Millet tercihini yaptı

Bu güne kadar siyasi sayılabilecek yazı yazmaktan son derece uzak durdum. İman ve Kur’an hizmetine dair yazmaya gücüm, kabiliyetim ve idrakim nisbetinde yazmaya çalıştım.

Son zamanlarda yaşananların ışığında gördüm ki, bu millet yerli-yersiz konuşur. Kızar. Zaman zaman uslubu noktasında kırıcı, hırpalayıcı olur. Üzer ve üzülür.

Fakat üzerine milli ve vatani bir görev düştüğü zaman da, aslanlar gibi “millet” olmanın hakkını verir.

Tarih boyunca bunu hep yaşadık.

Çok geriye gitmeye gerek yok.

Çanakkale’de, Yemen’de, Kurtuluş savaşında, aptal, koyun, vatan haini olmayan Anadolu insanı, sıra Cumhuriyet  Türkiye’sine gelince mi aptal, koyun, vatan haini olacak? Kim ki kendisine böyle yaftaları layık gördü, hemen cevabı yapıştırıverir.

Bu seçimde de aynını yaptı. Makarna-kömür edebiyatı yapanlara, koyun, aptal diyenlere, mukaddes değerlerine el uzatanlara, sadeleştirme gerekçesiyle tahrifat yapanlara gereken cevabı verdi.

İçimizdeki nizaları dışarıya taşınmasına sıcak bakmadı. Irkçılığa prim vermedi.

Biliyorum. Seçimden yeni çıktık. Seçim öncesi kadar olmasa da bu uğultu epey bir zaman devam edecek.

Sevinenler, üzülenler, kızanlar, şaşıranlar bir süre daha konuşacak.

Her şey bitti mi peki?...Hayır.

Belkide yeni başladı.

Bir hasar yaşandığı muhakkak.

Bu hasara neden olanlar, çanak tutanlar, bundan nemalananlar var mı?...Var.

Bu hasarın neticesinde kaybeden kadar kazananların da işi zor.

Hiç kimse kendini “vazgeçilmez” yeri “doldurulmaz” sanmasın.

Diyelim ki sandı…

Ölüm var…Bu gün  omuzlar üzerinde olan, yarın toprağın altında.

Bunca kara propoğandaya rağmen, milletin sağduyusunu dikkate alıp, öyle davranmaya mecbur ve muhtacız.

İftiranın, hakaretlerin, suçlamaların havada uçuştuğu acı ve sancılı bir dönemi yaşadık. Kur’ani ve imani ölçüleri kendi mantalitemize ve iddiamıza uydurmaya çalıştık. Güya bu mukaddes delillerle, haklılığımızı ispata çalıştık.

Eğer bu sadece siyasi bir yarış ise –ki olmadığını düşünenlerdenim- yarışı önde götüren tebrik edilmeli, bunu başaramıyor isek, en azından sukut edilmelidir. Yenildiğini düşünen, durup nerede yanlış yaptığını sorgulamalı.”Ne eksik ya da ihmal edildi ki, bu millet yanımda değil” diye kendini yoklamalı.

Kazandığını düşünen ise: ”Sorumluluğum arttı. Bana destek verenlerin desteğini boşa çıkarmamalıyım“ diye milletin sağduyusuna yakışır bir icraat sergilemelidir.

Zaman yaşlandıkça gençleşen Kur’an’ın hüküm ve prensiplerine sıkı sıkıya bağlanmaktan gayrı bir yol, bir çıkış olmadığını bilenler tavrını netleştirmeli. Bilmeyenler öğrenmeli.

Kur’an’dan süzülen tatlı, büyük bir havuzu kazanmak için, bir buz parçası nev’indeki şahsiyetini ve enaniyetini o havuz içine atıp eritenlerden olmak, esas gayemiz olmadıkça, o çıkışı bulmak hayal olur.

Allah’ı “ehad” bilen, O’nun rızası dışına çıkmaz.

Millet tercihini yaptı.

Tercih edilenler, hak ve hakkaniyet içinde olurlarsa ne alâ…

İlmi, başarısı ile gurura düşenlerin neticesi hem bu dünyada, hem öte alemde fena olur.

Haydi bakalım hayırlısı inş.

Oyalanmak yok. Hizmete devam…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum