Şahin Mengü'ye Said Nursi'yi anlattı
Söyle bakalım Mengü, hainlik bunun neresinde?
Risale Haber-Haber Merkezi
Aydınlık gazetesi yazarlarından Şahin Mengü'nin Said Nursi Hazretleri ile ilgili sözlerine tepkiler sürüyor. Twitter'da #SaidNursidenÖzürDileŞahinMengü hashtag'ı listede yer alırken RotaHaber yazarı Metin Uçar da Bediüzzaman Hazretlerinin hayatından kesitler sundu.
“Din öldürülecektir” hükmünün altına imzasını basan zihniyetin ürünlerinin, Said Nursi Hazretlerine destek olmayacağını belirten Uçar, "Çünkü Hazretin bütün hayatı, dini ihya etmek üzerine geçmiştir" dedi.
Mengü'nün Bediüzzaman Hazretlerini emperyalist olarak tanımlamasını da eleştiren Uçar, Mengü'nün temsil ettiği zihin tutulmasının Lozan gibi bir hezimeti memleketin başına bela ettiğine dikkat çekti.
Bediüzzaman Hazretlerinin hayatında satır başlarını hatırlatan Uçar, yazısını şöyle sürdürdü:
"Ruslara karşı Kafkas cephesinde gönüllüleriyle beraber inanılmaz bir mücadele vermiş.
Muş’un istilası sebebiyle, Bitlis’in muhafazasında önemli olacak topların Bitlis’e getirilmesi için gönüllüleri ile birlikte canını ortaya koymuş.
İngiliz'in bir müstemlekât nazırının “Bu Kur'an, İslâm elinde varken biz onlara hakikî hâkim olamayız. Bunun sukutuna çalışmalıyız.” sözüne karşı “Kur'an’ın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya isbat edeceğim ve göstereceğim!” demiş ve ispat etmiş.
(Kanaat sahibi olmak isteyenler, Zülfikar Mecmuasını Mucizat-ı Kur’aniye Risalesine ve İşaratü’l-İcaz Mecmuasına bakabilirler.)
İngilizler İstanbul’u işgal ettiğinde yazdığı Hutuvat-ı Sitte eseriyle ağızlarına şamar gibi cevap vermiş.
Hatta kendisinden Angilikan Kilisesinin Baş Papazı tarafından sorulan ve altı yüz kelime ile istenen cevaba mukabil, “Altı yüz kelime ile değil, altı kelime ile değil, hatta bir kelime ile değil, belki bir tükürük ile cevap veriyorum. Çünküo devlet, işte görüyorsunuz ayağını boğazımıza bastığı dakikada, onun papazı mağrurane üstümüzde sual sormasına karşı yüzüne tükürmek lâzım geliyor... Tükürün o ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne!” demiştir.
Bu hamiyetli ve vatanperver davranışları, zamanın hükümetinin gözünden kaçmamış ve meclise davet edilmiştir. Düşmana karşı keskin bir kılıç olan Said-i Nursi Hazretleri, meclise geldiğinde gördüğü manzara karşısında üzülerek, milleti temsil edenlere bir beyanname neşretmiş ve onları namaza davet etmiştir.
Evet, NAMAZA!
Ne var ki, İngilizlere tavrı Ankara’ya çağrılmasına sebep olan Üstadın namaza olan bu daveti, “Sizin gibi kahraman bir hoca bize lâzımdır; sizi, yüksek fikirlerinizden istifade etmek için buraya çağırdık. Geldiniz, en evvel namaza dair şeyleri yazdınız, aramıza ihtilâf verdiniz” sözleriyle karşılık bularak Ankara’dan ayrılmasını netice vermiştir.
Şimdi söyle bakalım Mengü, hainlik bunun neresindedir?
Yazının tamamı için tıklayınız