Hüseyin EREN
Öfke treni
Anne kız belediye otobüsünde samimiyetle sohbetlerine sürdürürken durağa yaklaşılmıştı… Birlikte kalktılar inmek için, tam kapıdan iniyorlardı ki otobüs kalkacak gibiydi, ama kalkmadı, kadın birden panikledi, korktu, sinirlendi, öfkelendi… Korku ile sinirlilik arasında şoföre söylenmeye başladı, o da duydu tabii; “sen bu otobüse yarın binmeyecek misin”le karşılık verdi, ortam elektriklendi aniden…
“Ne demek istiyorsun”lu karşı salvo geldi kadından, ileri gitti, öfkesine yenildi, geriye otobüse hızla ve hışımla geldi, nerdeyse şoföre vuracak, –erkek olsa ortalık yumruk yumruğa gideceğine şüphe yok-, adam ayağa kalktı… “Düştün mü” dedi, kadın “ya düşseydim” dedi… Öfke alev alev, kız korktu “anne, anne” diye bağırmağa başladı…
Bir anlık acelecilik, bir nefes öfke ortamı ateşledi… Kim haklı, kim haksız? İkisi de haklı, ikisi de haksız, kazanan varsa hiç kimse…
***
Yıllardan beri birbirlerini tanır, görüşürler, ayrıca aynı dünya görüşündedirler… Yaşlı olan dışardan geldiğinde, ona göre biraz daha genç olan selam, kelamdan sonra “şu kadar borcunuz var” dedi, dediği de büyük bir rakam değildi… O da biliyordu borcunun olduğunu, birden “biz borcumuzu biliriz” dedi gergin bir şekilde, sinirlendi bir ileri gitti, bir geri geldi… O zaman ikisine de gelenler geldi; karşılıklı atışma geçmişe taşındı, “sen şu zamanda böyle yaptın, böyle dedin, demedim”e döndü… Dönen, dönüşüm; iki insan arasında birden çakan olumsuz ateşti, bir anda, bir söylemde, bir eylemde… Sonrasında kırılan kalpler, yitirilen muhabbetler, tamir zaman alacak…
***
Bir dost meclisinde yeni gelen birilerini tanıştırdı arkadaşını, çaylı sohbet sürerken biri sivri bir fikir söyledi, diğer biri de aynı sivrilikte cevap verdi, cevaplar yavaştan çarpışmaya başladı… İkisi de yeni olduğundan ihtiyatlı gitmeğe çalışsa da bir müddet sonra ihtiyat elden gitti, sataşma başladı, sohbet nefessiz kaldı… Baktı olmayacak biri kalkmak istedi, eski tanıdığı yerine oturttu; tartıştıkları da bir bütünün iki ayrı parçasıydı, öfke gizliden girmişti bir kere, hemen çıkması mümkün değildi…
İlk tanışmalarında tatsız, buruk bir ayrılıkla ayrıldılar, hoş yine görüşürlerdi belki de, tadı kaçmıştı bir kere… Tatsızlığı gün boyu, hatta ertesi gün üzerinde taşıdı, kendi içinde “değdi mi” dedi tartışmaya, değmemişti ama öfke ona değmişti bir kere…
***
Günlük hayatta sıkça karşılaştığımız, karşıladığımız birkaç öfke karesi… Birden, ansızın kalbinize izinsiz konuk olur, -yıldırım aşk değil, yıldırım öfke- dağıtır gider güzel duygularınızı, bazen biz kendimizi kontrol edemeyiz, bazen de karşımızdaki… İnsanız işte, hatalardan âli değiliz, hataları görebiliyor ve bir dahakileri işlememek için daha dikkatli olabiliyorsak, insan olma erdeminde bir adım daha atmış oluruz…
Hatasız olamayacağımıza göre, hatalarımızı telafi ederek, daha az hata yapmak bizim elimizde… Fakat öfke treni birden size çarparsa, yapacak bir şey yok, enkazın kalkmasını beklemekten başka, bu da hayatın başka bir gerçeği.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.