Mustafa ORAL
‘M. Kemal'e karşı Bediüzzaman'ı yalnız bıraktık’ (Hasan Basri Çantay)
Büyük İslam alimi Hasan Basri Çantay 60 yıl önce (3 Aralık 1964) Rabbine kavuştu. Bediüzzaman 1922 yılında Ankara’dayken Mustafa Kemal’in seküler değerlere dayalı, dini öteleyen bir yönetim izleyeceğini hisseder. Bundan dolayı gerek etrafındaki Hasan Basri Çantay gibi hamiyet sahiplerine gerekse Mustafa Kemal’e endişelerini dile getirerek uyarılarda bulunur. Ne var ki dindar olarak bilinen siyasilerden dahi yeterli desteği göremez. Bir anlamda koskoca Meclis’te yalnız kalır. Bunun üzerine Ankara’dan ayrılarak Van’a yerleşir.
Bu olaydan otuz yıl sonra 1952 yılında Ali Demirel, Abdullah Toprak Hoca Efendi ile birlikte Emirdağ’da Üstadı ziyaret ederler. Sohbet sırasında Bediüzzaman, Hoca Efendi’ye dönerek, “Kardeşim, ben tek başıma kaldım. 5-6 kişi beraber olsaydık Türkiye’nin hali böyle olmazdı.” diye üzüntüsünü dile getirir.
Demirel o gün bu sözlere bir anlam veremez. Üstadın neyi kastettiğini anlayamaz. Sekiz yıl sonra işittiği bir olay Üstadın sözlerindeki sırrı açığa vurur.
Üstadın vefatından kısa süre sonra 1960 yılının Nisan ayında, Hasan Basri Çantay İstanbul’da hastaneye kaldırılır. Bediüzzaman’ın avukatı Bekir Berk, Balıkesir günlerinden bu yana Çantay ile görüşmektedir. Zaman zaman mektupla hâl hatır sormaktadır. Hastalandığı haberini alınca Mehmet Fırıncı, Mehmet Birinci, Mehmet Kutlular ve Hakkı Yavuztürk ile ziyaret ederler.
Hasan Basri Çantay, Bekir Berk’i görünce 40 yıl öncesine gider. Bediüzzaman ile TBMM’de geçirdiği günler aklına gelir. Bediüzzaman, M. Kemal’in yönetim tarzını tasvip etmediği için uyarma ihtiyacı hissetmiştir. Çantay, M. Kemal’den çekindiği için çok sevdiği dostu Bediüzzaman’ı sakinleştirmeye çalışmıştır. Bunları hatırlayınca kendinden geçercesine ağlamaya başlar. Ağlama sesini işiten doktor ve hemşireler odaya koşar. Bekir doktor ve hemşirelere ağlayışın sebebini açıklar. "Bediüzzaman yeni vefat etmişti. Biz talebeleriyiz. Bizi görünce duygusallaştı."
Bir zaman sonra Hasan Basri Çantay sakinleşir. Dudaklarından hüzünlü ama inci gibi sözler düşmeye başlar.
"Bekir Bey, Bediüzzaman Meclis'te M. Kemal'le mücadele ederken ben arkasından tuttum. 'Hoca bizi bu Paşaya mahvettirmeyesin. Ne olur bu konuşmanı biraz tatil et, ertele.' dedim. Hâlbuki biz dört-beş kişi Hoca’dan tarafta olsaydık (M. Kemal) o icraatları yapamayacaktı. Ama biz taraftar olmadık, Hoca’yı sakinleştirme tarafını seçtik, büyük bir yanlışlık yaptık. Ben onun için bu kadar üzülüyorum.”
Ne güzeldir yanlış bir çağda Bediüzzaman gibi doğru bir insan olabilmek…
Ne güzeldir yanlış bir çağda hatasından dönebilen Hasan Basri Çantay olabilmek…
Ne güzeldir her daim hakkı tutup kaldıran Bekir Berk olabilmek…
Ruhlarına el-Fatiha…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.