Risale-i Nur’a çalışmak Risale-i Nur’un tâyin ettiği hudutlar içinde olmalı.

İmana ve Kur’an’a hizmetten başka hiç bir gayesi olmayan Risale-i Nur elbette vakti geldiğinde yani şartlar uygun olduğunda içtimai hayattaki vazifesini de yapacaktır. Fakat Risale-i Nur’a talebe olmak gayretinde olanlar Risale-i Nur’un misyonunu ve gücünü yeterince fark edemezlerse Risale-i Nur’un kıymet ve ehemmiyetini fark edenler eli ile bu dönüşüm olacaktır.

Nurun birinci talebesi olan Hulusi Ağabey Barla Lahikası’ndaki bir mektubunda böyle diyor: “Bu işi ben sa'yim ile kudretim ile kazandım diyen hüddam o gün görecekler ki; o mukaddes hizmet, zahiren ehliyetsiz görünen, hakikaten çok değerli diğerlerine devredilmiş olur kanaatındayım.”

Risale-i Nur’un değiştirip dönüştüren, başkalaştıran kutsi misyonunu fark edebilenler elbette Risale-i Nur’a sadakat dava eden ama dönüştüren ve tecdid eden misyonundan uzak statükocu olanlardan daha ziyade nurlara hizmet edebilir.

Kendini iman ve Kur'an hizmeti içinde bir makama oturtan ve bir köşe tutan büyük otoriteler mücedditlik vazifesinde ne derece muvaffak olabilirler?

Nurun saff-ı evvel talebeleri enaniyetsiz büyüklük ve makamsız hizmetin bayraktarlığını yaptılar. Rabbim bizleri de aynı ihlas, safiyet ve mahviyet ve tevazu ve tam tesanüde muvaffak eylesin amin.