Said Nursi'ye göre devlet nasıl olmalı?

Said Nursi'ye göre devlet nasıl olmalı?

Hangi şartların olmasını istedi?

Ubeyd Kudat'ın yazısı:

İslam, insanı medeni bittab olarak kabul ettiğinden sosyal organizasyonu sağlayacak siyasal bir mekanizmayı zorunlu kılar. Modern dönemde bu örgütlenmeyi devlet olarak tanımlıyoruz. İslam, halkın saadetini maksimize edecek hadim bir devlet düşüncesini esas almıştır. Bu devleti üç temel prensip üzerine inşa etmiştir: Adalet, meşveret  ve kanunda inhiasar-ı kuvvetten müteşekkil olan bu esaslar aynı zamanda milletin devlet üzerinde mutlak hakimiyetini de sağlar.

İslamın yönetim anlayışını bütün teferruatıyla asr-ı saadet pratiğinde görebiliriz. Hatta çok kültürlü ve inançlı toplum yönetim modelini Medine vesikasında görüyoruz. Bediüzzaman, Münazaratta asr-ı saadetin sosyal ve siyasal modelini modern kavramlar üzerinden yeniden güncelleştiriyor. Bir yandan bin üçyüz yıllık saltanat döneminin sosyal hayatı da çeşitli yönleriyle zehirleyen istibdat tortuları ve anlayışının her neviyle mücadele  ederken; diğer yandan meşrutiyet kavramı üzerinden İslam’ın devlet felsefesini ve yönetim anlayışını güncel örnekler üzerinden yeniden tahkim etmeye çalıştığını müşahade ediyoruz. Münazarat, Kürt aşiretleri ve toplumuyla, mahsus bir zamanda, diyalog yoluyla yazılmışsa da İslamın evrensel idari ve siyasi anlayışının parametrelerini gündemleştirdiğini tesbit edebiliyoruz. İslamın bu devlet felsefesini ve anlayışını şu şekilde hülasa edebiliriz:

- Meşveret üzerine tesis edilmiş bir meclis ve kollektif yönetim esas olmalıdır.    

- İdarenin muamele-i keyfiyeye dönüşmemesi için hukuka dayalı kanun hâkim olmalıdır.

- İslam devletinde milletin hakimiyeti esas olduğundan, devlet tüm teşkilatıyla hadim olma esasına göre dizayn edilmelidir.

- Milletin gonca misal istidatlarını inkişaf ettirecek marifet ve fazilet anlayışını ivedilikle ve öncelikle takip etmelidir.

- İslam devletinde yöneticiler la yüs’el olmadığından yetkileri meşrutiyet ve meşruiyyet esasına dayalıdır.

- Millet, yöneticilere temsil yoluyla yönetim hakkını tevdi ve mahsus şartlarla biat eder.

- Toplanan vergileri ve kamuya ait serveti optimum verimlilik esasına göre milletin terakkisi için sarf etmelidir.

- Şeriatın yüzde doksan maksadı ahlak ve fazilete dair olduğundan, İslam devleti sosyal hayatın ahlakiyetini birinci hedef ittihaz etmelidir.

- Bürokraside uzmanlık gerektiren işlerde mahareti esas aldığından, lüzumunda gayr-i Müslümleri de istihdam eder.

- Yöneticiler “reis değil hizmetçidirler” ilkesini temel alır.

- Bilinçli ve sosyal sorumluluğu üstlenecek ferdleri hedef aldığından cüz’i ihtiyariyi tehyiç eder ve sahiplik duygusunu uyandırır.

- İcap ve kabulü yani seçimi esas aldığından avamın da anayasal ve siyasal sisteme dahil olmasını teşvik eder.

- Mezahib-i erbaayı esas alır;ancak ekalliyet ve azınlığı ihmal etmez ve görüşlerinden de istifade eder.

- Şeriat müessis ve muaddil olduğundan nassları esas alır, müstaid istidatları da içtihada teşvik eder.

- Hayatı statik ve sabit değil belki seyyal ve cevval kabul ettiğinden zamanın ruhuna ve maslahata göre içtihat kapısını açık bırakır.

- Sosyal ve siyasal hayatı bir bütün olarak gördüğünden, tefrik değil tevhid ve teyidi esas alıp sosyal hayata pozitif tesir edecek siyasal modelleri önemser.

- “İslamiyet, insaniyet-i kübra ve şeriat, medeniyet-i fuzla olduğundan” teorik olarak medine-i fazıla-i Eflatuniyeye olmaya seza olsa da tatbikatta ve realitede her cihetle mükemmel olamayacağının bilinciyle  eksikleri sürekli telafi etmeye çalışmak her ferdin bir farizasıdır.

- Vatandaşları arasında hukukta müsavat ve adaleti esas alır; fazilet ve şerefte yarışı teşvik eder.

- Her neviyle hürriyeti esas, ahlak ve fazileti de emniyete alır.

- İslam, insanı ruh ve bedeniyle müttehid kabul ettiğinden marifet ve eğitim müesseselerinde akıl, kalp ve ruh birlikteliğini temel alan bir terbiye anlayışını icra eder.

Hülasa; İslam devletini bir insana benzettiğimizde “kalbi marifet, lisanı muhabbet ve aklı kanun” bir şahıs gibi gözümüzde temessül ve tecessüm eder.

zehra.com.tr