Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU
Namık Gedik'i kurtarmak!
Bu başlık dikkat çeksin diye kullanıldı.
Yoksa rahmetli Namık Gedik inşallah şehit olduğundan zaten kurtulmuştur. Üstad Bediüzzaman Said Nursi son olarak 31 Aralık 1959'da Ankara'ya gelip 1 Ocak'ta Ankara'dan ayrılarak 2 Ocak 1960'ta İstanbul'a varmıştır.
Bu arada rahmetli Mustafa Sungur abinin, "Emirdağ'a derhal dönün" çağrısına karşı rahmetli Adnan Menderes'e bir sitem mektubu var. Üzüntüsünü dile getiriyor. Ama acı gerçekleri o da biliyor.
Bu mektubu Avukat Necdet Doğanata ile beraber rahmetli Sungur abi "yanındaki talebesi" ifadesiyle imzalıyordu. (12 Ocak 1960)
***
1959 Aralık sonu 1960 Ocak Ankara ortamı.
Bu bilgileri Abdülkadir Selvi'nin "Ateşten Yıllar" kitabından takip edeceğiz.
Çok gizli ve ivedi damgalı 9 Aralık 1959 tarihli bir yazıyla Milli Müdafaa (Savunma) Bakanı Ethem Menderes içişleri bakanlığına bir yazı yazıyor. Bir örneğini de Mah/Mit'e gönderiyor.
Bu yazı 3 madde ve 6 alt bölümden oluşur. Konu Nurculuktur. d maddesi ordudaki nurcuların durumudur. Mah gerekli cevabı gönderiyor.
Üstad İstanbula gidince Mecliste çok hararetli tartışmalar başlıyor.
İsmet İnönü meclis kürsüsünden, Rahmetli Adnan Menderes'e bakarak, "Siz şeriatı hortlatıyorsunuz, Said Nursi'yi gezdiriyorsunuz" diyordu.
Menderes cevap veriyor: "Allah aşkına, paşa bu kadar dinden, dindarlardan niye rahatsız oluyor? Öleceğini (kendinin) bilmiyor mu? Bütün hayatını dine vakfetmiş bir pir-i faniden ne istiyor?"
Paşa cevabında, "Siz Atatürkçülere istihza ediyorsunuz. Bir zaman gelecek ki sizi ben bile kurtaramayacağım." Paşa "sizi ben de kurtaramıyacağımı" ikinci kez kullanıyordu.
Toplantı sonrası Menderes, DP Muş milletvekili rahmetli Gıyaseddin Emre'yi çağırdı ve "Tazimatlarımı (sevgi ve saygılarımı) kendisine ilet. Çıkardıkları hadiseleri görüyorsunuz. Bu hengameler bitsin seyahatleri için, bizzat ben haber gönderirim" dedi.
Üstad Ankara'da olduğundan Emre üstada gidiyor. Durumu ve Menderes'in sözlerini iletiyor.
Gıyasettin Emre bu görüşmeyi şöyle anlatıyor: "Baktım üstadın gözleri pırıl pırıl nur saçıyordu. Türkiyeyi başlarına yıkarım. O din kahramanı için gideceğim."
Tekrar Menderes'e dönüp Üstadın bu sözlerini aktarınca, Menderes memnun olup rahatlıyor.
***
Nihayet Üstad vefat ediyor. 65 gün kadar sonra 27 Mayıs 1960 ihtilali gerçekleşiyor.
İnönü'nün damadı Metin Toker evinde paşayı uyandırıyor ve haber veriyor. Paşa "Aaa demek oldu" diyerek beklediğini bildiğini ortaya koyuyor. O gece tüm Demokratlar evlerinden alınıp Kara Harp Okuluna tıkıştırılıyor.
Rahmetli Namık Gedik kum kamyonunda getiriliyor. Şehit edildiği 30 Mayıs gecesine kadar akla gelen gelmeyen tüm hakaret küfür ve aşağılamalar yapılıyor. Harp okulu öğrencileri sıraya girip hakaret ve küfür ediyorlar. (Benzer ifadeler DP vekili Hayrettin Erkmen ve tüm demokratlarca belirtilmiştir.)
30 Mayıs gecesi, odada bulunan rahmetli DP İskenderun İlçe başkanı Edip Yangın ve Milli Müdafaa vekili Ethem Menderes'in gözleri önünde subaylar 3. katın penceresinden atarak şehid ediyorlar. (Bknz L.Salihoğlu Edip Yargının anlattıkları.)
Bu konuyu Ethem Menderes'e sorduklarında uyuduğundan birşey görmediğini söylüyor.
Bu Menderes Rahmetli Menderesin çocukluk arkadaşı Ethem. Menderes'i çok sevdiğinden onunla aynı soyadını alıyor. İhtilali bildiği halde haber vermediği anlaşılıyor. Yassıada'da Menderes aleyhine şahitlik yapıyor.
***
Üstadın Namık Gedik'le ilgili 3 ifadesi Emirdağ Lahikası'nda yer alır.
1-Üstadın mektubundan bu kısım "İki nurcu Ankara'ya gittiler. Hem başvekil hem Dahiliye Vekili (Namık Gedik), hem Maarif Vekili lehimizdedir. Ve bize müjdeli haber geldi...) O günlerde Ankara'da çırpınanlardan biri de Sungur abi. İkiden biri o olmalı. (Emirdağ L 2, s.304.)
2-"Ankara'ya bu defa geldiğimin mühim bir sebebi İslamiyete CİDDİ TARAFTAR dahiliye vekili Namık Gedik'i görmek ve İslam kahramanı olan Adnan Beye ve Tevfik İleri gibi mühim zatlara bir hakikatı söylemektir ki..." Ayasofya'nın ibadete açılmasını istemektedir.
Yine mektubun devamında "Bu ise, bu mesele otuz sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı için Namık Gedik'i görmek istedim ve geldim. Adnan Bey, Namık Gedik ve Tevfik İleri gibi zatların hatırı için başka yere gitmedim..."
(Emirdağ L2, s.449.)
***
Üstadın yazılı ifadeleri böyleyken, ilk "belasını buldu" yazısını rahmetli Eşref Edip yazıyor. Demokrat Parti zamanında hapis yatan Eşref Edip bunu unutamıyor ki, bu yazıyı yazıyor. Üstadın "siyaseten ayrıyız" ifadesi de bir kez daha yerini buluyor. (İ.Atasoy'un 2013 tarihli Risale Haber'deki yazısında, Zübeyir abi kaynaklı bu durumu yaşayan Mehmet Fırıncı abi naklen anlatıyor.)
Yakın zamanda alevlenmesi ise Fetö/hükümet kavgasıyla patlak veriyor. Fetöcüler kendilerine dayanak olsun diye bu meseleyi çarpıtarak işliyorlar. Demek istedikleri "biz de üstad ve talebeleri gibi zulme uğruyoruz bunlar da DP'liler gibi, özellikle Namık Gedik gibi belarını bulacaklar."
Sonra dini gazete ve yazarlar bu meseleye balıklama atlıyor. Bunların ki ise DP karşıtlığı ve İslamcı siyasetin babalarından rahmetli Eşref Edip'i savunmak.
Sonra Mustafa Özcan işin içine Süleymancı ifadelerinden rahmetli Süleyman Hilmi Tunahan'ı sokuyor. Belirsiz, isimsiz ifadelerle şehit Gedik, Süleyman Efendiye de benzer laflar etmiş. Bizimki de az çile çekmedi haa!
Nurcular açısından kaynağı olmayan tek iddia, Namık Gedik Urfa'dan Emirdağ/Isparta'ya istemek zorunda kalması. Utanç yalanı olan "çöp kamyonuyla getirin" lafı öne sürülüyor.
Rahmetli Bayram Yüksel abi, "ambulansla da olsa getirin" sözünü Ankara'daki yetkililere atfediyor. (İ.A Risale Haber 2011) "Çöp arabası diye birşeyin bilinmediğini" belirtiyor Bayram abi.
Şimdi bu hakkı yerine koyup bu iftiraları durdurmalıyız.
Üstadın tesbit ve teşhislerini tekrar düşünelim. Üstelik yazılı.
Kısaca herkes bu olayı bir ucundan kullanmaya çalışıyor. 27 Mayıs'ın ilk şehidi istismar ediliyor. Bugün mezarsız bir şehittir Namık Gedik.
Ama ben Nurcuyum diyenlere ne demeli.
Bu kadar saf ve araştırmayan nurcu olur mu?
Lütfen bu yazıyı Üstada, kahraman talebelerine ve şehit demokratlara hürmet, rahmet adına okuduktan sonra dost ve kardeşlerle paylaşalım. Ruhlarını daha fazla muazzep etmeyelim. Mekanları cennet olsun.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.