Afife ARTIK
Şanlıurfa’da zamanın bereketi (Şanlıurfa-12)
Haldır huldur bir oraya koş bir buraya yetiş insanın ömrü değil ki sadece tükenen, sabrı da enerjisi de müsamaha gösterme kabiliyeti de tükeniyor. Burada Şanlıurfa’da bereketlendi vaktim hamd olsun. Acaba bu yazdığım cümle mi bana imtihan vesilesi oldu bilemiyorum. Bu cümleyi yazdığımın ertesi günü ilk defa Urfa’da menfi bir şeyle karşılaştım.
Şanlıurfa’yı ve halkını o kadar çok seviyorum ki kusurları bulunduğunu bir türlü kabul etmek istemiyorum. Bu bakış açım doğru değil biliyorum. Dünyada herkesin ve her şeyin hem müsbet hem de menfi yanları var. Hiçbir şey ve hiçbir kimse bütün bütün iyi veya bütün bütün kötü değildir. Cenab-ı Allah tarafından hususi muhafaza edilen İsmet sıfatı sahibi özel elçiler olan Peygamberler bu kâidenin istisnalarıdır.
Kâinatta her fıtrî ve sosyal kanunun istisnaları vardır. Sadece din yıkıcı deccalin, süfyanın sisteminde kesin ve keskin kalıplar ve asla’lar ve mutlaka’lar vardır. Din yıkıcı, mesleği itibariyle inkar ettiğinden teslim ve tevekkül yoktur sisteminde. Cebrî, kesin, keskin kalıplar vardır. Pişman eder adamı bir kanununa uymaz isen. Seni koymak istediği kalıba girmezsen cezalandırır madden de manen de. Ve her kim bu gibi muamelede bulunuyor ise muhatabın iradesini elinden almak küstahlığını yapıyor ise bilsin ki mehdinin değil süfyanın safındadır o anda. Genelleme yaparak bunu yapan süfyana hizmet eder demiyorum çünkü imanı olduğu halde üslub olarak süfyanî üslübu bilerek veya bilmeyerek istimal edenler çoktur. Kendilerini nasıl bildikleri veya çevrelerinde nasıl tanındıkları onların bu hatalı davranışlarını hoş görmemize sebep değildir.
Şanlıurfa halkının müsamahası ise fevkaladedir. Bir hata yaptığında “sıkıntı değil” der. Kendisine zarar verecek bir şey yaptığınızda eğer kasıtlı olarak bunu yapmamış iseniz sizi rahatlatır, vicdan azabınızı dindirir.
Abartıyor muyum diyeceğim ama ister istemez burada karşılaştığım her vakıayı memleketim olan Ankara’da yaşadıklarım ile mukayese ediyorum. Ankara’da hemen hemen aldığım hiçbir ürünü (sıkıntı yaşasam bile) değiştirmek için geri götürmem. Kolaylık sağlayan istisnai birkaç market bunun haricindedir.
Ankara’da satıcılar alıcılara “memnun etmemiz gereken kişi”, “ihtiyacını karşılamasına yardımcı olmamız gereken kişi” nazarı ile değil “mümkün olduğu kadar çok ürün satarak çok parasını almamız gereken şahıs” olarak bakarlar. Elbette bu kâidenin de istisnaları vardır çok şükür. Elbette Şanlıurfa’nın yardımsever ve müşterinin işini kolaylaştıran esnafı çoğunlukta olmakla beraber bunun da istisnaları vardır.
Hamd olsun her şehrimizde insanlara yardım etmek ve işlerini kolaylaştırmak isteyen insanlar vardır. Peygamberin aleyhissalatü vesselam emri olan “kolaylaştırın zorlaştırmayın” emrine ittiba edenler vardır. Rabbim hepimize kullarının işini kolaylaştıran olmayı nasib eder inşallah. Hem aile hayatımızda hem de içtimai hayatta.
Ankara’nın benim için bir menfi yanı dîne ve dîne mensub her şeye (hâlâ ve hâlâ) muhalif hatta düşman olan bir kısım insanlarıdır. Minibüste kısık sesle ezan okuyan akıllı telefona dayanamayarak telefon sahibine hakaretler yağdırıp dolmuştan inen insan profili zihnime kazınmış. Allah’ı hatırlatan her şeyden rahatsız olan bir küçük azınlık var. Azınlıklar ama had ve hududları olmadığı ve Allah korkusu taşımadıkları için öyle mütecavizler ki az da olsalar rahatsız ediyorlar.
Kendi doğup büyüdüğüm mahallemin başımı örttükten sonraki tavırları da son derece rencide edici. Ak Parti iktidara geldiği seneden beri ise kimse baş örtüme hakaret etmemiş. Güç ve iktidar ilahtır bu insanların âleminde çünkü. Bir milletvekili veya makam sahibi birinin yakını olma ihtimalim 2012 senesine kadar çok karşılaştığım hakaretleri bitirdi… Buna ancak “ne yazık ki” mi denir bilmem… Eğer para ve makam sahibi isen sana karışamayız ama değilsen başın örtülü olduğu için seni burada barındırmayız tavrı var.
Ankara’nın bu kara hallerine (şükür ki şimdi zamanla aydınlanıyor) tamamen zıt olarak Urfa halkının dine ve dine mensub her şeye son derece hürmet göstermeleri ve ilme olan saygıları kendimi buraya ait hissetmeme sebeb olan şeylerden biridir.
Ankara’da zamanın bereketsizliği ve hemen hiçbir şeye yetişememenin telaşı burada “aaa daha ne kadar çok vakit varmış”lara kalb oldu hamd-ü senalar olsun. Ne vakit saate baksam umduğumdan daha erken bir saatle karşılaştım. Ivır zıvır işlerden sadece dünyaya taalluk eden ve kendimizi mecbur bildiğimiz için yaptığımız halbuki üzerimize vazife olmayan işlerden uzak kalmanın ferahlığı da elbette vaktimin bereketlenmesine vesile oldu. Peygamberler diyarı olan Şanlıurfa’da yani er-ruha’da, edessa’da hem manen hem de madden bereket var maşallah barekallah. Madde ziyade olduğu gibi manalar da dolup taşıyor. Kaç tane yazının başlığını ve ana çerçevesini yazdım ben de sayısını bilemiyorum Rabbim hayırla tamamlamak nasib eder inşallah. Esasen pek çok başlanmış iş ile muhatap olmak da biraz yorucudur. Allahımız “bir işi bitirdiğince başka bir işe koyul” emreder iken bir işi tamamlamadan bir diğerine başlamamayı da emrediyor her halde. Bu ayetin çok manalarından bir manası boş durmayıp daim bir faaliyetle meşgul olmak ve bir manası da bir işi yarım bırakarak diğer bir işe başlamamak olsa gerek Allahu a’lem. Elbette en doğrusunu Allah ve Resulü aleyhissalatü vesselam bilir.
Şanlıurfa’da, ruha en hoş gelen er-ruha’da “Allah birinizi bin etsin” duası makbul olmuş. Bolluk ve bereket var hamd olsun. İzzet-i ikram var.
Eğer ucunu kendi irademle bilinçli olarak tutmazsam bu yazı da bereketten nasibini alıp uzar gider. Tadında bırakayım en güzeli.
Er-ruha’dan, ruha inşirah kalbe sürur nefse dahi ferah veren yedi peygamber şehrinden selamlar hürmetlerimle.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.