İsmail BERK
Sabahla uyanmak ve bereketlenmek
Her sabah; tefekkürü, sadeliği, arınmışlığı ve zihnin güne bakirlik veren ilk uyanışı olması itibariyle hayırlı işlerin kapısıdır.
Uykudan hayırlı olan namazla başlayan bir gün, güneş doğmadan doğan uyanış ve doğuş, hayırda yarıştırır ve tefekkürde derinleştirir. Eğer insan o saatte, gafletteki insanların umursamadığı o zamanın verimli fırsatını doğru kullanırsa, yer yüzü sakinliğini ve müstesna huzur anlarını ruhunda hisseder.
Sabah, gün ışığıdır, öncesi gün doğmadan doğanlara.
Sabah; bereketi, rızık peşinde koşturması, hüşyarlığı, etrafı okutma sadeliği, diriliş zevki ve yeniden hayatta olma sevincini tattıran farkıyla her anı birer kamçıdır günü mahmuzlamak için.
Ümitlerimize binip, kalbimizin ilham saatlerinden aklımıza fısıldadığı heyecanla atımızı yivlerken, hayatın nefisle mücadele meydanına çıkan bir kahraman gibi hazırlıklı ve şevkli bir koşudur sabahla başlayan maraton.
Rızık koşusuna sabahtan başlarız. Hazırlıklarımızı ona göre yaparız. İmsak ile birlikte vaktini karşıladığımız sabah namazı, ezanla uyandırırken, gaflet tabakalarını deler geçer. Abdestle derdest olduğumuz, o hafif esintili sabah rüzgarıyla birlikte namazla kıyama durduğumuz “kıt’a dur!” hali ile şairlere ilham olan “bad-ı saba” feyzinden ruha açılan pencereler ise bizi yeni seyrangahlara misafir eder.
Günün iftitah tekbiri ile başlayan sonrasında rızık dükkanında siftahla devam eden hayat ve gayret serüveni, içinde neler barındırmaz ki?
Uyanışın, ibadetin, günün/güneşin doğuşunun, tekrar uyanışa giden uykunun ve hızla hazırlanıp işe gidişin ve bereket kapısında safiyetle hayata bağlanmanın hazzı ve huzuru.. Helal bir rızkın peşinde kazanç hanesini maddi ve manevi dolduracak bütün safhalardaki sükunet ve farklılık coşkusu.. Hepsi o sabah uyanışının tetiklemeleridir ki, öyle ufki, öyle derin, öyle fethedici ki, sadece anına şahitlik edene kendini hissettirir.
Hele Ramazan’da, sahur sofrasında rızıklanıp, imsak öncesi hazırlandığımız oruç seferine çıkarken, oruç ağzıyla günahın ağzını bağlayan, kendini de bağlayan ve rahmet bağı ile ayın sevap hazinesinden kazancını katlayan bir mümin idraki ile ezana varmak, namaza durmak, Kur’an okumak ve dinlemek, ne muhteşem bir huşu ve sükunettir? Müstesna Rahmet tecellilerinin Rabbimizin fazlından bize bahşedildiği ve cennet kapılarına uzanan yolculuğumuzun kaydedildiği bir lütufla karşılanmak ne büyük nimettir?
Bu satırları sabahın meltemi ile serinleten yaz sabahında varlıkların sessiz diline sesli temsille farklılık katan Kur’an mukabelesini dinlerken dinlenmek ise ayrı bir kapı açıyor. Enfal 33’te “…Ve onlar mağfiret dilerlerken, Allah onlara eziyet edici değildir” müjdesi ile kafirlerin bile dönüş kapılarında çevrilmediği bir emirle dinlemek ayrı bir diriliştir insanlık için. Üstelik mağfiret ayında, mağfiret dileyen kafirlere bile açılan kapıları görerek onlara tebliği bu şuurla yaygınlaştırmak gerekiyor.
İyisi mi, erken uyanıp fecr-i sadıkı karşılayalım sabahın kendinde saklı rahminde. Duamızı, İslam alemi ve insanlık için yapalım. İman, huzur ve eşitlik niyazıyla gufran ayını diri tutalım.
Sabah-ı şerifiniz hayrolsun.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.