Said Nursi ve Musa Anter diyaloguna itiraz

Said Nursi ve Musa Anter diyaloguna itiraz

Mustafa Armağan'ın Said Nursi ile Musa Anter arasında cereyan eden diyaloğu köşesine taşımasına itiraz geldi.

Risale Haber-Haber Merkezi

Mustafa Armağan'ın Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ile Musa Anter arasında cereyan eden diyaloğu köşesine taşımasına itiraz geldi.

Bu türden yazıların hiç bir kritiğe tabi tutulmadan “tümden kabul” gibi bir yanlışlığa düşüldüğünü iler süren İlkehaber Sitesi yazarı Abdullah Can, eleştirilerini maddeler halinde sıraladı.

Armağan'ın “Bediüzzaman bir Kürtçüye ne cevap verdi?” cümlesini eleştiren Can, "Musa Anter’in –ideolojik tercihi dolayısıyla– Müslümanlıkla sorunu vardır; olmuştur. Türkçülükle de sorunu olmuştur; enternasyonalist kimliğinden ötürü mücadelesi de olmuştur. Ancak Türklerle ve Türklükle sorunu yoktur. Bu anlamda bir Kürtçülük saplantısı olmamıştır. Seversin ya da sevmezsin, dostun ya da düşmanın, her ne olursa olsun; insanları olmadıkları vasıflarla tavsif etmek hakperestlikle, vicdanla, izanla bağdaşmaz" dedi.

Can'ın eleştirilerinden bazıları şöyle:

Bediüzzaman’la diğer Kürt din adamlarını evine davet eden Musa Anter, nedense Said-i Nursî’ye “patavatsızca” (!) soru sorduğu halde Üstad, “Ev kî ye Ebdurrehîm?” (Bu kimdir Abdürrahim?” demiştir. Yani Üstad, Musa Anter’i tanımamıştır... Bu nasıl olur? Musa Anter hem kendisini davet etsin, hem davete icabet eden Said-i Nursî kendisinin kayın pederiyle gelsin, hem de Bediüzzaman kimin evinde olduğunu bilmesin? Olacak şey midir?

Bir diğer husus, Armağan Hoca, Üstad için, “Kürtçe şöyle der”, “Kürtçe şunları söyler” dediği halde, Kürtçe ifadeler yerine Türkçelerini yazar. Hâlbuki bu alıntının orijinalinde Kürtçe ifadeler geçmektedir. Neden yazmamışlardır? Dilin kullanımı ve de nakiller de böyle bir şablon kullanılabilir mi? Mesela şöyle diyebilirdi: “Şöyle der”, “Şunları söyler...” Yok, hem Kürtçe vurgusunu olduğu gibi nakledeceksin, hem de o ifadeleri vermeyeceksin? Hâlbuki “Ev kî ye Abdurrehim?” cümlesini yazılarına almışlar; ama diğer Kürtçe ifadelerden imtina ederek, sadece Türkçelerini vermişlerdir. Benim bildiğim bir tarihçi, iktibasların orijinal ve tıpkısına azami itina gösterirler. Her ne ise...

Bu arada Sayın Armağan’ın verdiği Kürtçe ifadenin Türkçe karşılığının da yanlış olduğunu belirtmeliyim. “Ev kî ye?” için “O kimdir?” demiştir. Hâlbuki “Ev”, “Bu” demektir. “O”nun karşılığı “Ew”dir. Anter’in kitabında doğru karşılığı verildiği halde, kendisinin bu alıntıyı yanlış yazmasına “ufak bir sehiv” deyip geçiştirelim.

İsterseniz biraz da espirutel takılalım: Mustafa Armağan da benim gibi Türk menşeli olmadığı için, herhalde bundan mütevellit olacak ki “damat” ile “enişte” kavramlarını karıştırmış. Yazısında, Bediüzzaman’ın, Abdurrahim Zapsu’ya hitaben –Musa Anter’i göstererek– “Ev kî ye Abdurrahîm?” demesine mukabil, Abdurrahim Zapsu “Seyda ev xort zavayê min e!" yani “Seydam, bu genç benim damadımdır” dediği halde, Armağan Bey, yanlış anlam vererek “Eniştemdir” yazmıştır. Hâlbuki Musa Anter, Abdurrahim Zapsu’nun kızıyla evlidir; kız kardeşiyle değildir.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.