Sabri ALTUN
Risale-i Nur’un hukuki bir sahibi olmalı
Meksika ormanlarında bazı bilim adamları çeşitli araştırmalar için bir grup yerli ile yola çıkarlar.
Birkaç gün yol alınca birden yerliler durup yürümezler.
Bilim adamları zorladıkları halde bir adım bile gitmezler.
Sebebini sorarlar.
Yerlilerin verdiği cevap gariptir;
“Biz çok hızlı yürüdük, o kadar hızlı geldik ki ruhlarımız geride kaldılar. Onları beklemek zorundayız.”
Belki ilk etapta yerlilerin mistik bir inanışıdır deyip dudak bükebiliriz.
Ama burada ince bir hakikat göze çarpmaktadır.
Bu hakikat bana Bediüzzaman’ın bir sözünü hatırlatıyor.
“Hayat-ı içtimaiye-i beşeriye de bir çığır açan, eğer kâinattaki kanun-u fıtrata muvafık hareket etmezse, hayırlı işlerde ve terakkîde muvaffak olamaz. “
Bu gün Risale-i Nur hizmeti çığ gibi büyümeye başladı.
Öyle bir zaman akışına girdik ki Risale-i Nur aklımızın alamayacağı bir hızla toplumlarda makes buluyor.
Bu gün her tarafta, her alanda Risale ve Bediüzzaman konuşulur oldu.
Sözlü ve yazılı basında, televizyonlarda, radyolarda günlük olarak mutlaka konuşuluyor.
Bununla birlikte hizmet halkası da genişliyor.
Öyle sanıyorum ki bugün yeryüzünde Kur’an-ı Kerim ve Hadis kitaplarından sonra belki de en çok okunan eserler Risale-i Nur külliyatıdır.
Öylesine geniş bir yelpazede seyrediyor ki yukarda dediğim gibi aklımızın ve havsalamızın alamayacağı bir ivme kazanmıştır.
Tabiî ki bunun sebebi Cenab-ı Hakkın inayeti olmakla birlikte bu inayeti celbeden birçok etken sayılabilir.
Fakat en son olaylar ise belki bardağı taşıran sebep diyebiliriz.
Zira sadeleştirme ile direk Risaleye saldırı olduğu gibi, gerçek nur cemaatlerine yapılabilecek bir saldırı ve çok kötü sonuçların doğma ihtimaline karşı inayeti İlahiyenin görünenin tam tersine işlemesiyle bir Risale fütuhatına dönmüş bulunmaktadır.
Şu an öyle garip bir hal aldı ki, Başbakanlık seviyesinde Risale ve Bediüzzaman savunması yapılıyor ve hiçbir yerde itirazlar yükselmiyor.
17 Aralık olaylarından hemen sonra yaşayan ağabeylerin olması gerekeni söylemeleri başta birçok kişinin garibine gittiği halde bugün varılan noktada nasıl isabetli bir iş yaptıklarına şahit oluyoruz.
Dolayısıyla şu an gelinen nokta bir eşiktir.
Bize gelecekle ilgili çok önemli ipuçlarını veriyor.
Ve bütün cemaatlere büyük bir sorumluluk getiriyor.
Şimdi şöyle düşünün; televizyonlarda risale konuşuluyor, toplantılarda risale konuşuluyor, devlet nezdinde müspet manada Risale konuşuluyor, belki de kısa bir süre içinde okullara da girecek…
Eskiden bir belde yahut ilde nurcuları sayabiliyordun, bu gün ise saymak mümkün değil.
Yani anlayacağımız öyle hızlı bir gelişme var ki, hiç beklenmedik kişiler Risaleleri savunma ve övme pozisyonuna girmiştir.
Diğer tarafta bu potansiyeli gören birçok uyanık bu halden nemalanmak isteyecek. Nitekim şimdiden birçok emarelerini görüyoruz.
Bundan da öteye şeytanın sağdan yanaşması gibi bu büyük fütuhatı gören düşmanlar sureti haktan gözüküp çeşitli manipülasyonlarla tesirini kırmaya yönelik çalışmalar da yapacaktır.
Bence sadeleştirme buna bir örnektir.
Öyle ise geldiğimiz bu noktada geleceğe yönelik çok sağlam önlemlerin alınması gerekiyor.
Henüz ağabeyler hayatta iken bu hizmetin veya eserlerin hukuki bir zemine oturtulması gerekecek.
Bence öyle bir zemin oluşmalı ki her önüne gelen bu eserleri basmamalı…
Ve öyle bir sistem oturmalı ki; yalan yanlış savunma ve saldırılara cevaplar verilmeli.
Haydi diyelim direk saldıranlara efkârı amme noktasında fıtri bir savunma söz konusu olabilir.
Lakin taraf gözüküp ya kasten yahutta bilinçsizce yapılan savunma ve tanıtımlar büyük handikapları da beraberinde getirecektir.
Eğer bugün CHP gibi bir partiye nurcuların da oy vermesi gerekebilir yorumları ve tevilleri yapılabiliyorsa ne demek istediğim anlaşılıyor sanırım.
Elhasıl hainleri bir tarafa bıraksak dahi, şu anki pozisyon Risale-i Nur davasının toplum üzerinde çok farklı algılara götürecek yorumlar işitiyoruz.
Bunun yanında Bediüzzaman’a ait olmayan sözler de ortalıklarda dolaşmaya başladı.
Yani bu hızlı yayılma her yönüyle anlam itibarıyla tam sindirilmeyen bir yayılma olduğu için Risalenin manasına Risalenin ruhu ulaşmadan süregelen bir seyirdir diyebiliriz.
Hani velayet makamlarındaki “zat”,”sır” ilişkisi gibi…
Bediüzzaman hazretleri yaşıyorken Risalenin ruhunun gerek varlığıyla gerekse lahikalarla birleştirip sağlam temeller atmıştı.
Bugün Bediüzzaman yok, yarın hiçbir abi bulunmayacak ve hizmet çığ gibi büyüyecek Üstad hazretlerinin beşaretiyle insanlığın kanuni esasisi olacak..
Öyle ise dünya çapında bu kadar büyüyecek bu hizmetin hukuki bir zemini olmalı.
Ayrıca hizmetin ruhuna uygun olmayan söylemleri ekarte edip hizmetin ruhuna uygun radarlar olmalı.
Başta ağabeyler sonra bütün sıddık, sadık sarsılmaz nur cemaatlerine duyurulur…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.