Nurettin HUYUT
Mısır ve Suriye’de kahreden süreç
Arap baharı bir umuttu.
Bir sonucun başlangıcı olarak görülüyordu.
Demokrasi süreci başlamıştı ve en güzeli demokratik yöntemler kullanılıyordu. Bazı liderler esen rüzgârın etkisiyle ülkeyi terk ediyordu.
Her yer bayram, herkes bayram sevincini yaşıyordu.
Bu durum bizi çok ama çok sevindirmişti. Büyük beklentiler içine girmiştik.
Ama süreç istenildiği gibi devam etmedi. Fırtınalar esti, şimşekler çaktı, yağan şiddetli yağmurlar sele dönüştü ve birçok kasaba ve şehri yerle bir etti. Bazı yerlerde umutlar suya düştü, eski şartları arar oldular. Önce Libya’da başladı sonra diğer ülkelere yayıldı. Adeta bahar içinde şiddetli kış yaşanmaya başlandı. Ve öylece de devam etti/ediyor.
Bu hal insanın kanını donduruyor. Ne yapacağını ne edeceğini bilememenin sıkıntısı ise kahrediyor.
Allah’ım ne zaman bitecek bu süreç? “Artık sabah olsun, bahar gelsin bu asrın Müslüman’ı da bir nefes alsın ne olur” diye dua etmeden insan kendini alamıyor.
Geçen hafta Mısır’da oynan maçın sonunda çıkan olayların bilançosu 70 ölü idi. Bir maç bu kadar mı kötü sonuçlanır? Meydan savaşı gibi… Uhud Savaşının bilançosu da malum 70 kişidir. O bir savaş ama bu bir maç, akıl almıyor.
Mübarek’in kokuşmuş sistemi giderayak yapacağını yapacak gibi. Devlet kokuşmuş yönetimin kaşarlaşmış idarecileri ile dolu. Bu idareciler öğrendikleri kötü yönetim tarzını bir türlü bırakamıyor. Gitmeleri ancak ölümle veya görevlerinden defolup gitmeleriyle mümkün olur.
Şu anda hedeflenen sistemi (demokratik açılımı) uygulamak mevcut bürokratlar için imkânsız gibi bir şey… Zira bir insan kırkından sonra değişmez, edindiği alışkanlıkları, refleksleri üzerinden atamaz. O nedenle büyüklerimizin hoş bir sözü var. “Kırkından sonra azanı ancak teneşir (ölü yıkama tahtası) paklar.”
Suriye’den bahsetmeye gerek var mı? Sanırım yok… Zira her şey ortada ve ne yazık ki, o kokuşmaya devam ediyor.
Üstad bu sistemleri “sari” hastalıkla tarif ediyor. Yani sara hastalığına yakalanmış yere düşmüş baygın halde kaskatı kesilerek titreme nöbeti yaşayan biri gibi.
Bu ülkeler istibdadın pençesi altında sari hastalığa tutulmuş yerde kendinden geçmiş bir halde titriyordu, Arap baharı ile uyanmaya başladı, diriliyordu. Ama sanırım bu dirilme biraz geç ve güç olacak.
Her sistemin bir ömrü vardır. Doğar yaşar ama hemen ölmez ihtiyarlar sonra ölür. Üstad bu kabil değişimler için “kırk sene lazım” diyor.
“Bir cisim birden zerrattan tahallül ve yeni zerrattan teşekkül eylemesi muhal olacağından, cism-i devletin birden memurîni ref ve yenilerini ikame eylemesi, muhal olmasa da, müteazzirdir (çok zordur). Binaenaleyh, istidad-ı habis ve kabil-i ıslah olmayan adamları zaten cism-i devlet def-i tabiî ile ifraz edecektir. Amma kabil-i ıslah olanlar, zaten güneş garptan tulû etmediğinden, tevbenin kapısı açıktır. Bunların tecrübelerinden istifade etmeli. Bunların yerini dolduracak, kırk sene lâzım.” (Divan-ı H. Ö. Sh. 86)
Ama insanoğlu o kadar sabırlı değildir hemen ister. Fıtratı müteheyyiçtir, acelecidir, sabredemez. Bunun neticesinde de basamakları atlayarak çıkmak ister. Haliyle atlayınca düşer, ayağını burkar, kolunu bacağını kırar.
Demokratik yollar sabır ister, direnç ister, akıl ister, kültür ister, en önemlisi hak ve hukuka riayet ister.
Uzun seneler despot bir yönetim tarzı ile idare edilmiş bir halkın bu değerleri yaşayıp yaşatması imkânsız, ayrıca despot yönetimlerin ayak sürümesi çekip gitmemesi ise işin tuzu biberi gibi.
Bu durumda dış devletlerin ellerini çabuk tutmaları gerekir. Ama onlar da demokratik yollarla bu ülkeleri ikaz etmeli ve gerekli tedbirleri almalılar. Bu anlamda süreç çok yavaş işliyor. Çin ve Rusya ve de Amerika gibi kendi çıkarları için dünyayı ateşe verecek kadar zalim aynı zamanda veto yetkisi olan devletler olduğu müddetçe de bu süreç kısalmayacaktır.
Tek umudumuz ve sığınağımız İlahi rahmetin tecelli etmesi ve bu ateşe bir su serpmesidir.
Yine umuyor ve dua ediyoruz ki, Araplara baharı görmek pahalıya mal olmasın.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.