Musa Kazım YILMAZ
Kadının Fendi
Sanki tarih hep felaketleri nakleden bir ilim dalı gibi… Ya da mutluluk içinde geçen günleri fazla anlatmıyor da, şöyle üstünkörü geçiyor. Denilebilir ki, devr-i saadeti ayrı tutarsak, tarih en sevinçli ve en talihli devirlerin içinde bile bir facia, bir ihanet ve bir acı bulmakta mahirdir. İnsanların hatıraları anlamına gelen tarihteki bu hazin tablolar insanın ruhunu çok etkiliyor. Bugün size İslam tarihinde bir kadın eliyle meydana gelen acı bir olaydan bahsedeceğim.
Yezîd b. Mua’viye öldüğü zaman oğlu Hâlid b. Yezîd henüz 14-15 yaşlarındaydı. Babasının akrabaları ve dostları genç Halid’in halife olmasına karar verdiler. Ancak bazı ileri gelenler, Mekke’de Halifeliğini ilan eden Abdullah b. Zübeyr’ gibi yaşlı bir adama karşı böyle tıfıl bir hükümdarla çıkmanın etkileyici ve şık olmayacağını söylediler. Aynı adamlar, halife olmaya niyetli olmayan, Hz. Osman’ın amcasının oğlu olan Mervân b. Hakem’e teklif götürdüler. Mervân hayatı boyunca ikinci önemli kişi olmayı başarmış ama halife olup birinci adam olmayı hiç düşünmemişti. Bu yüzden kendisi, önce bu iş için uygun olmadığını söyledi; ancak ısrarlara dayanamadı ve halifeliği için halktan biat almaya başladı. Böylece Yezîd’in ölümünden sonra Mervân halife olmuşu.
Halifeler kendileri için biat almayı tamamladıktan sonra bu kez kedilerinden sonra halife olacak kişiler için de biat alıyorlardı. Başka bir deyimle, kendilerine veliaht tayin ediyorlardı. Mervân da kendisinden sonra Hâlid b. Yezîd’i, ondan sonra da, “el-Eşdak” [güzel Konuşan adam] lakabıyla şöhret bulan Amr b. Saîd b. As’ı veliaht tayin etti. Fakat Mervân’ın danışmanları, yaptığı bu veliaht tayinlerinin doğru olmadığını, hilafetin hep kendi çocuklarında kalmasını ve yeni bir veliaht tayininin yapılması gerektiğini ona teklif ettiler. Yani Hâlid b Yezîd’i ve Amr b. Saîd’i devre dışı bırakmalıydı.
Ne var ki, bir halifenin sözünden dönmesi doğru olmazdı. Kendisinden sonra veliaht tayin ettiği Hâlid b. Yezîd’in yüzüne bakarak onu nasıl veliahtlıktan indirebilirdi? Bir danışmanı kendisine, “Ey müminlerin Emiri, bu işin kolayı vardır. Hâlid’in annesiyle evlenirsen, onu küçük düşürür, hem kendinden hem de hilafetten uzaklaştırabilirsin” dedi. Mervan, “O zaman ne duruyorsun; hemen git kadını benim için iste” dedi.
Danışman kadına teklifi götürdü ve: “Ey Hâlid’in annesi, bir daha eski devletlu günlerine dönmeye ne dersin?” dedi. Kadın kurmakta olduğu hayal dünyasından uyanır gibi heyecanla, “Nasıl yani?” dedi. Kurnaz ve her kelimeyi seçerek konuşan danışman, “Bu çok basit hanımefendi; Halife Mervân’la evlenirsen eski saltanatlı günlerine tekrar kavuşursun” dedi. Kadın böyle güzel ve cazip bir teklifi elinin tersiyle itmeyi düşünmüyordu. Bu yüzden, “Oğlumla danışayım ve size öyle kararımı bildireyim” dedi. Hâlid b. Yezîd zeki bir insandı; evlilik konusunu annesinden duyunca çok rahatsız oldu ve annesine, “Bu adam 70 yaşında ve senin gibi bir hanıma ihtiyacı yoktur. Fakat sırf beni küçük düşürmek için seninle evleniyor, haberin olsun” dedi.
Ancak Hâlid’in annesi Halife’nin karısı olmak konusunda ısrarcıydı. Çünkü eskiden alışık olduğu saray hayatına tekrar dönmek, hüzünlü günlerini arkada bırakıp bir nebze de olsa eski hayatını yaşamak istiyordu. Sonunda halife Mervan b. Hakem, Yezîd’in genç oğlu Halid b. Yezîd, kendisinden sonra halife olmasın diye Yezîd’in karısıyla evlendi. Böylece çocuğu hâkimiyetine alıp onu toplumda küçük düşürmeye çalışacaktı.
Genç Halid bu evlilikten hiç memnun değildi. Kendisini, halifenin sarayında zincire vurulmuş bir mahkûm hissediyordu. Mervân da kadınla evlenir evlenmez Hâlid b. Yezîd’i devre dışı bıraktı ve bir emr-i vaki yapıp, kendisinden sonraki halifeleri yeniden belirledi. Önce oğlu Abdülmelik b. Mervân’ı, onun ardından da Ömer b. Abdülaziz’in babası olan Abdülaziz b. Mervân’ı veliaht ilan etti.
Hâlid b. Yezîd bu emr-i vakiden sonra bir şey söyleyecek durumda değildi. Her tarafı adeta sebepsiz bir sarsıntıyla titriyor, sökülmez bir hıçkırık boğazına düğümlenmişti. Mervân onu kendisinden uzak tutabilmek için her gün ona biraz daha sert davranmaya başladı. Hâlid bir gün, bir ihtiyacının giderilmesi için üvey babası Mervân’ın yanına girdi. Halife Mervân ona pek yüz vermedi; üstelik üvey babasından ağır bir azar işitti. O anda göğsüne sıcak bir şeylerin yayıldığını hissetti. Ancak Hâlid lafın altında kalmadı ve aynı sertlikte ona cevap verdi. Bu kez Mevân, “Bana karşı bu cüret, eyle mi? Doğrusu dilin çok uzamış ey pis kokan kadının oğlu” dedi.
Hâlid vefasızlığın en alasını üvey babası olan halifeden görmüştü; hemen annesinin yanına gitti ve durumu annesine bildirdi. Annesi oğlu için üzüldü şöyle dedi: “Demek sana, pis kadının oğlu dedi, öyle mi? Oğlum merak etme, vallahi o bir daha sana hakaret edemeyecektir.” Kadının yüzünde, haklı bir gazabın tüm emareleri belirdi. Çünkü söz konusu olan onun oğluydu ve onun için dünyayı yakabilirdi. Ama eskiden olduğu gibi Mervân’a karşı çok sevecen davrandı ve hiçbir şey belli etmedi.
Halife Mervan sütten çok hoşlanırdı. Ramazan ayı olduğu için hep sütle iftarını açardı. Hâlid’in annesi içeceği sütün içine 6 saat içinde öldüren bir zehir damlattı. Zehir önce kişinin nutkunu kapatır, bir müddet sonra da öldürürdü. Mervan iftarını açtıktan bir saat sonra zehrin etkisiyle fenalaşmaya başladı ve dili tutuldu. Hâlid’in annesi, önceden bağırıp çağırmak ve çığlık atmak için cariyelerini ayarlamıştı. Onun fenalaştığını görür görmez cariyelerini çağırdı. Kendisi ve cariyeleri, “İmdat, halifeye bir şeyler oldu” diye bağırıp çığlık atmaya başladılar.
Çığlıkları duyan aile üyeleri ve saray memurları Mervân’ın başında biriktiler. Dili tutulmuş, sesi çıkmıyordu. Ancak aklı başındaydı ve çevresindeki aile akrabalara bir şeyler söylemek istiyordu. Karısını parmakla göstererek, “Bu kadın benim sütüme zehir koymuştur, bunu yakalayın” demek istiyordu. Fakat kadının ve cariyelerin çığlığından hiç kimse onun ne demek istediğini anlayamıyordu. Üstelik kadın Mervan’ın işaret dilini farklı yorumladı ve ağlayarak, “Görmüyor musunuz? Beni size vasiyet ediyor ve beni koruma altına almanızı istiyor; beni işaret ederek annenize sahip çıkın diyor” demeye başladı. Böylece Mervân 10 aylık hilafetten sonra, sahur vaktine yetişmeden içtiği zehirli sütten dolayı vefat etti. Böylece kadının fendi, hesap peşinde olan halifeyi yendi.
(Ensâbü’l-Eşrâf, Kültür Bak. Yayınları, Terc. Musa K. Yılmaz.)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.