Kadri HAZAL
Müstahsen bir adet-i islamiye: Mevlid Kandili
Değerli dostlar!
12 Ocak Pazar gününü Pazartesi’ye bağlayan gece Rebiülevvel ayının 12. Gecesi olup Mevlid Kandili diye kutladığımız gecedir. Bu gecede birçok harika haller yaşanmış olup kâinat Hz. Muhammed’in (a.s.m.) nuruyla nurlanmıştır.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen[1] Peygamberimiz (a.s.m.) 571 yılının 20 Nisan günü, Rebiülevvel ayının 12. Gecesinde sabaha doğru göbeği kesik ve sünnetli olarak dünyaya gelmişti.[2] Doğduğunda yanındakiler “ümmeti ümmeti”[3] dediğini işittiler. Evet, o daima ümmetinin kurtuluşunu istiyordu. Yeni doğduğunda da Rabbinden ilk bunu istemişti. Cenab-ı Hak onun hakkında Hz. Adem’e (a.s.) şöyle demişti: “Eğer O olmasaydı yerleri ve gökleri ve seni yaratmazdım”[4]
Teşrif ettiği gece bir yıldız doğdu, İran hükümdarı Kisra’nın sarayının 14 burcu çatırdayarak yıkıldı. Kâbe’nin içini karanlık ve kirlere boğan putların pek çoğu baş aşağı yıkıldı. İstahrabat’ta bin seneden beri yanmakta olan Mecusilerin kocaman ateş yığınları bir anda sönüverdi. Mukaddes kabul edilen meşhur Save (Taberiye) gölü bir anda kuruyuverdi. Dünyaya teşrifleri anında, şark ve garbı küçük bir oda gibi aydınlatan bir nur görüldü. Semave vadisi taşan seller altında kalıp suya gark oldu. Gök kubbeden salkım salkım yıldızlar döküldü. Bu hadiseler kendisine anlatılan ve devrin en büyük âlimlerden sayılan Meşhur Şam Kâhini Satih meydana gelenleri kendisine anlatan yeğeni Abdulmesih’e şöyle dedi: ”Ey Abdulmesih! İlahi vahyin okunması çoğalacak. Asanın sahibi peygamber olarak gönderildi. Semave vadisini su bastı, Farsların ateşi söndü. Şunu iyi bil ki, zaman üzerinde hükmü geçerli olan mutlak Hâkim, böyle istedi ve gelen peygamberle nebilik ipinin iki ucunu düğümledi.”[5]
Resulü Ekrem’in (a.s.m.) nübüvvetinden evvel, nübüvvetini tasdik ettiren ve tasdik eden pek çok vakıalar, pek çok zatlar zahir olmuşlar. Evet, dünyaya manen reis olacak ve dünyanın manevi şeklini değiştirecek ve dünyayı ahirete mezraa yapacak ve dünyanın mahlûkatının kıymetlerini ilan edecek ve cin ve inse saadeti ebediyeye yol gösterecek ve fani cin ve insi idamı ebediden kurtaracak ve dünyanın hikmeti hilkatini ve tılsımı muğlâkını ve muammasını açacak ve Halık-ı kâinatın maksadını bilecek ve bildirecek ve Halıkı tanıyıp umuma tanıttıracak bir zat, elbette daha gelmeden, her şey, her nev’ her taife onun geleceğini sevecek ve bekleyecek ve hüsnü istikbal edecek ve alkışlayacaktır.[6]
Resulüllahın (s.a.v.) doğumu anında cereyan eden mühim hadiselerden biri de şeytanın çığlık koparması oldu. Nitekim kaynaklarda yer aldığına göre şeytan 4 defa böyle çığlık atıp bağırmıştı. 1. Lanetlendiği ve rahmetten uzaklaştırıldığı zaman, 2. Bulunduğu makamdan aşağı itildiğinde, 3. Peygamberimiz doğduğu gün, 4. Kur’an-ı Kerim indirilmeye başlandığında.[7]
Resulü Ekrem’in (a.s.m.) doğduğu mübarek geceyi anmak ve bu gecede Mevlid okutmak hayır ve hasenat yapmak müstahsen bir adet-i İslamiye şeklinde kabul edilmiştir. Konu ile alakalı olarak Bediüzzaman Said Nursi şöyle der: “Mevlid-i Nebevî ile Miraciye’nin okunması, gayet nâfi ve güzel âdettir ve müstahsen bir âdet-i İslâmiyedir. Belki hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyenin gayet lâtîf ve parlak ve tatlı bir medar-ı sohbetidir. Belki, hakaik-i imaniyenin ihtarı için en hoş ve şirin bir derstir. Belki, imanın envârını ve muhabbetullah ve aşk-ı Nebevîyi göstermeye ve tahrike en müheyyiç ve müessir bir vasıtadır. Cenâb-ı Hak bu âdeti ebede kadar devam ettirsin. Ve Süleyman Efendi gibi Mevlid yazanlara Cenâb-ı Hak rahmet etsin, yerlerini Cennetü'l-Firdevs yapsın.”[8]
Hz. Peygamber’in (a.s.m.) Mevlid Kandilinde anılması uygulaması Fatımiler döneminde başlamış olup daha sonra Eyyubiler, Erbil Atabekliği, Memlukler, Osmanlılar ve Kuzey Afrika’da hüküm süren devletler tarafından sürdürülmüştür.
Mevlid Kandili kutlamaları ve Mevlid okutulması konusunda alimler farklı görüşler dile getirmişlerdir. Yukarıda aktardığımız gibi Bediüzzaman Mevlid’in okunmasını “güzel bir adet ve müstahsen bir adet-i İslamiye” şeklinde değerlendirmiştir.
Kuzey Afrika ve Endülüs’te idareciler halkın Hristiyan bayramlarına iştirak etmemesi için Mevlid Kandili kutlamalarına büyük ehemmiyet vermişlerdir.
İbni Cübeyr, 1183 yılında Mekke’ye yaptığı ziyarette, Rebiülevvel’in 12 sinde Hz. Peygamber’in (a.s.m.) doğum yıldönümü münasebetiyle evinin ziyarete açıldığını söylemektedir. Eyüp Sabrı Paşa'nın kaydettiğine göre Rebîülevvelin 12'si Medine'de resmî tatil olup kaleden toplar atılır ve o gün dükkânlar açılmazdı. İnsanlar güzel elbiseler giyerek dolaşır ve birbirini tebrik eder. Bu gece Mescid-i Nebevî'de ihya edilirdi. Sabaha karşı Bâb-ı Nisa önünde toplanılır, burada kurulan kürsü üzerinde güneşin doğmasıyla birlikte beş hatipten ilki bir hadis okuyup padişah için dua eder, diğerleri sırasıyla mevlidin vilâdet, radâ ve hicret bahirlerini okurlar, sonuncusu dua ederdi. Daha sonra halk ikram edilen şerbeti içip dağılırdı.
İbnül Hac, Fakihani, İbni Teymiyye, Muhammed Abduh, Reşid Rıza gibi alimler ise Mevlid törenlerinde yapılan bazı bid’atler yüzünden Mevlid törenlerine karşı çıkmışlardır.[9]
Mevlid Kandili’nde, zikir ve dua yapılması, fakirlere ikramda bulunulması onlara güzel sözler dinletilmesi, insanlara ahireti hatırlatan ayet, hadis ve alimlerin sözleri ve şiirler okunması Sehavi, ez-Zerhuni, İbni Tabbah, el-Kutani, Ebu Şame, el-Cezeri, Suyuti, İbni Hacer el-Askalani, Kastalani vb. alimler tarafından iyi karşılanmıştır.[10]
Netice itibariyle alimlerin görüşlerini özetlersek Hz. Peygamber’in (a.s.m.) doğum yıldönümü münasebetiyle oruç tutmak, fakirlere sadaka vermek, Hz. Peygamber’i (a.s.m.) anlatan kitapları okumak güzel bir adet-i İslamiye’dir.[11]
Evet, bizde bugünde Kur’an-ı Kerim, Cevşen-i Kebir, Hadis ve Siyer kitapları, Hz. Peygamber’in (a.s.m.) anlatıldığı 19. Mektup, 19. Söz, Sünnet-i Seniyye Risalesi gibi kitapları okumalı, Üstad’ın mübarek günlerde talebelerine yaptırdığı paylaşarak hatim indirme metoduyla Kur’an ve Cevşen hatimleri yapmalıyız.
Mevlid Kandili’nin tüm ehli iman ve nur talebeleri için sulhu umumi, afv-ı umumi ve ittihad ve ittifaka vesile olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ederim.
[1] . Enbiya:107
[2] . Salih Suruç, Peygamberimizin Hayatı c.1, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 1991, sh. 54
[3] . Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2007, sh. 41
[4] . İmam-ı Kastalani, İlahi Rahmet Hz. Muhammed (Mevahibü Ledünniye), Hisar Yayınevi, b.t.y., sh. 22
[5] .Peygamberimizin Hayatı, sh.57-64
[6] . Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2007, sh. 304
[7] . İbni Kesir, El-Bidaye, 2: 266; İsmail Mutlu, Üç Aylar ve Mübarek Günler, Mutlu Yayıncılık, İstanbul 1998, sh. 69
[8] . Mektubat, sh. 517
[9] . Ahmet Özel, “Mevlid”, İslam Ansiklopedisi c. 29, TDV Yayınları, Ankara 2004, sh.475-479
[10] . Muhammed b. Salih ed-Dımaşki, Peygamber Külliyatı c. 1, Ocak Yayıncılık, İstanbul 2003, sh. 307-320
[11] . Hz. Peygamber’in Doğumu, meydana gelen mucizeler ve geniş fıkhi değerlendirmeler için dipnot verdiğimiz kaynaklara bakınız.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.