Ediz SÖZÜER
Risale-i Nur nasıl ders kitabı olarak okutulabilir?
Edebî veya ilmî değeri haiz bir eserin ders kitabı olabilmesi temelde iki türlü olur:
Birincisi, eser zaten bir ders kitabı formatında ve sistematiğinde yazılmıştır. Bu durumda aynı şekliyle ders kitabı olabilir.
Diğer durumda, örneğin Shakespeare’in bir romanını bir ders olarak okutmak istiyorsanız, bu kitap temel olarak bir ders kitabı özelliği barındırmadığı için, o eserle ilgili “eser işleme ve inceleme” kategorisinde ayrı bir eğitim kitabı yazılır. Derste okutulan bu kitap haricinde eserin tamamının yani “ders kitabı olarak okutulan romanın” okunması da ayrıca öğrencilerden istenir. Tabiatıyla böyle bir eğitim kitabında “okutulan eserin” inceliklerine vakıf olunması ve daha iyi anlaşılması için çeşitli eğitim teknikleri kullanılır.
Aslında bu yazımızda yer vermeyi düşündüğümüz eğitim projemizin ve eğitim programımızın detaylı takdimine inşallah bir sonraki yazımızda yer vereceğiz. Bu eğitim programının fikrî alt yapısı olan ve tamamı Risale Haber’de yayınlanmış inceleme yazılarımızdan oluşan kapsamlı inceleme ve tespitlerimizi, bir sonraki yazımıza bir ön hazırlık olmak üzere mutlaka okumanızı hararetle tavsiye ediyoruz. (“Eğitim Programımızın Fikrî Alt Yapısı” isimli bu yazı içeriğini https://goo.gl/7SyuwB adresinden indirebilir ve okuyabilirsiniz)
Şimdi “Risale-i Nur nasıl ders kitabı olabilir” sorumuzu tekrar soralım. Eserin belli başlı özelliklerine bakalım. İlk etapta hacimce oldukça büyük olduğunu, konuların tam manasıyla kategorik olarak sınıflandırılmadığını, yani sistematik bir konu düzeninin takip edilmediğini, birçok konunun eserin değişik yerlerinde dağınık vaziyette işlenmiş bulunduğunu ve bir ders kitabı formatına uygun düşmeyecek bazı bölümlerin mevcut olduğunu (nur talebelerinin takriz mektupları, mahkeme müdafaaları vs. gibi) görüyoruz. Ayrıca günümüz Türkçesi’nde kullanılmadığından manası bilinmeyen çok sayıda kelime ve kavramın olmasının da, eserin kolayca okunup anlaşılmasında ve okutulmasında ciddî bir sıkıntı olarak kendini gösterdiğini rahatça fark ediyoruz. Bu herkesçe hemen görünen gerçekleri inkâr etmenin faydası hiç yok, zararı ise çok. Bunu netçe söyleyebilmeliyiz. Bu zarar ise, “aynı şekliyle ders kitabı olarak okutulması” taleplerinizin reddedilmesi ve karşılık bulmaması olacaktır.
Peki ne yapılabilir ki bu ilmî kıymeti yüksek ve ders kitabı olarak okutulmaya pek layık bu eserler, “ders kitabı olarak okutulabilsin”?
Bakınız, Filipinlerde bunun somut bir örneği var ve tarihçesi de biraz eskiye dayanıyor aslında. Moro Özerk Bölgesi Yüksek Öğretim Kurumu Başkanı Prof. Dr. Norma Şerif, 2007 senesinden bugüne devam edegelen Risale-i Nur’un Yüksek Öğretim Müfredatına Entegrasyonu projesi kapsamında, Türkiye’den bir talepte bulundu. Evet, bu talep: “Risale-i Nur’u ders kitabı yapın ve bize gönderin!” idi. Ortada Risale-i Nur’un dört temel kitabının İngilizce tam metin çevirileri mevcut olduğu halde, bu kitapların olduğu şekliyle ve aynen okutulacak ders kitapları olarak kullanılmamasında elbette bir sebep ve hikmet olsa gerek. Yoksa onlar da bunu yapmaya bilirlerdi değil mi? Demek ki, farklı bir çalışmaya ve ders kitabına ihtiyaç vardı ve bu ihtiyacı karşılamak için kitaplar yazıldı ve akabinde İngilizceye çevrildi. Bu çalışma, “Risale-i Nur tabanlı ders kitabının okutulması” diye takdim edildi ve çeşitli modern eğitim tekniklerinin kullanıldığı da ifade edildi. Bu çalışmanın tanıtıldığı bir eğitim toplantısında biz de bulunduk. Gerek Türkçe gerek İngilizce versiyonlarından çalışmanın hem eski hem yeni halini detaylı olarak inceledik ve bu konudaki tespitlerimize yer verdiğimiz bir inceleme yazısı bile yazdık.
Şimdi bu çalışma, İngilizce olduğundan ve yurt dışında olduğundan mıdır nedir, takdir görüyor, tebrik ediliyor ve karşı çıkılmıyor. Tabi bu çalışmanın tüm detaylarına çok az sayıdaki kişinin vakıf olduğu ve bu nedenle aslında mahiyeti bilinmeyen, okunmamış ve görülmemiş bir çalışmanın sadece varlığından haberdar olunarak desteklendiği de bir gerçek. (Biz böyle bir çalışmanın ortaya çıkmasındaki emeği ve teşebbüsü takdir etmekle beraber çalışmanın eksik ve zayıf yönlerini eleştirdik. Açıkçası çok daha kuvvetli yönleri olan, gerçek anlamda sağlam bir metni ve çapıcı görselleri bulunan eğitim programımızla ilgilenilmemesine teessüf ettik ve halen ediyoruz)
Peki Türkiye’de neler oluyor derseniz: Bir taraftan ilköğretim için hazırlanmış ve içinde çok sayıda görselin ve ünite sorularının bulunduğu ve sadece eserin orijinal metninin bulunduğu kitap çalışmaları var. Ne bir izah, ne bir sözlük mevcut değil. Bu noktada soruyoruz: Orijinal metin bir sürü görselle takdim edilince daha mı iyi anlaşılır oluyor? Elbette hayır. Diğer taraftan Risale-i Nur’dan yararlanarak ve yine ilköğretim için hazırlanmış bazı çalışmalar gördük ki, onlarda da, eserlerin orijinal metnine hiç yer verilmemişti. Bu iki tarzın biri tefrit, diğeri ifrat. Orijinal metin okutulmalı fakat bir izah metni eşliğinde ve makul seviyedeki bir kavramlar sözlüğü desteğiyle. (Sözlük konusundaki dezavantaj olan, “okuma ve tefekkür akışının kesilmesi”ni en aza indiren organik ve interaktif bir kavramlar sözlüğü inşa etmek için geliştirdiğimiz yeni bir yöntemimiz var. Yöntemin detayları yukarıda adresini verdiğimiz yazı içeriğindeki “Risale-i Nur İzah Çalışmalarında Gerçekçi ve İhtiyaca Hitap Eden, Alternatif Bir Model” başlıklı yazının 10.maddesinde mevcut. 8.maddede de eğitim programımızın temel/kaynak kitabı ve ders müfredatı olan kitap çalışmamızda inşa edilmeye çalışılan anlatım yapısı ve kullanılan metotlar anlatılıyor)
Zaten bu iki tarz dışında lise ve üniversite düzeyinde akademik temelli ve detaylı, orijinal metni içinde barındıran ve ayrıca görsellerle desteklenmiş, izahlı ve kavramlar sözlüğü entegre edilmiş bir çalışmaya rastlamadığımızdan, haddimiz ve liyakatimiz olmadığı ve başta hiç niyetimiz olmadığı halde bir eğitim programına dönüşen Risale-i Nur İzah Metinleri çalışmamıza bu konudaki boşluğu gidermek için teşebbüs etmiştik ve maksadı karşılaması için kullanılmasını talep etmiştik.
90-100 sene önce bu vatan topraklarında ortaya çıkmış bu eserler halen eğitim müfredatına entegre edilmeyi bekliyor.
“Muhali talep etmek, kendine fenalık etmek demektir” kaidesi malum.
Eserlerin aslî şeklinin de yer aldığı, okutulduğu ve tamamının okunmasına yol açacak bahsettiğimiz tarzdaki eğitim çalışmalarının ulaşılmak istenen maksada ve içinde bulunduğumuz toplumun gerçeklerine en uygun yöntem ve sonuç alınabilir alternatif olduğunu artık kabul etmek gerekiyor.
İnşallah bir sonraki yazımızda, Medresetüzzehra’nın Uygulamalı Bir Modeli olan eğitim projemizin (resmi makama da gönderilen) detaylı takdimine yer vereceğiz.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.