Mustafa Ulusoy: Bediüzzaman'dan mükemmeliyetçiliğin ilginç bir terapisi

Mustafa Ulusoy: Bediüzzaman'dan mükemmeliyetçiliğin ilginç bir terapisi

Ulusoy, mükemmeliyetçiliğe dair Bediüzzaman Hazretlerinin hayatından yaşanmış bir örnek verdi

Risale Haber-Haber Merkezi

Psikiyatrist Mustafa Ulusoy, mükemmeliyetçiliğe dair Bediüzzaman Hazretlerinin hayatından yaşanmış bir örnek verdi.

Yazısında mükemmeliyetçiliğin, daha iyinin peşinde koşmak değil, daha iyiye ulaşmak için çaba gösterip olana razı olamama, bir yetinememe hali olduğuna dikkat çeken Ulusoy, "Her şey eksik, her şey kusurludur onlara göre, kendileri dahil. Mükemmeliyetçiler o tahayyül ettikleri muhteşem ve mükemmel hayata bir türlü sahip olamazlar. Her daim, iyinin daha iyisi vardır çünkü. Üstelik, Dimyat’a pirince giderken eldeki bulgurdan olmak da vardır" dedi.

Mükemmeliyetçi insanları tatmin etmenin, hele hele ikna etmenin Ağrı Dağı’na tırmanmaktan daha müşkül olduğunu belirten Ulusoy, İhsan Atasoy’un yazdığı “Ali İhsan Tola” kitabını okurken "işte mükemmeliyetçiliğin bundan daha iyi bir terapisi olamaz" dediğini vurguladı ve hatırayı aktardı:

1954 yıllarıdır. Risale-i Nur’un telifi tamamlanmış, yeni yazıyla tabedilmeye karar verilmiştir ancak Bediüzzaman, son kez risalelerin Kur’an hattıyla biner nüsha teksir yapılmasını ister ve bu işe Tahiri Mutlu ile Ali İhsan Tola’yı vazifelendirir. Her ikisi ve başka talebeler Isparta’nın Sav köyünde bir eve kapanarak işe koyulurlar.

Mumlu kâğıda geçirilen eserler, çoğaltılmaya geçileceği sırada tashih için Bediüzzaman’a götürülür. Baskı sırası İşârâtü’l-İ’caz’a gelince Ali İhsan Tola kitabı alıp Isparta’da ikamet eden Üstad’ının yanına gider.

Arada bir başka mevzu var ama orayı atlıyorum. Ali İhsan Tola’ya Zamanın Bedii köfte ikram eder. Mutfakta kendisi köfte yerken Bediüzzaman’ın odasında da mukabele şeklinde İşârâtü’l-İ’caz okunarak tashih işlemi yapılır. O sırada Ali İhsan Tola odaya girer, bir nüsha da kendisine verilir. Fakat çok merak ettiği Bakara’nın başındaki “Elif Lam Mim” bahsi geçmiştir. “Keşke orası okunurken izahını Üstad’a sorsaydım.” diye içinden geçirir.

“Keçeli biliyorsun ki, ‘Elim Lam Mim’ şifre-i İlâhiyedir, sonradan geldin, anladığın kadar sana yeter.” sözlerini karşısında bulur Ali İhsan Tola ve “Peki efendim.” diyerek okunanları takibe devam eder. İlmi bir açlıkla daha derin manaları kavramak ister, hepsinde de Bediüzzaman’ın aynı cevabıyla karşılaşır: “Anladığın kadar sana yeter!” Nihayet bu okuma faslına son verilir.

‘Yemeden kalkmak yok!’

İşte terapi seansı bundan sonra başlar. Bediüzzaman, kuru bir peksimeti “Bu sana teberrük.” diyerek Ali İhsan Tola’ya verdikten sonra “Bunu da al, bu da sana teberrük, tesbihat yaparsın.” diyerek sefer tasındaki yumurtayı da uzatır. Genç talebe, tesbihattan kasıt, her lokmanın başında Bismillah, sonunda Elhamdülillah denmesini anlar. Bir elinde peksimet bir elinde yumurta mutfağa geçer.

Tam yemeye başlar ki o da ne. Bayram Yüksel ve Ceylan Çalışkan ellerinde büyük birer somun ekmekle içeri girerler. Ceylan, elindeki ekmeği, bir köşeye oturmuş elindeki yumurtayı yemekle meşgul Ali İhsan’a uzatır, “Ahiretliğim, bu da tesbihat yapacak, yemeden kalkmak yok.” Genç talebe, bir önüne bırakılan yiyeceklere; bir de arkadaşlarının mutfakta elma, armut, üzüm, soğan, biber, patlıcan Allah ne verdiyse hâlâ önüne yığmaya devam edişini şaşkın şaşkın izlerken, ciddiyetiyle maruf Tahiri Mutlu da çıkagelir ve dört kiloluk zeytinyağı tenekesini. “Kardeşim, bu da tesbihat yapacak.” deyip yemesi için önüne bırakır.

Ali İhsan Tola’nın anlamasını istedikleri şey şudur: “Önüne konulan nimetlerin hepsini miden birden alamayacağı gibi, manevi bir sofra-i İlâhiye olan Kur’an’ın hakikatlerini de bir anda alamazsın. Kapasiten ne ise o kadarını alacaksın, anladığın sana yeter.”

Sonunda Zübeyr Gündüzalp gelir, içinde birkaç üzüm tanesi olan bir su bardağını gülümseyerek ona uzatırken, “Kardeşim, bu da sana Üstad’dan, bu da tesbihat yapacak.” der.

İşte böyle nefsim.

Ne zaman ki, daha fazla, daha fazla diye tutturacak olursan bu kıssayı hatırla. Bedenin için bir teneke zeytinin değil, üç beş tane zeytin tanesinin daha faydalı olduğunu unutma. Kursağını tıka basa doldurmadığın gibi akıl, kalp, insaniyet haznelerini de tıka basa doldurmaya uğraşma. Bir şeylerin eksik kalması kibri de önler sonra.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.