Cennet Yurdu

"Ölüm varsa bu dünyada zulüm var." diyor bir halk türküsü. Yalnız bu dünyaya nazar edildiğinde ne kadar da doğru. Önüne sofra konuyor. İlk lokmadan sonra kaldırılıyor. Sofra sahibine zalim denmez mi? Bu dünyaya gönderen Zat; yemeklerle, manzaralarla, hikmetle, sevgiyle, ilahi sevgiyle hülasa zevklerin binbir çeşidini tattırmasıyla memnun ettiği misafirlerini, kullarını ebedi bir ayrılığa gönderseydi zulüm olurdu hakikaten. Ama şunu bilmek rahatlatıyor insanı: Eğer cömertliğinden şüphe edilmeyecek bir zat önündeki tabağı doymadan kaldırıyorsa arkadan gelecek tabaklara yer saklamak içindir. İnsanı binbir latife ile donatan Zat, daha bunlar yeni tatmaya başlamışken öldürüyorsa da başka bir alemde daha mükemmel bir şekilde doyurmak içindir.

Genelde malzemenin mahiyeti akıbetinden haber verir. Elmayı bütün özellikleriyle bir yapay zekaya tanıtsak muhtemelen iyi bir besin olacağını söyler. İnsanın mahiyeti de ebediyeti işaret ediyor. Merhameti, sevdiği şeylerde beka araması, iştihası... İneğe bakınca sonunun mezbaha olduğunu görmek gibi İnsana bakınca da cennet ve cehennemi görmek mümkün. Mesela Allah için olan bazı dostluklar böyledir. "Karşılıklı koltuklar üzerine kurulmuş oldukları halde kendilerine ikram edilir" ayetini bazı muhabbetlerin içindeyken hissedersiniz. Bu sohbet ebeden devam etmeli dersiniz. Bakınca Allah'ı ve cenneti hatırlatan insanlarla da karşılaşmışsınızdır.

Bazen Hz. Muhammed'in (sav) peygamberlik gelmeden önceki fikir dünyasını düşünürüm. Ahiret hakkında ne kadar bilgiliydi acaba. Evet Hanif dininin bakıyesine tabi idi. Ama aradan geçen binler yıl korumayabilmiş miydi ahiret inancını? Hiç görmediği babasını, küçük yaşta kaybettiği annesini, dedesini görme arzusu ne düzeydeydi? En önemlisi inandığı yaratıcıyı tam olarak tanıma isteği ne kadar derindi kim bilir? Üstad diyor ya "duası ahiretin icadına sebep" diye, ahiretin icadına sebep olacak kadar o samimi duaları, yürekten yakarışları tetikleyen duygular nelerdi acaba?

Müteşekkir olmalıyız hiç şüphesiz. Acılarını alkolle veya haramlarla uyuşturmak yerine hakiki teselliye ulaşmaya vesile kıldığı için, anlam arayışını putlarla, devrinin şirk kolaycılığıyla kirletmeden tevhidin selamet sahiline ulaştırdığı için. Bu vesile ve Allah'ın rahmeti sayesinde güzel, bâki bir geleceğin hayalini kuruyoruz, kurabiliyoruz.

İçtihad risalesinde, her asrın çarşısında rağbet gören bir mal olduğunu söylüyor Üstad. Bu çağın insanı Hz. Muhammed'i (asm) bu yönüyle tanıyamıyor o yüzden. Marifetullah, muhabbetullah zaten zor da, O'nun (asm) ebedi saadete vesilelik yönünü kavrayamıyor. Dünyaya bakan yönüyle değerlendiriyor. Bunu da 21. Yüzyılın değer yargıları üzerinden yapınca oturtamıyor.

Konumuza dönersek, "Cennet ucuz değil" diyor Üstad. Mühim bir fiyat istediğini ifade ediyor. Ama Altıncı Sözde okuduğumuz ticaret düşünüldüğünde ucuz olmasa da çok kârlı olduğu ortada. Emaneti sahibine satma gayreti yeterli.

Yaratıcıya kavuşmak, başta peygamberler olarak güzel insanlara kavuşmak, ölümle ayrıldığımız eş dosta kavuşmak ve saymakla bitmeyecek nice nimetler var Cennette. Bir saati dünyanın bin sene mesud hayatına bedel. Böyle bir ödül zaten insan çabasıyla hak edilecek gibi değil. Orası yani cennet bir rahmet ve fazl sonucu bahşediliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum