M. Maruf ÖZÜLKÜ
Müzakere mi, mücadele mi?
Açılım politikaları ile hendekle mücadele faaliyetleri bir çelişki midir?
Bunu çelişki olarak görenler var.
Hendeğe yakın duranlar, "Müzakere eden hükümet bunu yapar mı? Bu ne samimiyetsizlik?" diyorlar.
Başından beri "Bu iş demokrasiyle-açılımla olmaz. Kafasını kaldırana vur git" diyenler, şimdi ise, " Bak nasıl da sözüme geldin" havasındalar.
Oysa iki yaklaşım da yanlış ve isabetsiz.
Birinci olarak atılan adımlar bugünkü olaylar öngörülmüşse dahi doğru adımlardı.
İkinci olarak, hendek süreciyla başlayan operasyon ve diğer çalışmalar devlet olmanın zorunlu haliydi. Şehirleri ablukaya alan kurtarılmış bölgeler kuranlara "elinize sağlık" diyecek değildi yetkili ve sorumlu kişiler.
Ama birşey daha vardı:
Kamuoyu...
14 yıldır iktidar olan bir parti, Kürtlerin insani ve kültürel haklarının verilmesi ve taleplerinin anlaşılması noktasında çalışmalar yaptı. Bunu yaparken ülkenin doğusundan da batısından da destek gördü.
Açılım yapan hükümet hem Erzurum'da hem Yozgat'ta birinci parti oldu hem de Gaziantep, Adıyaman, Malatya gibi illerde birinci parti oldu.
Yani kamuoyunu bu meselenin konuşulması ve çözülmesi konusunda arzu edilen kıvama getirildi. Akil adamların temasları ardından hazırladıkları raporlar, zannedildiğinin aksine önemli işlevler gördü.
***
"Hafıza i insan nisyanla malul" derler ya hakikaten çabuk unutuyoruz.
En hoşuma giden söylem iktidar sahiplerinin " Biz bu çalışmaları yaparken Türklerden alıp Kürtlere birşey veriyor değiliz" söylemiydi.
OHAL'in kaldırılması ve DGM'lerin kaldırılmasıyla başlayan ve Kürtçe resmi ve özel tv lere uzanan Üniversitelerde Kürtçe bölümlerin açılması safhasına gelen çalışmalar memleket genelinde olgunlukla karşılandı.
Bütün bunlar olurken müteveffa Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in bir zamanlar sık kullandığı cümleyle söyleyelim; "Kıyamet kopmadı. "
***
Yanlışlar hatalar da yapılmadı-değil...
Burada birkaç şey demesem mevzu eksik kalacak.
Roboski katliamının hala açıklanmamış olması, suçluların ve asıl azmettiricilerinin teşhir edilip ceza almaması hala yürekleri ve vicdanları kanatan bir dramdır.
Kobani olayında eylemsel olarak iyi iş yapan devletlülerin (yardım, uluslararası camiaya çağrı ve peşmerge birliklerinin geçişini sağlamak gibi) söylemlerinde ise, bunu berbat eden açıklamalar yapması aleyhlerine işletilmektedir.
Ve DAİŞ konusunda net, kesin ve kararlı cümlelerin kullanılmaması da belli çevrelerce "bunlar beraberler" propagandasına malzeme olarak kullanıldı-durdu.
***
Bugüne gelindiğinde, bölgede desteğin hendek tarafına akmaması hatta kendi belediyelerinin araç-destek vermemesi, dahası malum partinin içerisinde rahatsızlıkların dillendirilmesi önceki çalışmaların semeresiydi.
Herşeye rağmen ülkenin "doksanlı-beyaz toroslu" günlere dönmemesi de, bu iklimin bir sonucuydu.
Tamam...
Masum sivillerin katledilmesi, insanların evlerini şehirlerini terkedip gitmesi yürekleri dağladı.
Teselli; bunun genişlememesi, halklar arası mücadeleye dönüşmemesi.
Tüm infial çağrılarını reddeden bu tür meydanlara inme davetine katılmayan sağduyulu bölge insanının duruşuna dikkat etmek lazım.
Nereden bakarsanız bakın, kardeşlik ve kucaklaşma iklimi galip gelmiştir.
Dileğimiz birkaç ilçede yaşanan çatışmaların da daha fazla can mal ve huzur kaybı yaşanmadan son bulmasıdır.
Burada birkaç doğu otobüsü batıda taşlandıktan sonra insanların iklimi değiştiren güllü lokumlu hoşamedilerini hatırlayalım.
***
Mevzunun başına gelecek olursak...
Hayat bahusus siyaset, hadisatı ve akışı doğru okumakla isabetli ve istikametli sonuçlar verir.
Tepkisel politikaların ardına düşmek, küçük gündelik hesaplarla doğrulardan, akıldan ve vicdandan ayrı düşmek ağır vebaldir.
Demedi demeyin ha!..
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.