Muhammed Numan ÖZEL
Bediüzzaman Said Nursi ve insan Hakları
Bu mevzumuz da oldukça derin ve ilgi çekici olduğunu düşünüyorum. Çünkü işin içinde klasik bir bakışla bakılan Bediüzzaman Said Nursi geçmektedir. Bir yazı serisi olarak Bediüzzaman üzerine yaklaşımlar yazmaktayım.
Bediüzzaman Said Nursi'nin insan haklarına dair bakışı, sadece İslami bir çerçeveyle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda evrensel bir mesaj taşıyor çünkü.
Özellikle zulme karşı duruşu, adaleti esas alması ve hürriyetin sınırlarını ahlaki bir sorumlulukla çerçevelemesi, günümüzün insan hakları tartışmalarına da ışık tutabilecek nitelikte olduğunu görüyoruz. Çünkü bazıları “insan Hakları” kelimesini kendine bir kalkan olarak kullanıp arkasından bir çok zulümleri yapmaktadır.
Çağdaş insan hakları kavramı, temel olarak insanın doğuştan sahip olduğu hakların korunmasını ve geliştirilmesini hedefler. Modern dönemde bu haklar, özellikle İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (1948) ve benzeri uluslararası sözleşmelerle sistematize edilmiştir.
Çağdaş insan haklarının temel özelliklerini şöylece hulâsa edebiliriz:
Çağdaş İnsan Haklarının Temel Prensipleri
Evrensellik: İnsan hakları, tüm insanlara ırk, din, dil, cinsiyet veya sosyal statü fark etmeksizin eşit şekilde tanınır. Herkesin doğuştan eşit haklara sahip olduğu kabul edilir.
Bölünmezlik ve Birliktelik: İnsan hakları; sivil, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel haklar gibi kategorilere ayrılsa da bu hakların birbirinden ayrılamayacağı, hepsinin bir bütünlüğü oluşturduğu vurgulanır.
Eşitlik ve Ayrımcılık Yasağı: Hiçbir inşa , dini inancı, cinsiyeti, etnik kökeni, dili veya diğer özellikleri nedeniyle ayrımcılığa uğrayamaz.
Yaşama Hakkı ve İnsan Onuru: Yaşam hakkı, çağdaş insan haklarının temel taşıdır. İnsan onurunun korunması, bu hakların temel hedeflerinden biridir.
Hukukun Üstünlüğü: İnsan haklarının uygulanabilirliği, hukukun üstünlüğü ilkesiyle desteklenir. İnsan Haklarını koruyan hukuk sistemleri, çağdaş insan hakları anlayışının ana unsurlarından biridir.
Bediüzzaman Said Nursi’nin düşünceleri, modern insan hakları anlayışıyla birçok noktada örtüşmektedir.
Çağdaş Yaklaşımlara Bazı Eleştirilerim
Bediüzzaman, çağdaş insan hakları kavramlarını genel olarak desteklese de, Batı merkezli insan hakları anlayışını eleştirdiği noktalar da vardır:
Sekülerlik: İnsan haklarının yalnızca seküler temellere dayandırılmasını eleştirir. Ona göre haklar, yaratıcıdan bağımsız düşünülemez. Haklar, Allah’ın insana verdiği birer emanettir. Ne zulüm edebilir ne de haksızlık. Bu haklar bir yerde insan ile Allah arasındaki bağı yok saydığı için İslamiyet'le beslenip seküler anlayıştan uzak tutulması gerekmektedir.
İhtiras ve Menfaat, modern dünyada bireysel özgürlüklerin sınırsız şekilde yorumlanması ve toplumun ahlaki yapısını tehdit etmektedir. Çünkü, hürriyet nefis değil, vicdan odaklı olması gerekmektedir. Nefsin ahlaksızlığında son olmadığı için gittikçe nefsin rezaletinde dibe vuruyor insan.
Çağdaş insan hakları ve Bediüzzaman’ın görüşleri arasında büyük bir uyum bulunmakla beraber, ahlaki ve manevi temellerin önemi, insan haklarını materyalist ve seküler bir çerçeveden ayırır. Hemen her şey maneviyata baktığı için maneviyatın güçlendirilmesiyle insan hakları da uygulanabilirliği artacaktır.
Hümanizm ile yollarının ayrılmış olduğu nokta tam burasıdır. Eğer içerisinde maneviyat varsa bu gerçek manada insan hakları savunuculuğudur eğer içerisinde maneviyat yoksa bu sadece vicdanları rahatlatmaya yönelik bir harekettir.
Bediüzzaman'ın yaklaşımı ne bir Avrupalı gibi sadece aklı esas alıyor ne de sadece kalbi esas alıyor çünkü Bediüzzaman biliyor ki her şeyden çıkış yolu akıl ve kalbin beraber hareket etmesiyle mümkündür. Akıl, kalp dengesi ise insanda ruhi olarak dengenin de sağlanmasına en temel sebeptir. Avrupalı filozofların ve çeşitli bilimlerdeki isim yapmış insanların yaklaşımlarının müslümanlar üzerinde tutmamasının en temel sebeplerinden bir tanesi budur çünkü bir Avrupalı sadece aklı esas alıyor. Ama bir Müslümanın yaklaşımında hem kalp hem akıl esas olduğu için Müslümanların çözümleri daha fazla netice veriyor.
İşte büyük yıkımlar, çöküşler, inkılaplar arasında dünyaya hükmetmiş olan bir imparatorluğun kalbi olan Türkiye topraklarında Bediüzzaman dünyaya bunu haykırmakta.
“İman tevhidi tevhid teslimi teslim tevekkülü tevekkül Saadet idareini iktiza eder.”[1]
“Kainatta en yüksek hakikat imandır.”[2]
“İman ne kadar mükemmel olursa o derece Hürriyet parlar.”[3]
“Sünnet-i Seniye, saadet-i dâreynin temel taşıdır ve kemalâtın madeni ve menbaıdır.”[4]
Selam ve dua ile.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.