Vehbi KARAKAŞ
Mursî’nin azli ve Mısır halkının şanlı direnişi
Tarih, Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Muhammed Mursi’yi silah zoruyla görevden uzaklaştıran darbecileri hep lanetle anacak; onu destekleyen halkın, şanlı-şerefli ve silahsız direnişini de hep takdirle yâd edecektir.
Mursî ve destekçilerinin karşılaştığı bu mağduriyet, gösterdikleri bu onurlu direniş, gözyaşları içinde yaptıkları ihlaslı dualar ve içinde bulunduğumuz Ramazan ayının rahmeti masumların zaferine, zalimlerin de hezimetine vesile olacaktır.
Mürsî hata yaptı, diyorlar. Velev ki hata yapmış olsun. Demokrasi ile gelen insanların hatası ne kadar büyük olursa olsun, darbe yapanların darbe cinayetlerinin yanında bahsedilmeyecek kadar küçük kalır. Hata, ondan daha büyük hata ile telafi edilmez.
Mürsî’nin hatası, darbeyi hak edecek çapta ve tipte değildi. Ama kurt bir kere kafaya koymuştu: Kuzuyu yiyecekti. Yiyecekti ama bir bahane bulması gerekiyordu. Buldu. Ne o? Suyumu bulandırdın, dedi ve kuzuyu yedi. Yedi ama, herhalde bunun hazmı çok kolay olmayacak ve yiyenlere de pek keyif vermeyecek.
Demokrasilerde darbeyi haklı çıkaracak hiçbir gerekçe yoktur. Seçimle gelenler, seçimden başka bir yolla gidemez. Seçimle gelenler hata yaparlarsa, sandıkta halk onlara dersini verir, gitmesi gereken yere gönderir.
Bizde de öyle olmadı mı? Darbe yapanlar ve darbeye çanak tutanlar yarım asrı aşkın bir zamandır bir daha iflah olamadılar. İki yakaları bir araya gelmedi.
Yiğit olan, haklı olan silaha başvurmaz. Silah, ancak ve ancak meşru yönetime başkaldıran asilere karşı kullanılır. Bunu da ancak devlet ve devletin emniyet güçleri yapar. Her önüne gelen yapamaz. Halkın ordusu ve o ordunun genelkurmay başkanı “elimde silah var ha!” diye, silahını devletin seçimle gelmiş meşru başkanına yöneltirse, asilerden farkı kalmaz.
Adnan Menderes ve arkadaşlarını idama götüren zihniyet ne ise, Mürsî’yi görevden uzaklaştıran zihniyet de odur. Bu ister yerli, ister yabancı olsun fark etmez. Demokrat maskeli despot zihniyet.
-Mısır’da darbeyi destekleyen, alkışlayan halk da var, onlar halk değil mi? Derseniz ben de derim:
-Adnan Menderes’in idamını alkışlayan halk yok muydu? Vardı. Bu alkışçılar tarihin lanetinden, nefretinden, bedduasından, gazabından, tokadından kurtuldu mu? Hayır.
Darbeciler, bir kısım insanları sokağa döktüler; darbeyi desteklesinler diye. Halbuki muhalif olan halka, sokak değil, adil seçim ve sandık hedef gösterilmeliydi ve gösterilmelidir.
Devlet, yıllar sonra, idam edilen Adnan Menderes ve arkadaşlarının suçsuzluğunu itiraf ve ilan etti, itibarlarını da devlet töreniyle geri verdi ama, onları idam edenler ve o darbecileri alkışlayanlar hala lanetten ve bedduadan kurtulmuş değillerdir. Onlara verilen bu ceza, tevbe etmezler, yanlış yaptıklarını itiraf etmezlerse ahirette ve cehennemde ebedi olarak devam edecektir.
Darbe zulümdür. Neden? Çünkü seçimle gelmiş bir adamın hakkını silah zoruyla elinden alıyorsun. Bir yanlışı varsa, sabredeceksin, sandığı bekleyeceksin. Anlının teriyle seçilip sandıktan çıkacaksın. Demokrasi diyorsanız, demokrasinin gereği budur. Helal olan da budur.
Tekrar söylüyorum, Mısır halkının oruç ağızla, sıcağın altında, apaçık bir haksızlığa karşı silahsız direnişi, her türlü takdirin üstündedir.
Umarım darbe yapanlar halkın bu masum direnişini dikkate alırlar, acilen sandığı milletin önüne koyarlar, sayın Mürsî ve arkadaşlarının seçime girmesine hak tanırlar. Böylece Üstad-ı Muhterem’in “Mısır’ın zeki evladı” dediği Mısır halkı bu bunalımı, ufak sıyrıklarla atlatmış olur.
Biz de darbe yapanları ve darbe destekçilerini insafla ve akl-ı selimle düşünmeye, bu tehlikeli gidişten geri dönmeye davet ediyoruz.
Bu yazımla ben, hem zalim hem de mazluma yardım etmeye çalışıyorum. Bana bu görevi veren de Peygamberimizin şu sözüdür: “Zalim kardeşine de mazlum kardeşine de yardım et….Zalim kardeşinize yardım, onun zulmüne engel olmaktır. "[1]
Bu hadisten anlaşılıyor ki Müslüman da zalim olabilir veya zalimin destekçisi olabilir. Bu durumda diğer Müslümanlara düşen, -ister Müslüman olsun ve ister olmasın- zalimlerin zulmüne engel olmaktır.
Her kışın bir baharı ve her gecenin bir sabahı vardır. Her ilim sahibinin üstünde bir ilim sahibi,[2] her kudret sahibinin üstünde bir kudret sahibi vardır. Hilekârların tuzağı varsa, Allah’ın da hilekârlara karşı bir tuzağı vardır. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.[3] Allah, tuzağını ya bu dünyada devreye sokar, ya da ahirette. Her ikisinin de vakti yakındır.
Bu dünyadan çoğu kere zalim izzetinde, mazlum da zilletinde göçüp gidiyor. Ama sakın ha kimse, zalimlerin yaptıklarının yanlarına kaldığını veya kalacağını sanmasın. “Onların hesabını Allah, gözlerin kamaşacağı, apışıp kalacağı bir güne (büyük mahkemeye) bırakmaktadır.”[4]
[1] Bkz. Buhari, Mezâlim 4; İkrâh 6
[2] Bkz. Yusuf, 12/76
[3] Bkz. Al-i İmran, 3/54
[4] Bkz. İbrahim, 14/42
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.