Paranın tanımı, fonksiyonları ve değeri-2

Parada aranan özellikler

Paranın ekonomik fonksiyonlarını en etkili şekilde gerçekleştirebilmesi için zorunlu bazı özelliklere sahip olması gerektiği binlerce yıllık tecrübe neticesinde ortaya çıkmıştır. Ekonomi bilimi bu özellikleri şöyle sıralar:

Yekneksaklık (homojenlik): Paranın en küçük ve en büyük biriminin ekonomide itibar görmesine dayanır. Farklı değerde olsa da… 200 TL ve 5 Kuruş gibi…

Bozulmama: Dayanıksız tüketim malı üreten bir kişinin elindeki serveti, günden güne çürüyen malı iken; para ekonomisi, kişiye dayanıklı mallardan üretilen bir servet ve birikim aracı sunar.

Taşımaya Elverişlilik: Kişinin parayı yanında taşıması, malını yanında taşımasından daha kolaydır. Yanında mal bulunmayan bir takas ekonomistinin, görüp beğendiği bir malı alabilmesi ancak sözünün güvenilirliğine kalır.

Bölünebilirlik Özelliği: En kıymetli bir malın (lüks araba gibi) ve en ucuz bir malın (bir iğne gibi) alınıp satılmasında kolaylık sağlar.

Taklit Edilmeme Özelliği: Bu özellik paranın resmî kanallarla korunmasını zorunlu kılar. Aksi takdirde târihen sabit ki, kalpazanlıklar ortaya çıkar.

Yapısını ve Değerini Koruma Özelliği: Metal maddelerden yapılan paralarda bu husus ön plana çıkmaktadır. Kâğıt paralar ve benzeri yıpranan nesnelerdeki tahribatı Merkez Banka’ları değiştirme ile giderebilmektedir.[1]

Paranın mübadele unsuru olarak kabul edildiği her toplumda çeşitli nesneler para olarak veya paranın hammaddesi olarak kabul edilmişlerdir. Bu meseleye dair bazı müelliflerin tarihî şahitlikleri şöyledir:

Miladî 900 yıllarında Çin ve Hind seyahati yapan Ebu Zeyd el-Hasan es-Sirâfî der ki: “Çinliler, fels (bakır para) ile alış-veriş yaparlar. Dinar (altın) ve dirhem (gümüş para) ile alış-verişi hoş karşılamazlar… Bu felsler, bakır ve başka maden karışımlarından basılır… İpe dizilebilmeleri için ortalarında delik vardır.”[2]

Miladî 956 yılında vefat eden Mes’udî, Maldiv adaları hakkında şöyle der: “Bu adaların hükümdarlarının hepsi kadınlardandır. Eskiden beri âdet böyle olmuştur. Erkek hükümdar edinmezler… Kadın hükümdarların hazineleri deniz kabuğundan (nazar boncuğu) ibarettir. Bu deniz kabuğu bir çeşit hayvandır. Bu hükümdarların parası azalınca adalar halkına Hindistan cevizi dalları kesmelerini emrederler, bu dalları denizin üzerine atarlar. Üzerlerinde veda’ denen kabuklu hayvanlar yapışır. Bu hayvanlar dallarda toplandıktan sonra, dallar güneş altına kuma atılır. Güneş canlı kısımlarını yakar, kabuklar (nazar boncukları) içi boş hale gelir. Bunlar hazineye konur.”[3]

İbn-i Fadlan ise miladî 921-922 yıllarındaki elçilik yolculuğunu anlattığı Seyahatnâmesinde Bulgar Türkleri hakkında şöyle der: “Bulgarların en çok yedikleri yiyecekler karaca darı ve ettir. Bununla beraber ülkelerinde buğday, arpa boldur. Buğday v.s. eken kişi hükümdara pay (öşür) ödemez. Her ev vergi olarak hükümdara yılda 1 samur derisi verir.” (Kuzey ülkelerinde sincap, sansar v.s. hayvanların kürkleri o sıralar para yerinde kullanılmaktaydı.)[4]

İbn-i Fadlan Sâmânî Devleti idaresindeki Buhara’ya seyahatinde gördüklerini şöyle anlatır: “Buhara’da çok çeşitli paralar gördüm. Bunlar arasında ğıtrifiyye denen bakır, sarı bakırdan imal edilmiş dirhemler vardı. Tartılmadan 100 tanesi 1 gümüş dirheme satılıyordu… Onların sarı bakırdan yapılmış başka bir dirhemleri de vardır. Bunların 40’ı bir gümüş dâniktir.”[5]

Miladî 11-12. yüzyılda yaşayan Şerefü’z-Zaman el-Mervezî der ki: “Burdaslar da Türklerdendir… Onlar domuz ve sığır sahibidirler. Çok balları vardır. Paralarının çoğu sansar derisidir. Burdaslar iki kısımdır. Bir kısmı ölülerini yakarlar, bir kısmı ise gömerler. Onlar düz bir yerde yaşarlar. Ağaçlarının çoğu kayın ağacıdır. Tarlaları vardır… Ülkelerinde meyve yetişmez.”[6]

Meşhur seyahatini 1110-1165 yılları arasında yapan Ebu Hamîd Muhammed el-Gırnâtî Bulgarlar hakkında der ki: “Para birimleri olarak beyaz kurşunu kullanıyorlar. Her 8 kurşun, Bağdad dinarıyla 1 dinarı karşılıyor. Kurşundan yapılan bu paralarla meyve, ekmek, et gibi ürünleri satın alıyorlar. ”[7]

İdil Bulgarları hakkında şöyle der: “Onlar arasında, pek fazla bilinmeyen eski sincap derisi ticareti yapılır ve o herhangi bir şeyde kullanılmaz. Kullanışlı da değildir. Onların hesabına göre 18 sincabın kafa derisi ve ellerinin derisi sağlam olarak bulunursa 1 gümüş dirhem eder. O derileri paketleyip “Hukan” adını verirler. Bu derilerden her biri kuvvetli bir adama yetecek ölçüde olup, yuvarlak (yufka gibi) ekmek şeklinde mükemmel bir deridir. Onunla hizmetçi, köle, altın, gümüş, kunduz ve bu gibi mallara benzer şeyler alınabilir. O deriler herhangi başka bir ülkede bulunsa ve ondan 1000 yük versen bir hububat tanesi bile alamazsın. Kesinlikle hiçbir işe yaramaz. Eğer o deriler evlerde bozulacak (parçalanacak) olursa, onu parçalanmış bir halde heybeler içine koyup, çarşıda bu işlerle uğraştığı bilinen zanaatkârların önüne koyarlar. Zanaatkâr onları, her 18 tanesi bir demet olacak şekilde bir ip ile sağlamca birleştirir. İpin ucuna siyah kurşundan bir parça geçirir. Ve onun üzerine Melik’in resmi olan bir sikke ile mühür vurur. Tamirci her mühür karşılığında bir tek deri alır. Bütün derileri mühürleme işi bitene kadar bu işlemi devam ettirir. Onu sökmeye kimsenin gücü de (yasal anlamda) yetmez. Eşyalar bununla alınıp satılır.”[8]

İslam’ın ilk yıllarında ise altın dinarlar ve gümüş dirhemler piyasada para olarak alım-satım işlerinde kullanılmaktaydı. Bu konuda Muhammed ibn-i Sa’d şöyle der: “Dinarlar, Rum ülkesinden, dirhemler Kisra’nın ülkesinden geliyordu. Himyerî dirhemleri ise sayıca azdı.”[9] Bu altınlara “Herakl dinarları”, Sasani ülkesinden gelen gümüş paralara ise “Fars bağliyye dirhemleri” adı verilmekteydi.[10]

Monometalizm, Bimetalizm ve Trimetalizm

İktisadî manada altın ve gümüş paraların ekonomilerde kullanılmasına “bimetalizm”, bakır paraların da eklenmesine “trimetalizm” denilmektedir. Sadece altın veya gümüş para kullanılmasına ise “monometalizm” adı verilir. Bu noktada Ahmed Tabakoğlu Hoca araştırmalarına dayanarak şu tespitlerde bulunur:

Osmanlı’nın kuruluş yıllarında Moğol gümüş paraları Anadolu’da tedavüldeydi. Orhan Bey de “gümüş para” bastırmıştır. Bu manada Osmanlı ekonomisi monometalist bir yapı taşımaktaydı. Gümüş paraya “akçe” denilmekteydi. Akçenin saltanatı 150 yıl kadar devam etti. İlk Osmanlı altın parasının basılması 1479 yılını bulmuştur. “Sultânî” isimli bu parayı basan Fatih Sultan Mehmet olmuştur. Bunda Karadeniz’in ve İpek Yolu ticaretinin Osmanlı kontrolü altına girmesi sonucu ticari faaliyetlerin canlanması etki sahibi olmuştur.[11]

1492-1565 yılları arası dönemde akçenin değeri sabit kalmıştır. Osmanlının bu döneminde piyasada Batı Avrupa (Efrenci), Orta Avrupa (Macar), Afrika (Eşrefî) altınları Osmanlı altınları ile birlikte tedavül ediyordu... Fetihlerin bir sonucu olarak ülke içinde çeşitli para tedavül bölgeleri ortaya çıkmıştı. Bu bölgelerde eskiden kalan paraların ağırlık, ayar ve hatta isimlerine bile dokunulmuyordu. Mısır, “pâre” (kıt’a), Doğu Anadolu “şâhî”, Macaristan “penz” bölgesiydi. Hepsi de gümüş olan bu paraların akçeye göre ayarlanmalarında ortaya çıkan dengesizlikler, çoğunlukla akçeyi iyi para durumuna getirdiğinden söz konusu paranın piyasadan kaybolmasına yol açıyordu.[12]

Osmanlıda trimetalizm tecrübesi ise 1688-1691 yılları arasında kısa süreli olarak gerçekleşir. “Mankur”[13] veya “pul” denen bakır para I. Murat’tan itibaren 17. yüzyıl ortalarına kadar ufaklık para ihtiyacını karşılamak üzere basılagelmiştir. Ancak 1688’de darbedilmeye başlayan mankur, altın ve gümüş paraların para arzındaki yetersizliğinden dolayı likidite ihtiyacını karşılamaya yönelikti ve akçeyi ikame etme amacı güdüyordu.

16. yüzyıl sonuna kadar her biri 1 dirhem ağırlığında basılan mankurların 8 tanesi 1 akçeye; 17. yüzyıl başında da 4’ü 1 akçeye tekabül ediyordu. Çünkü 1584-1586’da akçe ağırlığı yarıya inmişti. 1688’de ise (1 okka bakırdan 800 adet olmak üzere) 1/2 dirhem ağırlığında basılan mankur ikisi bir akçe üzerinden tedavüle sürülmüştü.

Bu rayicin piyasada olumsuz bir tepki ortaya çıkarmamasından cesaret alan maliye, aynı yıl içinde 1 mankurun 1 akçe üzerinden sonsuz ibra hakkı ile tedavül etmesini kararlaştırdı… Hazine borçlarının büyük bir kısmı mekanik darp aletlerinin devreye sokulması ile büyük meblağlara ulaşan mankur ile tasfiye edildi. Çağdaş ekonomilerin emisyon hacmini genişleterek kaynak oluşturma ve enflasyonu finansman unsuru olarak kullanma siyasetlerini hatırlatan bu uygulama, madenî para rejimindeki bir ekonomiyi altüst edebilirdi. Nitekim mankura yüklenen bu olağan üstü değer ve sonsuz ibra hakkı kalpazanlık hareketlerini kamçılamış ve ülkeye gemiler dolusu bakır girişine yol açmıştır. Piyasa alt üst olmuş, tüccar mankur kabul etmez hale gelmiştir. Özellikle İstanbul çevresinde meydana getirdiği bunalım ve enflasyonist eğilim sebebiyle mankur 16 Ekim 1691’de tedavülden kaldırılmıştır.”[14]

[1] İktisat Cep Kitabı, Data Yayınları, s. 260.

[2] Süleyman et-Tacir, Doğunun Kalbine Seyahat Çin ve Hind Ülkeleri Hatıraları ve İlaveleri, s. 42. ( Ahbare’s-Sîn ve’l-Hind Zeyli’nden naklen )

[3] Süleyman et-Tacir, Doğunun Kalbine Seyahat Çin ve Hind Ülkeleri Hatıraları ve İlaveleri, s. 82. ( Mürûcu’z-Zeheb’den naklen )

[4] İbn-i Fadlan Seyahatnâmesi ve ekleri, s. 29.

[5] Dânik: Dirhemin altıda biridir. Demek ki bu sarı bakır dirhemler, bir gümüş dirhemin 1/240’ı değerindedir.

[6] İbn-i Fadlan Seyahatnâmesi ve ekleri, s. 73 ( Mervezî’nin Tabayi el-Hayavan, 9. Bab. Kısmından naklen )

[7] Gırnatî Seyahatnamesi, s. 187. ( Fatih SABUNCU tercümesi )

[8] Gırnatî Seyahatnamesi, s. 196. ( Fatih SABUNCU tercümesi )

[9] Ahmed bin Yahya el-Belâzûrî, Fütûhu’l-Buldan, s. 534.

[10] Ahmed bin Yahya el-Belâzûrî, Fütûhu’l-Buldan, s. 532.

[11] Ahmet Tabakoğlu, Türk İktisat Tarihi, s. 266-267.

[12] Ahmet Tabakoğlu, Türk İktisat Tarihi, s.268.

[13] Türkçe’de şu kullanılan “ mangır ” kelimesi bu “ mankur ” kelimesine dayanmaktadır.

[14] Ahmet Tabakoğlu, Türk İktisat Tarihi, s. 273.

(Devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.