Ediz SÖZÜER
Risale-i Nur izah çalışmalarında alternatif bir model
Risale-i Nur izah çalışmaları ile ilgili nasıl bir model kullanılabileceği ve kullanılması gerektiği hakkında detaylı tetkikler neticesinde ortaya çıkan fikir ve yöntemleri, bu yönde yapılacak çalışmalara fikrî bir alt yapı olabileceği düşüncesiyle sizlerle paylaşmak istedik. Konu, çok kapsamlı ve detaylı olduğundan, inceleme yazımız da bir derece uzundur. Fakat yazımız, konuyla özel olarak ilgilenenlere hitap ettiğinden, aynen ve tek seferde paylaşmayı daha uygun gördük.
Sadeleştirme alternatifleri olarak belki çok sayı ve çeşitlilikte, orijinal metinle birlikte sunulacak ve birçok farklı farklı gönüllü insan tarafından, tam bir ilmî hürriyet ve hizmet hissiyatıyla, Risale-i Nur izah metinleri çalışmaları ortaya konulmalı, bu yöndeki çalışmalar teşvik edilmeli ve ciddiyetle sahip çıkılmalı ve Risale-i Nur’larla tanıştırmak istediklerinize ve eserleri yeni okumaya başlayanlara tavsiye edilmeli diye düşünüyorum.
Bir şerh çalışmasının, mutlaka âlim ve edebiyatçı bir kalemden, hatta bir heyetten çıkmasının şart olduğu yönündeki zorlayıcı, zorlaştırıcı, çalışma teşebbüslerini kısıtlayıcı ve cesaret kırıcı görüşleri, çok isabetli göremiyorum. Bir izah ve şerh çalışmasına teşebbüs etmeyi neredeyse imkânsız hale getirecek derecede zor şartlar öne sürülmesi, bize çok anlamlı ve işlevsel görünmüyor.
Böyle bir çalışmayı yapacak olanın hem İslami yani medrese ilimlerinde, hem modern ilimlerde uzman olmasını ve hem Arapça bilmesini, hem de Risale-i Nur'a vakıf, âlim ve edebiyatçı vs olmasını şart koşmak, hatta bu özelliklere sahip çok sayıdaki insandan oluşacak bir heyetin ancak bu tarz bir çalışmayı yapabileceği yönündeki görüşleri, adeta bu yönde yapılacak her çalışmanın önüne sürülen bir engel olarak algılanabileceğini düşünüyor ve böylesi ucu açık bırakılıp sınırlandırılmamış bildirileri, doğru ve uygun göremiyorum. Bu şartlar, ancak profesyonel bir şerh çalışması, hatta yeni bir Kur’an tefsiri çalışması için, belki ideal şartlar olabilir.
Bu tür izah çalışmalarıyla ilgili sıklıkla söylenen bir şey şudur: İzahlar, bir insanın kendi anladığı ve ifade edebildiği sınırlı mana kadardır ancak. Evet, öyledir. Tüm Kur’an, hadis tefsirleri ve islamî bir gelenek olan muteber kitaplar için yapılan izah ve şerh kitapları da öyledir. Böyle olması kadar da tabî bir şey de olamaz. Ama bu, izahın yapılmaması gerektiği veya faydasız olduğu anlamına gelmez. Ve kimsenin de, bu büyük güneşi tam yansıttığı ve bütün mana derinliğini ifade ettiği gibi bir iddiası zaten olmayacaktır. Hatta kendi anladığının bile tamamını değil, ancak imkân nispetinde ifade edebildiği kadarını yazıya dökülebilmiş olan bir izah metni, çalışmaya muhatap olacak kardeşlerimizle paylaşılmaya çalışılacak sadece. Yapılan sadece bu kadar olacaktır. Binlerce kapıdan mütevazi bir tek kapı açmaya, hazineyi açan binlerce anahtardan mütevazi bir tek anahtarı ellere verme çabası olacak. Zaten kişisel paylaşım mahiyetindeki şahsi çalışmalarda, okuyucu dinleyici makamındadır, beğendiğini alır, beğenmediğine ilişmez. Bu iman hizmetine ve hakikatlerine gönül vermiş herkesin her zaman ve her ortamda yaptığı gibi, bu tarz izah çalışmalarına teşebbüs edeceklerin de, kusurlarına ve eksikliklerine rağmen Allah rızası için hizmet etmekten çekinmemeleri gerektir.
Şahsi nitelikteki izah çalışmaları için, şerh çalışmaları için öne sürülen zorlayıcı ve engelleyici şartları geçerli görmediğimi, hatta Risale-i Nur’a ayna olması hedeflenen bir izah çalışmasının, asıl şart olduğu söylenen tarzda telif edilmesinin, Risale-i Nur’a perde olma riski olduğu kanaatine vardığımı söylemek isterim. Bu yönde biraz kafa yorarsanız, bununla neyi kastettiğimi anlayacaksınız.
Tabi, bu bir tercih meselesidir. Profesyonel çalışmaların, ilmî bir heyetle yapılması düşünülebilir. Fakat nasıl ki bir ders kitabının yardımcı kitabının, ders kitabının özelliklerine sahip olması beklenmez; beklenen sadece ders kitabının daha iyi ve kolay anlaşılmasına yardımcı olmasıdır. Bir izah çalışmasına da, bir nevi yardımcı kitap gözüyle bakılabilir.
Orijinal metin entegreli bir izah çalışmasının da, ciddi, resmi ve ilmî bir şerh tarzında değil, anlaşılanların ve hissedilenlerin kişisel bir paylaşım üslubunda okuyucuya sunulduğu, yazılı metne dökülmüş izahlar tarzında olmasının, yeni okuyucuların asıl metinle birlikte anlayarak okumalarının sağlanması yönünden çok daha isabetli olacağını düşünüyoruz.
Risale-i Nur'un muhakkak asıl metninden okunması gerekiyor. Ancak, özellikle ilk defa okuyacaklar açısından Risale-i Nur'un mevcut dili, ilk bakışta ciddi bir sıkıntı olarak ortada görünmeye devam ediyor. Bu konuda önemli bir ihtiyacın var olduğunu kabullenmemekle ve buna göz kapamakla da bu sıkıntı ortadan kalkmıyor. İlk kez okumak için kitabı inceleyen veya direk kitap verdiğiniz bir kişi: "ben bundan bir şey anlamadım" diye kitabı okumaya çalışmadan geri bırakıyor çoklukla. Peki bu konuda ne yapılabilir? Sadeleştirmeye alternatif, bir ara çözüm düşünülemez mi? Malum izah ve şerh söz konusu olduğunda, sorun yok. Hatta bu konuda değil izin verilmesi, izah ve şerh vazife olarak üzerimize yüklenilmiş. O halde, izah ve şerh kategorisinde yer alacak ve hem mevcut ihtiyacı karşılamaya yönelik, hem de Risale-i Nur'un orijinal metnini -ister istemez- okutacak ve koruyacak bir izahlı metin çalışması formatı düşünülmeli. Diğer taraftan akademik kadrolara ve “aydın-entellektüel kesim”e farklı ve modern bir sunumla eserlerin takdim edilmesi de, böyle bir çalışmanın önemli bir maksadı olabilir. Çalışma, mevcut ihtiyacı karşılamayı hedeflemeli ve maksadı, mükemmel bir izah ve şerh çalışması olmak olmamalı.
Belki bazı yerlerde okuyucunun ilk okumada fark etmeyebileceği püf noktalar, bazı özgün misal, ifade ve üsluplarla zikredilmekle beraber, genel olarak metin konusunun ve mesajının toparlayıcı ve özlü bir biçimde bildirilmesi amaçlanmalı, bu surette okuyucunun asıl metni okuması sağlanmakla birlikte, "ben okuyorum ama anlamıyorum" hissine kapılmasının engellenmesi hedeflenmeli.
Bu çalışma kimlere hitap etmeli? Öncelikle yeni başlayanlara. Hedefi ne olmalı? Yeni başlayanların Risale-i Nur'un asıl metnini izahlı bir metinin yardımıyla beraber, anlayarak okumalarını sağlamak. Dolayısıyla, izah metninde günümüz Türkçesinin kullanılması, metnin kolay anlaşılır bir sadelikte ve eserlere aynalık eder vasıfta olması şarttır. Mesele, eserdeki çok derin manaları keşfetmek ve onları (sanki Risale-i Nur edebiyatın ve belagatin zirvesinde bir eser değilmiş gibi ve kitap içinde kitap yazıyormuşçasına) farklı bir edebiyatla ve yeni bir üslupla nazire yapar gibi ifade etmek olmamalı.
Yapılması gereken, ilk ve zahir anlamların anlaşılmasına yardımcı ve basamak ve esere ayna olmaktır. Yani şerh ve istihraçtan ziyade, izah ve açıklama odaklı olmalıdır. Ölçü şu olmalı: Bu çalışma ile, ilk defa ve sözlüksüz okuyan biri, kendi kendine anladığından daha fazlasını anlıyorsa, çalışma amacına ulaşmıştır. İşte bu mütevazi hedef ise, ulaşılması mümkün bir noktadır ve bu hedeflenmelidir. (Örneğin kendi kendine okuduğunda yüzde 20-30 anlayabiliyor, izahlı metinde yüzde 70-80 anlayabiliyorsa maksat hasıl olmuştur gözüyle bakılmalıdır.) Bu itibarla, ilmi ve edebi olma iddiası ve özelliği olmayan bir üslup, hedefe tam uygundur kanaatimce. Okuyucunun "ben bu kitapların kendisini okumadım ki, bunu niye okuyayım" diye düşünebileceği, mevcut yayınlanmış çalışmalardan (örn: Risale-i Nur’un kelime, cümle ve kavramlarını izah eden kitaplar gibi) daha farklı bir şekilde sunulmalıdır.
Yanlış anlaşılmasın, çok kıymetli eserler ortaya konulmuştur. Sadece şunu ifade etmek istiyoruz: somutlaştıracak olursak, bir kişi, asıl metnini okuyup anlamadığı bir kitabın, "kelime, cümle ve kavramlarının tahlillerinin yazıldığı" bir başka kitabı alıp okumaz. Belki sadeleştirilmişi varken, bunu da alıp okumak istemez birçok insan ama farklı bir sunumla ve içerik yönlendirilmesi ile neden orijinal metnin de mutlaka okunması gerektiğini, bu çalışma kendi kendine ifade edilebilir okuyuculara. Diğer insanlar da bu yönde tavsiyelerde bulunarak, bu noktayı kırabilirler. En azından ilk etapta böyle bir çalışmaya yönlendirmenin, orijinalini okumaya olan direncin kırılmasından çok daha kolay olduğunu düşünüyorum.
Yani yol iki görünüyor:
1-Ya sadeleştirmeye alternatif üretilmeden karşı çıkılacak. Hâlbuki siz karşı çıksanız da, resmi veya gayr-ı resmi yollardan şu anda bunun önüne geçme imkânı şimdilik görünmüyor. 750.000 baskı yapmış, Türkiye'nin her tarafına dağıtımı ve tanıtımı yapılmış bir çalışmanın ortadan kaldırılması biraz müşkül. Denilebilir ki: İzah çalışması mahiyetinde yüzlerce kitap zaten var. Cevap: Bahsettiğimiz formatta kitaplaşmış bir çalışmaya biz rastlamadık. Şerh adı altında aşırı Osmanlıca kelimelerin kullanıldığı ve öğreticilik niteliği çok zayıf bazı çalışmalar veya kelime ve kavram açıklamaları üzerine çalışmalar veya bir cümlenin bir-iki sayfada izah edildiği ya da bir tek risalenin tek bir kitapta izah edilmesine çalışılmış olan, alanlarında kıymetli addedilseler de, bahsettiğimiz ihtiyaca ve hedefe yönelik mahiyette olmaktan oldukça uzak görünen çalışmalar var sadece.
2-Veya asıl metni okutma maksadında temellenen izah metinli çalışmalar üreteceksiniz. (Orijinal kitapları okutma alternatifinin uygulanamadığı durumlar ve bu yönde önemli bir sıkıntı ve ihtiyacın karşılanması gerekliliği söz konusu olduğundan 3. yoldan bahsetmedik. O zaten malum.) Hem orijinal metnin, hem de bir izah metninin bir arada sunulması. Yalnız okuyucuya bu iki metin öyle bir şekilde sunulmalı ki, okuyucu birbirine entegre edilmiş bu iki metnin sadece izah metnini okumayı tercih edemesin, asıl metni de okumaya yönlendirilsin.
Zübeyir Gündüzalp'ın Necip Fazıl'a gönderdiği 33 sayfalık mektubun bir yerinde: "Risale i Nur başka eserlere benzemiyor. O tebdil edilmez. Şayet lüzum olursa metin baş tarafa yazılacak , altında da şerh ve izahatı da yapılabilir..." dediği gibi bir çalışma düşünülmeli. Hacim ve maliyet sıkıntısı olacağından ve hedef Risale-i Nur'a ve orijinal metniyle okunmasına bir basamak olmak olduğundan, külliyatın tamamı için yapılmasına zaruret yoktur. Münferit izah çalışmaları zaten vardır ve yapılabilir. Bu çalışmanın farklı yönü, okuyuculara asıl metni de birlikte okutması olmalıdır. Yeni okuyuculara yardımcı olacak ve değişik kesimden insanlara Risale-i Nur’u takdim etmekte sevimli ve işlevsel bir sunum aracı olacak böyle bir izahlı metin çalışması, seçilen bir kaç temel risale için, tek bir mecmua olarak yapılsa bizce yeter. Çünkü hedef, bu insanın bir sonraki aşamasında külliyatın tamamını sadece asıl metninden okuması ve öyle devam etmesidir. Belki bazı risalelerin tek başlarına izahlı versiyonları da düşünülebilir ve çok faydalı olur.
Metinde inşa edilmeye çalışılacak anlatım yapısı ise şu şekilde olabilir:
*Metnin bire bir sadeleştirilmesi olarak görülecek bir çerçeveden ve uydurukça kelimelerden de, Osmanlıca kelimelerden de imkân nispetinde olabildiğince kaçınılabilir.
*Bununla birlikte, asıl metnin mesajına sadık kalınmaya çalışılarak, ana mesajın sınırlarından dışarı kaçmamaya özenli bir disiplin gösterilebilir.
*Yer yer özgün anlatımlar ve misaller geliştirilerek, eser metninin anlaşılmasında taze ufuklar arayışına girilebilir, ana mesajı kavramayı sağlayan ana ve püf noktalar vurgulanabilir.
*Risale-i Nur’u Risale-i Nur ile izah etme yönteminin, zaman zaman kullanılması hedeflenebilir. Konuyla ilgili Risale-i Nur’daki farklı yerlerdeki izahlara atıflar yapılarak, ilgili yerlerdeki izahlar geliştirilerek kullanıma sunulabilir.
*İzah metni, metnin inceliklerinin anlaşılması için detaylı bir çaba ortaya koysa da, ancak bununla beraber imkânlar ölçüsünde “asıl metni okutmaya yönlendirecek kadar da eksik bırakılması” noktası, gözetilmesine çalışılabilir. Yer yer asıl metne atıflar ve övgülerde bulunularak, okuyucunun ağırlıklı ilgisinin orijinal metne çekilmesi hedeflenebilir.
*Dipnot izahları, kelime ve kavram açıklamaları ve numaranmış kelimeler aracılığıyla, ciddi ve müdakkik okuyucuların kendilerini Risale-i Nur alanında geliştirmeleri için bir zemin hazırlanmaya çalışılabilir.
Son olarak dipnot, sözlük, kavram açıklamaları konusunda bir yöntem araştırması:
Tabiatıyla, böyle bir izah çalışması yapılırken düşünülmesi ve gözetilmesi gereken çok yön vardı ve böyle bir çalışma sadeleştirme ve bağımsız izah çalışmalarından çok daha külfetli, maliyetli ve zordur. Ama önüne koyduğu hedef ve fayda, buna değecektir. O yüzden kapsamının ihata edilmesi çetrefil olan böyle bir çalışmada, küçültülmüş bir hedef belirlemek gerekmektedir. Kime hitap edecek? Maksadı ne olacak? Bu maksatlara göre külliyatın ne kadarının böyle bir çalışma içine alınması gerekli olacak? (bunları yukarıda ele almıştık) Hacmi ve maliyeti ne olacak? Örneğin böyle bir çalışmada sözlük yer alacak mı? Kitap arkasında veya her sayfada tüm kelimelerin yer alması, hem ekstra kitap hacmini arttıracağından, hem de bir arkaya, bir izahlı metne, bir asıl metne bakma gibi bir durumu doğuracağından ve bu durum daha karmaşık ve pratiklikten uzak, okuyucuyu zorlayıcı bir durum olacağından, bizce böyle bir çalışmada arkada veya aynı sayfada tüm kelime ve kavramların sözlüğü bulunmamalıdır. Tüm kelimelere her sayfada geçtikçe yer vermek, kitap hacmini tek başına ikiye katlamaktadır. Bu asıl metnin de yer verileceği bir çalışmada ciddi bir problemdir. Kelime karşılıklarının ve kelime karşılıkları bilinse idi anlaşılacak ilk ve zahir anlamların, ağırlıklı olarak izah metni içine monte edilmesi, daha uygun görülebilir.
Değiştirilemeyecek ve tek kelime ile ifade edilmesi mümkün olmayan kavramlar, terimler ise, (ehadiyet, vahdaniyet, mana-yı harfi, mana-yı ismi gibi) yine aynı şekilde gerek izah metninin içinde, gerek dipnotlarda her seferinde yer alması, hem pratik olarak mümkün değildir, hacmi çok arttırır, hem gereksiz ve sıkıcıdır. Diğer taraftan, okuyucunun her seferinde bu kavramların manasını bilmek ve düşünmek zorunluluğu -özellikle ilk etapta- yoktur ve tefekkür akışını bozucudur. Böylelikle seçilen az sayıda kelime ve kavramların manaları, bir sefere mahsus olarak dipnotlarda belirtilebilir. Bu yöntem geliştirilip, bir kavram veya kelimenin, bir sefere mahsus olarak dipnotta izah edilmesi ve daha sonraki tekrarlarındaki yerlerine üst simge ile (K.S.23) şeklinde numara verilerek, kitap arkasına konacak sıra numaralarına göre dizilmiş bir “Kavramlar Sözlüğü”ne yönlendirilmesi, optimum ve pratik bir çözüm olarak görülebilir. Bu sayede kitap hacminin kısmen azaltılması mümkün olabilir. Okuyucuya da, ilk defa karşılaştığı bir kavramın manasını, her sayfanın hemen altında çok az sayıda dipnot yer aldığı sebebiyle, minimuma indirilmiş bir arama süresi ile hemen bulabilme imkânı verilerek, tefekkür akışının kesintisi minimum düzeye indirilmeye çalışılabilir. Sonuç olarak, mevcut yöntemlerden kitap arkasına konan sözlüğün ve sayfa altı sözlüğün her ikisinin dezavantajları bu yöntemle, en aza indirilip, her iki yöntemden daha az yer kaplaması sağlanabilir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.