Muzaaf iştiyak: Muhabbet

Yokluğa vurulan varlık boyasının rengi, varlığın var ediliş gayesinin ahengi, varlığı “varedene” duyulan alakanın mihengi olan muhabbet; “niye yarattın bizi rabbim” sualinin sessiz cevabı, yaratanı seven kalbin eşsiz sevabıdır. Evet, Halık-ı kâinat; kâinatı “sevdiğinden” yarattı, sevdiği için yarattı, severek yarattı.

İslamî bir vecibe, insanî bir seciye olan muhabbet; ilahî bir yasa, cemiyeti ayakta/hayatta tutan bir asa hükmünde olup, kâinat sarayının harcı, adavet illetinin ilacı, insaniyet ağacının da saadet tacıdır. Evet, muhabbet şu kâinatın bir sebeb-i vücudu, hilkatin Halık’ına gizli sücudu[*] sayılır.

Muhabbet gibi insanda her birinin iki mertebesi bulunan binlerce hissiyat var. Biri hakiki, diğeri mecazi... Batn-ı kalp ayine-i Samed olduğundan muhabbet, evvelen ve bizzat mahbub-u hakiki olan Cenab-ı Hak için verilmiştir. Hakiki muhabbetin biri zat-ı akdese, biri esma ve sıfat-ı mukaddeseye bakar iki yüzü vardır.

İnsan, “Zat” için verilen muhabbeti nefsine, “Esma ve Sıfat” için verilen muhabbeti mana-yı ismiyle mahlûka taksim edince, muhabbetin hakikati mecaza tahavvül eder. Zaten mecazi/dünyevi muhabbetler, hakiki muhabbete vasıl olamamanın bir neticesidir.

Nur Külliyatında geçen “Bendeki aşk-ı beka, bendeki bekaya değil, belki sebepsiz ve bizzat mahbup olan kemal-i mutlak sahibi, Zat-ı Zülkemal’in ve Zülcemal’in bir isminin bir cilvesinin mahiyetimde bir gölgesi bulunduğundan, fıtratımda o Kâmil-i Mutlak’ın varlığına ve kemaline ve bekasına müteveccih olan muhabbet-i fıtriye, gaflet yüzünden yolunu şaşırmış, gölgeye yapışmış, âyinenin bekasına âşık olmuştu.” cümlesi buna işaret eder.[1]

Evet. Kalpte dünyaya ait muhabbet hakiki ise Allah’a ait muhabbet mecazi, Allah’a muhabbet hakiki ise masivaya ait muhabbet mecazidir. Bu itibarla, dünyayı ciddi seven Allah’ı ciddi sevemez! Evet! Her kim yâri kâr için seviyorsa, kârı seviyor; her kim de kârı yâr için seviyorsa, yâri seviyor.

İnsan muhabbetini en evvel Allah’a verirse, Allah’ın muhabbeti namına O’nun sevdiği herşeyi sever. Mahlûka taksim ettiği muhabbet, Allah’a muhabbetine mani olmaz. Tenkise değil, tezyide hizmet eder. Lakin en evvel mahlûku sever, bunu Allah’ı sevmeye vesile ederse, bu muhabbet muhabbetullaha perde olur, örter. Daha Allah’a vasıl olamaz. Şayet olsa da vusulü nakıs olur.[2]

Allah’a muhabbetin alameti Resulüne itaat ve inkıyat, Allah adına muhabbetin derecatı uhuvvet ve irtibat ile ölçülür. İslam; akidede tevhidi, niyette saffeti, hükümde adaleti, kalplerde muhabbeti, kalıplarda vahdet ve ittihadı dikkate alır.

Kalıplardaki vahdet, kalplerdeki muhabbetin alameti; niyetteki saffet imandaki salâbetin delaletidir. Uhuvvet; imandaki tevhidin, ameldeki saffetin tercümesi, tecessüm edip tezahür etmesidir.

“Tevhid-i imani, elbette tevhid-i kulûbü ister. Vahdet-i itikad dahi vahdet-i içtimaiyeyi iktiza eder”[3] cümlesi, içtimai vahdetin itikadi vahdet kadar ehemmiyetli olduğunu gösterir.

Bu yüzden, iman ve intisabını yok sayarak mü’minlere duyulan kin ve nefret, dünya için felaket, ahiret için de helaket sayılır. Mü’min mü’mini sever ve sevmeli, fenalığı için yalnız acır; tahakkümle değil, lütufla ıslahına çalışır[4] emri/tavsiyesi bizden bunu ister.

Elhasıl; evveli külfet, ahiri ücret, zahiri itaat, batını saadet, zirvesi Muhammed (a.s) olan sevgiyi “yaradan” adına fark etmek güzel... “Güzel” adına sevilen her şey güzel...

[*] Secde itaat ve inkıyadın alameti, itaat ve inkıyad muhabbetin delaletidir. O halde hilkatin Halık’ına muhabbeti onların gizli secdeleri hükmündedir.

[1] Şualar, 61

[2] M. Nuriye, 73

[3] Mektubat, 263

[4] Mektubat, 263

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum