RİNAP Tashih

Tashih; Arapça sıhhat kelimesinden müteradiftir. Sağlığına kavuşturma, iyileştirme, düzeltme anlamlarına gelmektedir. (1)

Hatalı bir kayıttaki hatayı giderme ve doğru olanını kaydetme bir tashih ameliyesidir. Hukukta da mahkemece verilen bir kararın, eksik deliller neticesinde ya da başka sebeplerden dolayı hatalı ya da yanlış bulunarak bir üst mahkemeye, tashihi için müracaatta bulunulabilir.

Yanlışları ve hatalı olan şeyleri düzelten kişiye musahhih denmektedir. Musahhih; bilgili, tecrübeli, müdakkik ve konusunda ihtisas sahibi olmalıdır. Meseleleri derinliğine ve genişliğine bilmeyen, diğer ilim dalları ile olan ilgilerini sağlıklı bir şekilde kuramayan birisinden hataları fark edip düzeltmesi beklenemez

Tashih; değişiklikler, bir takım çıkarımlar ve nakillerle yapılabilir. Manayı bozacak hatalı, şüpheli, karışık ve ihtilaflı olan hususlar, kuvvetli ve dikkatli bir şekilde tashih edilmelidir.

Bediüzzaman tashihe çok önem vermiştir. Elle yazılarak çoğaltılan Risale-i Nur nüshalarını gücü yettiği kadar bizzat kendisi tashih etmiştir. Bu hususta; “Hakikaten tashih meselesi ehemmiyetlidir. Bazen bir harfin ve bir noktanın yanlışı, kıymetli bir mânâyı zâyi eder. En evvel yazanlar, bir kere güzelce mukabele etsinler. Sonra tashihçi adamlara ve bana versinler. Mâşaallah, bu defa bana gelen Asâ-yı Mûsâ mecmualarında hem yanlışlar azdır, hem bir derece tashih edilmiş.” (2) ifadelerini kullanmaktadır.
Bunun da nedeni insanların iki cihan saadetini ilgilendiren iman ve Kur’an hakikatleriyle ilgili olmasındandır. İnsanların bozulan akıl, fikir, kalp ve vicdanlarını tashih etme işini, en birinci vazife olarak bilmesindendir. “Beşinci Şuâ, umumun ve bilhassa ehl-i ilmin imanlarını tashih edip kurtarıyor.” (3) sözlerini bunun için sarf ediyor. Bilindiği gibi Beşinci Şua; ahirzamanla ilgili hadis-i şerifleri akıllarına sığıştıramayanların ve hadis olmadıklarına hükmedenlerin bu hatalarını ve imanlarını tashih eden bir risaledir.
Yanlışa düşenler, kitap ve sünnetin irşadıyla yanlışlarını anlayıp tashih edebilirler. Bazı hâdiseler, daha önce verilmiş hükümlerdeki hataları vukuuyla tashih edebilirler. Birtakım yanlış anlama ve değerlendirmeler de tarihteki hâdiselerle tashih etme yoluna gidilebilir. Bu konuda Bediüzzaman; gayr-ı müslimlerle eşit olmayı bir türlü hazmedemeyen, anlayamayan veya yanlışa düşenlere; “İmam-ı Ali'nin (r.a.) âdî bir Yahudi ile muhakemesi ve medâr-ı fahriniz olan Salâhaddin-i Eyyûbî'nin miskin bir Hıristiyan ile mürafaası, sizin şu yanlışınızı tashih eder zannederim.” (4) diyerek hukuk önündeki eşitliğe işaret eder.
İlim adamlarının kendi asrındaki veya daha önceki asırlardaki büyük ilim adamları ile araştırmacıların düşünce ve çalışmalarını delil olarak gösterip yanlış olan hususları tashih edebilirler. Bu, ilim adamına yakışır bir tarzdır. İslamın önemli meselelerinde âlimlerin birbirlerini destekler ve kuvvet verir bir tarzda bulgu ve görüşlerini delil göstermeleri hususuna Bediüzzaman; “Müdakkik imamlar tashih ve tahriç ettikleri için, kanaat-i ilmiye verir.” (5) demektedir.

Risale-i Nur, imanları tashih eden bir külliyattır. Mevcut baskılarında düzeltilmesi gereken birçok hatalara rastlanmaktadır. İmanları tashih eden bir külliyatta bunların olmaması gerekir. Bu hataların ülfet ve tahkiksizlikten kaynaklandığını söylemek mümkündür.
Mesela; Bedîüzzaman’ın “Târihçe”lerinde Rûmî târihlerin Mîlâdî’ye çevrilmesinde hatalar bulunmaktadır. Buların doğrusu tahkik edilerek tashih edilmelidir. Bir vazîfesi de, Kur’ân yazısını ve çok geniş bir coğrafyaya hitab eden dilimizi muhâfaza etmek olan Risale-i Nur’daki imla hatalarının büyük bir kısmı, Latin harflerinin Osmanlı harflerini tam olarak karşılayamamasından kaynaklanmaktadır. (6)
Türk Dil Kurumunun sık sık imla kurallarında değişiklik yapması, yazım hatalarını artırmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Risale-i Nur, derin bir İslam kültürünün aynası durumundadır. Dolayısı ile imla konusunda da söz ve hak sahibidir. Kendi kurallarını koymalı “Risale-i Nur İmla Kılavuzu” hazırlanmalıdır. Hatasız, eksiksiz, imla ve nüsha birliği sağlanmış bir Risale-i Nur Külliyatı görmek hepimizin hakkı olsa gerektir.

Kaynaklar:
1-Örnekleriyle Türkçe Sözlük, Komisyon, MEB
2-Nursi, Bediüzzaman Said, Emirdağ Lâhikası, s. 131, Y.A.N. 
3-Nursi, Bediüzzaman Said, Kastamonıu Lâhikası, s: 32, Y.A.N. 
4-Nursi, Bediüzzaman Said, Münazarat, s: 66, Y.A.N.
5-Nursi, Bediüzzaman Said, 19. Mektup, On Üçüncü İşaret, s: 139, Y.A.N.
6-Tunç, Bilal, İmla Çıkmazından Çıkış,03.12.2008, www.risalehaber.com

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.