OdaTv yazarı: Nurcularla FETÖ arasında kocaman fark var!

OdaTv yazarı: Nurcularla FETÖ arasında kocaman fark var!

OdaTv yazarı Asiye Güldoğan, FETÖ ile Risale-i Nur hareketinin farklarını tek tek yazdı

Risale Haber-Haber Merkezi

Zaman zaman İslami cemaat ve tarikatlar, özellikle de Nur cemaatleri ile ilgili yazı yazan OdaTv yazarı Asiye Güldoğan, FETÖ ile Risale-i Nur hareketinin aynı olmadığını, aralarında çok önemli farklar olduğunu yazdı.

“Nurcularla-FETÖ’nün ne farkı var” başlıklı yazısında FETÖ üzerinden Nur cemaatlerine de saldırıların başladığını ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklaması üzerine bu tartışmanın sona erdiğine dikkat çeken Güldoğan, Mustafa İslamoğlu’nu pohpohlayan laik yazarları da uyardı.

Asiye Güldoğan’ın yazısı şöyle:

Bazıları Nurcularla Gülencileri, Said Nursi ile Gülen’i bir düşünüyor, kimisi “birbirlerinden ne farkı vardır?” diyor. Bana bu konuyu özellikle soranlar var. 15 Temmuz sonrası “bazı İslamcı bilinen yazarlar” bile, Fetö’den yola çıkarak devletin “bütün cemaatlere Fetö muamelesi” yapması gerektiğini çıktıkları programlarda söylediler.

Genelde “cemaatlerden toptan nefret eden” grupların dışında, muhafazakar kesimde de cemaatlere karşı olanlar var. Şu sıralar, özellikle Nurcular hedefe konuyor. Bu hedefe koymalar muhafazakar kimi isimlerden de gelince, laiklerde destekliyor. Atatürk’e dair kitapları olan Sinan MeydanMustafa İslamoğlu’nun cemaatleri eleştiren tespitlerine beğenmiş mesela.

O programı izlerken, özellikle Sinan Meydan’ın durumunu gözlemledim. Çünkü Sinan Meydan’ın, Mustafa İslamoğlu’nun kitaplarından sanırım pek de haberdar değildi. Çünkü Mustafa İslamoğlu’nun bazı kitapları Atatürk’ün, İnönü’nün, Kemalistlerin din düşmanlığı, Müslüman halka zulmü, din alimlerinin, tarikatların ve cemaatlerin nasıl eziyetler gördüğü üzerinedir.

Sinan Meydan kitaplarını okumadığı için bunlardan habersiz olabilir, bu yüzden muhtemelen Mustafa İslamoğlu’nun Cemaatler aleyhine konuşmasını olumlamış olabilir. Fakat bence o güne kadar çokça dile getirilen Mustafa İslamoğlu’nun bir oğlan çocuğuna sarkıntılık etmekten hüküm giydiği, babasının Mustafa İslamoğlu’nu evlatlıktan reddettiği iddialarını mutlaka duymuştur. Fakat cemaatleri, en çok da Nurculuğu eleştirdiği için unutmuş olmalı. Eğer o duymadıysa bile, İslami çevreden gelen program sunucusu kesin duymuştur.

MUSTAFA İSLAMOĞLU’NUN DA CEMAATİ VAR

O programda en çok garipsediğim, bizzat Mustafa İslamoğlu’nun cemaatleri eleştirmesi. Çünkü Mustafa İslamoğlu “bizzat kendisi cemaat kurmuş” bir cemaat lideridir. Kendisiyle yapılan bir söyleşide, “cemaat kurduğunu, elbette bu zamanda cemaat kurmak gerektiğini” söylemiş, “cemaat kurmayıp da ne yapaydım” demiş ve kendisiyle yapılan her söyleşi gibi, bu da Söyleşiler adını taşıyan kitabında yer almıştır. O yüzden vakıfıyla, yayıneviyle, takvimiyle, kitaplarıyla, dağıtımeviyle, matbaasıyla, televizyonuyla “Gülen cemaatine benzer” cemaat kuran “bir cemaat liderinin” cemaatleri eleştirmesi, İslamcı çevredeki herkesi güldürmüştür.

Ayrıca Mustafa İslamoğlu, sanıldığı gibi baştan beri Fetö’ye düşman bir isim değil. Kendisinin Gülen cemaatiyle zaman zaman dirsek temasında olduğu, Pensilvanya’ya Hocaefendi’yi ziyarete gittiği gibi, kardeşi de Fetö mensubudur. Üstelik, İslamoğlu cemaati mensupları kendi aralarında Mustafa İslamoğlu’na “Hocaefendi” diye hitap etmekteydi.

Bu Hocaefendilik makamı, cemaatlerde çok üstün bir paye. Hemen her cemaat liderinin, ulaşmak istediği “son makam” gibi bir şey. Hocaefendi’ye sadece adıyla hitap edemezsiniz, sadece din alimi, sadece dini lider diyemezsiniz. Hocaefendi olunca, adeta Halifelik gibi bir şey algılanıyor mensuplarınca. Algı, öyle geniş ve güçlü ki, Hocaefendi demek “din alimi, şeyh, emirleri yerine getirilmesi gereken bir başkomutan, sorgulanması akla gelmemesi gereken kutsal bir kişi” demek bir bakıma.

Gülen cemaati mensupları, Gülen adını asla yalın söylemezlerdi ve Fethullah Gülen Hocaefendi’den başka bir ifade asla kullanmazlardı. Kendi yayın organlarında da, kesinlikle Fethullah Gülen Hocaefendi diye bahsedilir, yazılırdı. Sadece kendi yayın organlarında değil, diğer yayın organlarında da öyle ifade edilmesini rica ederlerdi. Merkez Medya da dahi, bir dönem Hocaefendi diye anılıyordu o yüzden.

Küçük ve yeni cemaatlerde de cemaat liderleri Hocaefendi ünvanına tez zamanda kavuştular. Örneğin adı son zamanlarda duyulmaya başlayan, darbe haberi gelince “Hayırlı olsun” diyen, buna aşırı tepki gelince “hayırlı olsun” kelimesi çıkarılarak yeniden düzenlenen videoyu 28 Temmuz’da yayınlayan Furkan cemaatinin lideri Alparslan Kuytul da, Hocaefendi’siz anılmıyor. Alparslan Kuytul Hocafendi, İhsan Şenocak Hocaefendi gibi hayli Hocaefendimiz var.

Tarikatlar Şeyhlerle, cemaatler Hocaefendi ile yönetiliyor. Ancak cemaatlerin Hocaefendi ünvanı, Fethullah Gülen’den önce pek bilinmiyordu. O ünvan Gülen’le yaygınlaştı, itibarı yüksek bir makam haline geldi. “İlmi yüksek din alimi” anlamından çıkarak, “her şeye hükmeden maddi-manevi son makam” gibi bir anlama büründü. Ondan özenen bazı cemaat liderleri de, minicik bir cemaat bile olsalar, Hocaefendi ünvanıyla anılmayı tercih ettiler.

NURCULAR İLE GÜLEN CEMAATİNİN FARKI

Tarikat ile cemaat arasında çeşitli farklar olduğu gibi, Nurcular ile Gülen cemaati arasında da hayli farklar var. “Nurcular, Gülen cemaati aynı, Fethullah Gülen Said Nursi’nin yolunda gidiyor” düşüncesinde olanlar var. Said Nursi’ye kızanlar bile oluyor “Fetö’nün kaynağı” gördükleri için. Solcular, Kemalistler, Atatürkçüler zaten hepsini gerici, yobaz gördüğü için ayrımlar onları ilgilendirmiyor ama AKP tabanında bile az da olsa “Fetö belasının Said Nursi’nin eserlerinden, Nurculardan çıktığına” inananlar oluyor.

15 Temmuz’dan sonra, kimi emekli askerler ve Mustafa İslamoğlu benzeri muhafazakar isimler, Nurcular ile Gülen cemaatini, Said Nursi ile Gülen’i eşdeğer gören, bütün cemaatleri sakıncalı bulan, “tarikat ve cemaatleri her yerden temizlemeyi” öngören sözler söyleyince, bu konu tartışılmaya başlandı. Hükümet kanadı da bu tartışmalara girdi ve Gülen cemaatinin terör örgütü olduğunu ama cemaatlerin asla öyle değerlendirilmeyeceğini ifade ettiler.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, “NURCULARI, FETÖ İLE BİR TUTAMAZSINIZ” DEDİ TARTIŞMA BİTTİ!

Cumhurbaşkanı Erdoğan da, bu konuda sert açıklamalar yaptı. Said Nursi’yi, Nurcuları ve diğer cemaatleri savundu. Fetö ile ilinti kuranlara da kızdı. “Nurcuları, Fetö ile bir tutamazsınız, Bediüzzaman Said Nursi gibi kendini insanların imanlarını kurtarmaya adamış gerçek bir din alimini, Fetö gibi bir darbeciyi, vatan hainini aynı kefeye koyamazsınız” açıklamaları yaptı. Zaten bu açıklamalardan sonra, televizyonların tartışma programları “aslında iyi reyting getirecek” bu konuya pek giremediler.

Peki Nurcularla, Gülen cemaati arasında fark var mıdır? Varsa, bu farklar nelerdir?

Başta, Nurcular da Hocaefendi yoktur. Her nurcu grubun bir abisi olsa da, çok ön planda değildir. Her biri “sıradan bir nur talebesi” gibidir. Farkları sadece, zamanında “Said Nursi’nin bizzat hizmetinde bulunmalarından” kaynaklanan bir saygı, hürmet görmeleridir. Risale Dersleri yapmaları, evlerde Risale okunacak dersane açmaları gibi faaliyetlerde bulunurlar. Zübeyir Gündüzalp, Mustafa Sungur, Bayram Yüksel, Abdullah Yeğin, Mehmet Fırıncı gibi bilinen abiler var.

Şu anda sağ olan birkaç abiden biri olan Mehmet Fırıncı 88 yaşında olmasına rağmen, hala yurt içi yurt dışı gezilere giden, kim davet ederse yardıma koşan birisi. Nurcu medyanın kurucusu aynı zamanda. İlk nurcu gazete, ilk yayınevi onun çabalarıyla kurulduğu anlatılır. Yakın zamana kadar otobüslerle-minübüslerle Sarıyer’den Fatih’e gelip gidiyormuş. Otobüslerde kendinden genç insanlara yer vermeye kalkan, sarhoşla da çocukla da dostluk kuran tonton bir dede diye efsane gibi anlatılıyor. Derslere girdiğinde, herkes onu baş köşeye oturtmaya çalışırken, o kenarda köşede, kapı kıyısında otururmuş. Sevenleri, bu yaşta otobüslerde minübüslerde artık yapamazsın diye zorla araba tahsis etmişler. Onun bu özellikleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bile etkilemiş. Fetö’ye Dersane krizinden itibaren çekinmeden tavır koyduğu için Erdoğan onu seviyor ve takdir ediyor.

NURCULAR KİTAP MERKEZLİ, GÜLENCİLER ŞAHIS MERKEZLİ

Nurcularda merkez şahıslar değil, Said Nursi’nin kitapları. Gülen cemaatinde ise, şahıs merkez. Said Nursi sağ iken de kendini merkeze almamış, “kendisi de kendi yazdığı Risale-i Nurları merkeze almış”. Ölümünden sonra kutsallaştırılırım endişeyle, mezarının gizli olmasını vasiyet etmiş.

Fethullah Gülen ise o kadar merkezde ki, onu mehdi, Kainat İmamı görüyorlar, her Perşembe Hz. Muhammed’le görüştüğünü iddia ediyorlardı.

Said Nursi ve Nurcuların tarzı müsbet hareket. Sadece insanlara iman hakikatları anlatmak, düşmanlık edenlere bile düşmanlık etmemek. Said Nursi, kendisini idamla yargılayan savcıya, çocuğunu düşünerek beddua etmemiş.

Fethullah Gülen ise, bedduasıyla meşhur. Ateşler saldı, bununla da kalmadı darbe girişiminde bulunarak, halkın üzerine ateş ettirdi, insanların ölümüne sebep oldu.

Said Nursi, hayatında hiç hediye almamış. Kıramayacağı yağ, süt gibi hediyeler almak zorunda kalınca mutlaka bir bedel ödemiş. Himmet almamış, lüks evlerde yaşamamış, ölünceye kadar fakir bir hayat sürmüş.

Gülen hareketi, başlangıçta Said Nursi ve eserlerinden faydalanmış, Nurcu hareketin metotlarını uygulamış ama zamanla “Said Nursi’nin yerini Gülen, Risale-i Nurların yerini Gülen’in kitapları” almıştır. Daha sonra Risale-i Nur’ları sadeleştirme adına, Risale_i Nurları tahrip etmeye yönelmiştir. Said Nursi’yi görevini tamamlamış bir din büyüğü olarak görmüştür.

Nurcular devletle çok sorunlar yaşadıkları halde, aralarına devlet görevlisi, ajan bile gelse, öyle olduklarını bilseler de kapılarını açmışlar, onu hidayete erdirmek için uğraşmışlardır.

Said Nursi çok hapse girmiş, 28 yıl sürgün yaşadığı ve 18 defa zehirlendiği halde Türkiye’yi terk etmemiştir. Gülen ise “ben Nurcu değilim” savunması yapmasına rağmen kısa bir süre hapis görmüş, 12 Eylül’de daima saklanmış kaçmış, 28 Şubat’ta hapis görmemek için ABD’ye gitmiştir. Şu anda FETÖ davalarının bir numaralı zanlısı.

Nurculuk, diğer cemaatlere karşı hoşgörülüyken, Gülen cemaati başka cemaatleri küçümseyen, tepeden bakan bir mesafeye sahiptir. Nurcular, Said Nursi’nin “Hak sadece benim mesleğimdir dememelisiniz”  sözünü ölçü almışlardır.

Said Nursi, hapis, sürgün ve zehirlenmelere rağmen devlete isyanı hiç düşünmemiş, sadece bazı konularda itiraz etmiştir. Şeyh Said isyanını tasvip etmediği gibi, onları isyandan vazgeçirmeye çalışmıştır. Gülen ise, cemaatten çıkarak devletine saldıran, Meclisi bombalayan, açıkça yabancı ülkelerle işbirlik ederek vatanına ihanet eden darbeci bir yapıya dönmüştür.

Daha çok farklılıklar ortaya konabilir. Ancak, “Said Nursi ile Fethullah Gülen’in, Nurcularla Fetö’nün ne farkı var?” diye soranlara, bu anlattıklarım yeterlidir.

Bütün nurcular bu ayrımları taşımalarına rağmen, küçük bir grup olan Yeni Asya grubu Fetö’ye yakın durmuş, 17/25 Aralık operasyonlarından itibaren Gülen cemaatini, Erdoğan’a karşı savunmuştur. Ancak onların bu tutumu daha çok “siyasi ve ekonomik” nedenlere dayanıyor. Hala “Demirel’in sağ olduğuna inanan” bu grup, siyasi nedenlerle Erdoğan karşıtı harekete bürünen Gülen cemaatine kendini yakın hissetmiştir. Ekonomik sıkıntılar yaşadıkları için, hayli zengin olan Gülen cemaatinin olası desteklerinden fayda ummuştur. Ama bunların dışında, diğer nurcular gibi kitap merkezli bir gruptur.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
17 Yorum