Namazın ehemmiyeti ve manası semineri

Namazın ehemmiyeti ve manası semineri

Namaz kul ile Rabbi arasındaki bağdır, iletişimdir. Beş vakit namaz ile Allah’ı anarız

Diyarbakır Kültür Merkezi (DKM) tarafından hazırlanan üniversite seminerini bu hafta “Namaz” konusuyla Mehmet Güden sundu. Başlıkları “Namazın ehemmiyeti ve manası”, “Bir tek saatin beş vakit namaza kâfi olması” ve “Namaz kılanın bütün ömrü ibadet hükmüne geçer” olan seminerin içeriği ise şu şekilde oldu:

“Namaz” Farsça bir kelimedir. Farsçada ta’zim için eğilmek, kulluk, ibadet anlamındadır. Salat kelimesinin karşılığı olarak Türkçeye çevrilmiştir. Salat dua etmek, rahmet anlamına da gelir. Namaz kılmak, aklı olan ve buluğ çağına giren her erkek ve kadın Müslümana farzdır.

Namaz kul ile Rabbi arasındaki bağdır, iletişimdir. Beş vakit namaz ile Allah’ı anarız. Bununla ilgili ayet-i kerimede şöyle denilmiştir: “Kalpler ancak Allah’ı anmakla tatmin olur.” Namazda Allah ile aramızda bir aracı yoktur. Cenab-ı Hakk’ın huzurunda saygıyla eğilir ve ona muhatap oluruz. Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu ibadettir. Bununla ilgili hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: “Kulun Allah’a en yakın olduğu an secde anıdır.” Namazın nasıl kılınması gerektiği konusunda Kur’an’da bir bilgi yoktur. Biz bunu Peygamberimizin (a.s.m) sünnetinden öğrenmiş bulunuyoruz. Namaz Miraç gecesinde beş vakit ve 40 rekât olarak Cenab-ı Allah tarafından farz kılınmıştır. Bundan dolayıdır ki namaz mü’minin miracıdır. Namaz mü’minin miracıdır, mü’min namaz kılarak bütün dünyayı elinin tersiyle iter, o ruh hali ile bir nevi Cenab-ı Hakk’ın huzuruna çıkar, O’nunla dua vasıtasıyla sohbet eder.

Namaz; sonsuz nimetlere muhtaç olduğu halde, sermayesi “hiç” hükmünde; nihayetsiz musibetlere maruz olduğu halde, iktidarı hiç hükmünde; emelleri, arzuları, elemleri ve belaları hayal kadar geniş ve sonsuz olduğu halde, sermaye ve iktidarının, güç ve kudretinin dairesi eli nereye yetişirse o kadarcık “kısa” olan insanoğlu için bütün emellerine yeten, bütün arzularına cevap veren, bütün elemlerini dindiren, bütün acılarını söndüren, bütün belalarını yok eden büyük bir kâr, büyük bir saadet, bulunmaz bir nimet ve yüksek bir uhrevî ticarettir.

Dolayısıyla ibadetin manası olan acz ve fakrı en halis bir şekilde hissettiren ubudiyet namaz olduğundan adeta namaz ibadetin hulasasıdır.

İlk olarak namaz tüm ibadetleri içinde barındıran nurani bir katalog, fihristedir. Çünkü namazda İslamiyet’in diğer dört şartı olan ibadetler de yer almaktadır. Şöyle ki; bize verilen yirmi dört saat ömür sermayesinin bir saatini vererek zekat vazifemizi gerçekleştirmekteyiz. Namaz kılarken Kâbe’ye yönelip bir nevi tavafta bulunarak hac vazifemizi ifa etmekteyiz. Ve yine namaz kılarken hiçbir şey yemeyerek bir nevi oruç tutmakta ve namazın içinde olan kelime-i şehadeti de her iki rekâtta bir tekrar ederek kelime-i şehadet getirmekteyiz.

İkinci bir diğer önemli nokta da namazda diğer mahlûkatın lisan-ı halleriyle yaptıkları ibadetlerin tamamının bulunuyor olmasıdır. Bu meyanda diyebiliriz ki namaz kılan mümin Cenab-ı Hakkın yaratmış olduğu tüm varlık cemaatinin imamı hükmüne geçmekte ve tüm o ibadetleri Allah’a bizzat sunmaktadır. Namazın tüm varlıkların ibadetlerini kapsayan bir ibadet oluşunu daha iyi anlamak için şu ayetin mealini aktarmak istiyorum:

“Görmez misin ki, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların bir çoğu Allah’a secde ediyor.”

Evet kainat misafirhanesini incelediğimizde görmekteyiz ki mahlûkatın bir kısmı rükûda, bir kısmı secdede, bir kısmı kıyamda (ayakta), bir kısmı teşehhüdde oturmuş gibi bir hâlleri var. Kimi sürüngenler gibi secdededir, kimi dört ayaklılar gibi rükûdadır. Kimi ağaçlar gibi diktir, kıyamdadır. Kimi yarı oturmuş gibidir (taşlar ve dağlar gibi), ormanların da teşehhütte gibi bir hâlleri var.

Namazın ehemmiyeti hakkında Üstadımızın müthiş tespitlerinden birini anlamaya çalışalım;

“Nasıl ki insan şu âlem-i kebirin bir misal-i musağğarıdır” mesela nasıl ki çekirdek bir ağacın özetidir, sanki Cenab-ı Hak ağacı küçültmüş çekirdeğin içine koymuş, çekirdeği eline alan insan ağacı elimde tutuyorum diyebilir ağacın süzülüp çekirdek yaratılması gibi Allah kâinat ağacını süzmüş ve insanı yaratmış diyebiliriz.

“ve Fâtiha-i Şerife şu Kur’ân-ı Azîmüşşânın bir timsal-i münevveridir.” Aynı bunun gibi de Allah Fatiha suresini de Kur’an-ı Kerim’den süzmüş; Adeta Kur’an da ne varsa, hepsinin özeti Fatiha suresinde hülasa edilerek anlatılmıştır diyebiliriz.

Namaz bütün ibâdâtın envaını şamil bir fihriste-i nuraniyedir ve bütün esnâf-ı mahlûkatın elvân-ı ibadetlerine işaret eden bir harita-i kutsiyedir.

Bu hususa dikkat çekmiştik yani namazda bir yönüyle tüm mahlûkatın tüm ibadetlerini temsil eden bir fihriste ve haritadır. Kainatın özeti insandır, Kur’an’ın özeti Fatiha; ibadetlerin özeti ise namazdır.
Bir insan namaz kıldığı zaman bu üçü bir araya geliyor. Ne muazzam bir olay .Her bir namazımız bu mahiyeti taşıyor. Her bir mümin inşallah bu değerle süslenebiliyor.
Namazını kılan bir insan kâinattan elde edilecek neticeyi elde edebiliyor.

Öte taraftan namaz yardımıyla bir mümin, geçmiş ve gelecek tüm mahlukatın ibadetlerini kendi yapıyormuş gibi veya onların temsilcisiymiş gibi ibadet edebilir. Yani bu kapı kendisine açıktır. Mesela Fatiha Süresinde okuduğumuz, “İyyake na`budu ve iyyake nestain” ( Biz ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz ) ayetinde geçen “Biz” tabiri hakkında Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, şayet ayette “ben” denilmiş olsaydı, bu ibadet sadece insana has kalırdı. Ama “ben” yerine “biz” denilmesiyle, yapılan ibadet kainat kadar büyümüş olur. Yani “biz” zarfında üç cemaatin ibadetleri mevcuttur.

Bunlar; vücudumuzun bütün hücrelerinin yaptıkları fıtri ibadetleri, Hz. Adem (a.s)`dan kıyamete kadar gelmiş ve gelecek tüm müminler cemaatinin ibadetleri, kainatta var olan maddi veya manevi tüm varlıkların ibadetleridir.

Namazın manası; Dokuzuncu Söz’den hareketle namazın manasını şöyle açıklayabiliriz. Namazın manası tesbih, tazim ve şükürdür.

Namaz, Cenab-ı Hakk’ı tesbih etmektir. Yani Allah-u Teâlâ’nın celaline karşı kavlen ve fiilen “Sûbhanallah” demektir.

Namaz, Cenab-ı Hakk’ı tazim etmektir. Yani Allah-u Teâlâ’nın kemaline karşı lafzen  ve amelen “Allahû Ekber” demektir

Namaz, Cenab-ı Hakk’a şükür etmektir. Yani cemaline karşı kalben, lisanen ve bedenen “Elhamdülillâh” demektir.
Namazın çekirdekleri hükmündeki bu mühim üç hususu farkındalık oluşturması ve her gün beşer defa tekrar ededurduğumuz namazdaki mananın kavranması açısından biraz daha açalım;

1.Celaline karşı kavlen ve fiilen “Sûbhanallah” deyip takdis etmek.

Namaz, Allah-u Teâlâ’nın celaline karşı hem dil ile hem de fiil ile “Sûbhanallah” deyip Allah-u Teâlâ’yı cümle kusurdan takdis etmektir. Yani Allah’ın büyüklüğünün bütün kusur ve noksanlardan beri olduğunu ilan etmektir. “Sûbhanallah” sözü, bu ilanın kavlî ifadesidir. Namazın rükû, secde ve kıyamı da bu takdisin fiili ilanıdır.

Yani namaz şöyle demektir: “Ya Rab! Sen o kadar yücesin ve büyüksün ki, işte senin huzurunda iki büklüm oluyorum. Bu hâlim ile senin büyüklüğün karşısında küçülüyor, celalinin karşısında eğiliyor ve azametinin karşısında secdeye gidiyorum. Ve bu hâlimi “Sûbhanallah”  sözümle de kavlen ilan ediyorum.”

2. Kemaline karşı lafzen ve amelen “Allahû Ekber” deyip tazim etmek.

Namaz, Cenab-ı Hakk’ın idrakten âciz kaldığımız sonsuz kemaline karşı tazimdir. “Allahû Ekber” sözü, bu tazimin lafzen ilanıdır. Bu lafız ile kul der ki: “Ya Rab! Sen her şeyden daha büyüksün! Senin kemalini hakkıyla anlamaktan ve idrak etmekten âcizim. Bu âcziyetimi ilan ediyorum ve kemalinin büyüklüğüne karşı sadece “Allahû Ekber” diyebiliyorum.

Namazın ef’al ve erkânı da bu tazimin ilanıdır. Kul kıyamda ellerini bağlamış bir halde dururken, belini bükmüş rükûda beklerken, tevazu ile secdeye giderken ya da alnını secdeye koymuş beklerken âdeta Allah’ın kemaline karşı tazim eder ve manen “Allahû Ekber” der

3. Cemaline karşı kalben ve lisanen ve bedenen “Elhamdülillâh” demek.

Cenab-ı Hak bütün güzelliklerin menbaı ve kaynağıdır. Şu âlemin bütün güzelliği, Cemal-i Baki olan Rabbimizin güzelliğinin zayıf bir gölgesidir. Hatta Cennet dahi bütün şaşaası ve güzelliği ile birlikte Rabbimizin güzelliğinin sadece zayıf bir parıltısıdır.

İşte namaz, Rabbimizin bu güzelliğine ve bize karşı cemalî isimleriyle muamele etmesine mukabil bir şükürdür. Bu şükür hem “Elhamdülillâh” sözünde hem de namazın ef’al ve erkânında mevcuttur.

Peygamber Efendimiz (a.s.m) namazı bir şükür vesilesi olarak görmüştür. Zira Hz. Aişe (r.a)’den rivayet edilmiştir ki:

Peygamberimiz (a.s.m) geceleyin kalkıp ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Bunun üzerine ona: “Ya Resulallah! Senin geçmiş ve gelecek bütün hataların bağışlandığı hâlde niye böyle kendini yoruyorsun?” dedim. Bana cevaben: “Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?” buyurdu.

Bir tek saatin beş vakit namaza kafi olması

Cenab-ı Hak lütuf ve kereminden bizlere hem bu dünyayı hem de ahreti kazanalım diye her gün 24 saat vermiştir ve bizlerden bu 24 saatin sadece 1 saati kafi gelen namaz ibadetini gerçekleştirmemizi defaatle ve ısrarla istemiş, emretmiştir ayrıca bununla kalmamış bu ibadetimiz gerçekleştirdiğimiz takdirde bizi Cennetiyle ödüllendirebileceğini de müjdelemiştir. Elbette böyle bir durumda akıl sahibi olduğunu iddia eden biz müminler namaza sımsıkı sarılmalı hiçbir şekilde namazı terk etmemeliyiz.

Daha iyi anlamak için bir padişah düşünelim bize 24 altın veriyor. O altınlardan 23 ile kendi hayatımız için gerekli şeyleri tedarik etmemizi sadece biri ile de O’nu hoşnut edecek bir hareketi yapmamızı emrediyor bu durumda bize düşen elbette odur ki padişaha teşekkürler ederek istediği hareketi şevk ve lezzet alarak yapalım. Ayrıca namazın çok büyük bir külfetinin de olmaması, ayrı bir nokta hem temizliğimizi sağlamak, vaktimizi ayarlamak gibi çokça önemli dünyevi faydaları dahi var. Hem kalbimiz ve ruhumuzu da verdiği rahatlık ve ferah hiçbir şeye değişilmez. Bunlarla birlikte en önemlisi ve asıl olanı Allah’ın rızasını kazanıp kabre imanlı girip girmeme sonucu Cennet veya Cehennem var bu hususta da biliyoruz ki namazımız bizim Cennet pusulamız olacaktır inşallah…

Namaz kılanın bütün ömrü ibadet hükmüne geçer

İbadetlerimiz imanımızın pratiği hükmündedirler yani nasıl ki bir sporcu ne kadar çok çalışıp antrenman yaparsa o kadar başarılı olur aynen bunun gibi biz müminlerde bu dehşetli asırda ibadetlere ne kadar sıkı sarılırsak o kadar antrenman yapmış dolayısıyla imanımızı muhafaza etmiş oluruz. İşte bu meyanda Peygamber efendimizin gözümün nuru dediği ve “Namaz dinin direğidir her kim 5 vakit farz namazını kılarsa dinini ayakta tutmuş olur” hadisiyle önemine işaret ettiği namaz da bu ibadetler arasında hususi bir yere haizdir. İşte bu derece mühim bir kulluk göstergesi olan namazın önemini arttıran bir diğer hususta namazın diğer günlük işlerimizi de ibadet hükmüne çevirebilmesidir. Şöyle ki namaz kılıp da güzel bir niyetle ders çalışan öğrencinin ders çalışması, çift süren çiftçinin çift sürmesi, ev yapan inşaatçının çalışması vs tüm ameller namaz kılma ve güzel bir niyet ile ibadet hükmünü alabilir. Dolayısıyla namaz ömrümüzün her saniyesini ibadet hükmüne geçirebilecek çok muazzam bir ibadettir. Bu yönüyle harika bir nimet-i ilahidir.

Namazın Cemaatle Kılınması

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) cemaatle namaz kılardı. Kendisi (a.s.m) sürekli cemaate imamlık yapmıştır. Peygamberimiz (a.s.m) cemaatle namaz kılmamızı buyurmuştur. Bunu hadis-i şeriflerinde açıkça beyan etmiştir. Beş vakit namazın  cemaatle kılınması tek başına kılınmasından 27 derece daha sevaptır. Peygamberimiz (a.s.m);

"Cemaatle kılınan namaz, ayrı kılınan  namazdan yirmiyedi derece daha üstündür" buyurmuştur. Peygamber Efendimiz(a.s.m)  hayatı boyunca cemaate imamlık yapmış, vefatına yakın hastalandığı zaman Hz. Ebubekr'i cemaate namaz kıldırmak için görevlendirmiş, kendisi de cemaate katılmıştır.

Ayrıca dahil olmaya gayret ettiğimiz Risale-i Nur dairesine girebilmek daha doğrusu tam talebe olabilmek için namazı tadili erkan ile kılmaya ve tesbihatı yapmaya Üstad Hazretlerinin yapmış olduğu vurguyu daima hatırda tutmalıyız.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.