vaktinde bunların gerçekleşmesine kader müsaade etmediğine göre, bunlarda da zamanı kollamak gerekmez mi? Elbette böyle de düşünülebilir ve saygı duyulacak bir görüştür. Ancak vaka böyle değildir.
Zira, bu zamana kadar hep bazı şeylerin yapılması için şartların müsait olmasını, ülkenin demokratikleşmesini, sivil ve demokratik bir anayasa yapılmasını beklemeyi tercih ettik. Oysa, esas meselenin, müsbet hareket prensibinin dışına çıkmamak kaydıyla- doğuda kurulacak MedresetüzZehra Eğitim Müessesinin ya da Ayasofya’nın açılması gibi önemli faaliyetlerin, ülkenin maddi manevi gelişimine, demokratikleşme sürecine katkısını tartışıp bunun bir an evvel gerçekleşmesi için çalışmak ve bu konuda bütün imkanları seferber etmek gerektiği düşüncesindeyim. Zira, bu teşebbüslerin bir çok maddi, manevi kilitlerin açılmasına yol açacağını, İslam toplumunun güven tazelemesini sağlayacağını ve fabrika ayarlarına dönülmesine yol açacağını belirtmek zorundayım. Öyle ümit ediyorum.
Bunun dışında, yapılacak bu hayırlı ve ümitvar hizmetlerin ittihadı İslam sürecine önemli katkıda bulunacağını da göz ardı edemeyiz.Özellikle özgürleşme olmadan bu gelişmeler olmuyor. İttihadı İslamı da başka bir yazıda değerlendirelim.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.